Bu yazıyı kaleme almayı ne zamandır düşünsem de fişeklemeyi Deniz Feneri derneğinin Kırıkkale de çok başarılı şekilde temsilciliğini yapan, vesile olduğu yardımlarla Kırıkkale ihtiyaç sahiplerinin ve hayır verecek gönlü güzel insanların yakından tanıdığı Halil İbrahim İdik yaptı.
Kendisine müracaat eden Afganistan’dan göçen bir ailenin olduğunu ve cidden çok ihtiyaç sahipleri olduğunu söyledi. Gazete kâğıtlarını döşek yaptıklarını, şeker çuvalı bulurlarsa yorgan yaptıklarını anlattı.
Ekmek bulurlarsa katık, katık bulurlarsa ekmek bulamadıklarını, yağsız tuzsuz çorbayı bulduklarında çoluk çocuk bayram yaptıklarını anlattı.
Halil İbrahim kardeşim “ne yaparız” dedi. Pek çok yardım derneği ile irtibatım olduğunu çoğunda üye olduğumu ve Beşinci Mevsim yardım derneğinde yöneticilik yaptığımı gururla beyan ediyorum tekraren. Gurur duyuyorum çünkü kahve köşesinde taş dizmek yerine bir fakire aş oluyor, kömür oluyor, kaban oluyorsak ne mutlu bize.
İrtibatım olan bu derneklerin son günlerde yoğun şekilde mültecilere çalıştığını biliyorum. Kimi Filistin’den gelen, Kimi Afganistan göçmenine, kimi Irak’lı misafirlere kimi de Suriyeli insanlara yardım etme gayretinde.
Şimdi burada birkaç yönden konuyu irdelemek lazım gelir.
Birincisi bu kadar insan nereden geliyor. Bir dostun söylediği gibi Cumhuriyet meydanında artık Kırıkkaleli görmek hayal oldu. Türkçe konuşandan çok farklı dillerde sohbet edip, çekirdek işleyen insan var. Meydanda olta atanlara baktığınızda Keskinin Cankurtaran köyünden, Sulakyurt’un yeşil öz köyünden gelenlerin değil Iraklı, Suriyeli, Afganistanlı olduğunu görüyorsunuz. Bu kadar insan nerden ve neden geliyor Kırıkkale’ye.
İkincisi bu devletin bir politikası ise eğer, devlet neden kendi getirdiklerine bakmayıp ortada bırakıyor. Neden destek olmayıp insanların bu çile içinde yaşamasına müsaade ediyor.
Üçüncüsü eğer devlet geçici süre barınmaları için bu insanları buraya getirmemiş ise olmayan! iş imkanlarından neden faydalandırmayıp çoluk çocuğu sokakta bırakıyor.
Dördüncüsü yardım dernekleri ve ferdi olarak hemşerilerimiz gece gündüz bu insanlara imkan sağlamak için uğraşıyor. Yardım derneklerinden biliyorum art niyetli kişiler bunu çok güzel istismar ediyor. Tüm yardım derneklerini dolaşıp alın teri ile çalışandan çok daha fazla imkâna sahip oluyorlar. Gerçek ihtiyaç sahiplerini tenzih ederek, bu misafir vatandaşlar içinde de art niyetlilerin olacağını düşünerek yardımların tek elden dağıtılması gerekmiyor mu? Yardım yapacak tüm kişi ve kuruluşlar bir havuzda bunları toplayarak dağıtım yapılması durumunda daha adil olunmaz mı?
Şimdi elbette Rabbim kimseyi vatanından toprağından cüda etmesin. Toprağında vatanında yaşamak varken tanımadığı bilmediği insanlara avuç açmak tarifsiz zordur. Karşısındakinden bir şey istemek zaten zordur. Kaldı ki dilini dişini bilmediğin insanların insafına kalmak daha zordur. Yaradan tardım etsin vatanından uzakta yaşam derdi taşıyan bu insanlara.
Netice olarak bu mülteciler nerden geliyor, neden geliyorsa getirenlerin insan gibi takip etmesi gerekiyor. Devletin bu işte sorumluluğu varsa oda adam gibi görevini yapmalı. Bu anlamda sorumluları görevlerini yapmaya davet ediyorum.
Vebal kötü, karşıma kul hakkı ile gelmeyin demiş yaradan. Kimin sorumluluğu varsa o vebal altında.
Selam ve dua ile…