Artık Konya’nın değil, Türkiye’nin değil Dünyanın düşüncelerine ehemmiyet verdiği ve artık dünyanın felsefesi önünde eğildiği Hz. Mevlana “Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme, sen dağları seyret, Yenik düşüyorsan özlemlerine aldırma, kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset. Işıklar sönmüşse ve karanlıksa; ona da aldırma, ay ışığını seyret.” Diyor.
Dibine bakmak istemiyoruz suların. Çamurlarını da görmek istemiyoruz, bulanık halini de bilmek istemiyorum. Görmek istediğim suyun belki üzerindeki damlacıklar belki sevginin düşmesi ile dalga dalga olan halkaların ne kadar büyüdüğünü görmek.
Ülkemde çok güzel şeyler oluyor. Demokrasi anlamında, eğitim anlamında, sağlık anlamında, ekonomik anlamda, kültürel birliktelik anlamında, modern dünyayı yakalama anlamında güzel şeyler oluyor.
Bunun siyasetle bir partinin reklamını yapmakla hiç ilgisi yok. Güzele güzel demek, bize ters gelen kötü şeylere de “bu konuda yanlış yapıyorsunuz “ demek doğru onladır ve biz bunu yapma gayretindeyiz.
Işıklar sönmüş olsa da biz ay ışığından ışık alamaya onu seyretmeye devam edeceğiz elbet. Ama bazı olaylar var ki maalesef sizin ay ışığınızın önüne geçiyor.ne ışık alıyorsunuz ne seyredebiliyorsunuz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yasama yılında çok güzel şeylere imza attı. Teröre destek olan parti olsa da, her şeye muhalefet etmeyi başarı sayanlar olsa da bu yasama yılı başarılı geçti. Pek çok kararlar alındı. Demokratikleşme adına da güzel adımlar atıldı.
Ancak bazı olaylar bu başarıyı gölgeliyor.
Bir dönem silahlı olmayan darbe ile ülke gündemi gerildiğinde olanları irdeleyen komisyon karar almış o dönemdeki memur, işçi, esnaf, asker her kesimden insanların fişlendiğini biliyoruz.
Bu fişlemelerin pek çoğu haksızdır. Özellikle dini bütün insanların bu fişlemelerden çektiğini bilmeyen yoktur. Bir yere bir adam alacakları zaman bile yapılan bu fişlemelerin etkinsi de biliyoruz. saf temiz insanların bile bu haksız fişleme ile hayatlarının karartıldığını gördük. Çok yakınıma bu irticacıdır dendiğinden nasıl sürgünlere tabi tutulduğunu ve Genel müdür olması gerekirken düz mühendis olarak savrulduğuna şahit olduk.
Haksız fişlemeler tamam ama bazıları haklıdır. Yani ülkenin aleyhine adım atanların kontrol altında tutulması anlamında tespit etmek çok doğrudur. Bu sade bizim ülkemizde olmuyor. Sizin çok gelişmiş dediğiniz ülkelerde bile bunu hem kendi vatandaşına yapılıyor hem ülkelerinde yaşayan tüm insanlara karşı yapılıyor. Çünkü ülkenin güvenliği söz konusudur. Havaalanlarında tırnak örneği almaya kadar giden uygulamalarda bir nevi fişlemedir. Örnekler sayısızdır.
İşte bu fişlemelerin kaldırılması ve tutanakların yakılması söz konusudur. İçlerinde haklı olan haksız olan tüm fişlemeler kalksın kayıtlar yakılsın isteniyor. Peki ülke güvenliği için yapılanlar da kalkarsa bir dönem yapılan tüm çalışmalar boşa gitmiş ve sil baştan duruma dönülmüş olmaz mı? Bu nedenle fişlemelerin kayıt silmeleri yapılırken mutlaka ehil ellerde iyi ayrıştırması yapılmalıdır.
Bundan daha vahimi ve asıl denizin dibinin yosunu ile uğraşılması ise, bu fişlemeleri yapanların deşifre edilmesi. Ne kadar acı bir gelişme. Siz bir dönem görevini yapanları deşifre edeceksiniz. Onları ortaya hedef olarak dikeceksiniz öyle mi? Yazık çok yazık. Görev yaptığımız yıllarda söylerlerdi de inanmazdık. Bir dönem gelecek görevini yapanlar yargılanacak diye. Demek doğruymuş.
Çiğ et yemedik karnımız ağrısın. Ama bu kadar da olmaz. Görevini yapanları demokrasi adına linç etmek neyin nesi? Komisyon bu deşifre işinde ikiye bölünmüş. Umarım genel kurulda düzeltilir. Asker ve polisler arasında bir anket yapmayı öneriyorum. Eminim şimdi herkes görevini hakkıyla yapmaktan korkar durumda.
Selam ve dua ile…