Biri biriyle görüşmeye başlamış haberimiz yokmuş, başlayan devlettir hükümet değil, yok öyle bir görüşme, görüşen bilmem nedir, görüşemeyenin aklına şaşarım, tek muhatap İmralı’dır, İmralı kim oluyor Kandil sürecin tek aktörüdür naraları atılıyordu birkaç gün önceye kadar.
Birde baktık İmralı ile görüşmeler başlamışta belli aşamaya gelmiş bile. Hatta yol haritası bile çıkarılmış.
Sağdan soldan ileri geri yorumlar yapılıp İmralı görüşmeleri içimize sindirilmeye çalışılırken kimi bir kez daha hükümete kredi açtı, kimi tabanı olan Milliyetçi Türklerin beklediği ve özlediği tepkiyi veremedi. Kimsi ise bu sürece kendini angaje etmeye çalıştı. Hükümet ise garip şekilde hala hükümet değil devlet görüşüyor tezi ile kendisine oy veren ve yüzde ellilere taşıyan seçmenlerinin milliyetçi kanadına ferahlık verme çabasında.
Uzun lafın kısası her parti kendine göre bu sürece bir yerlerinden katıldı katılıyor da.
Bunları doğal karşılıyoruz. Elbette ülkenin bu iç yakıcı meselesine partilerin programlarında belirtilen şekilde destek olması veya karşı olması normal. Ancak bunu (bayanlar alınmasınlar çünkü kıvırmanın erkeği kadı olmaz ama lafın gelişi öyle olduğundan) erkekçe yapsınlar.
İktidar partisi devlet görüşüyor hükümet görüşüyor dolambaçlığını bırakıp hükümette devlette benim ve ben görüşüyorum demeli. Aksi halde bu ülkenin yıllarca acısı olan “hükümet kurabilirler ama asla hükümet olmazlar” sözünü söyleyen moda tabirce derincilerini! Doğrularlar. Ayrıca kendisine oy veren yüzde elliyi aşkın insanında inancını kırarlar. Neyse o. Ben bu işi çözeceğim ve ben hükümetim ve devletim. Ben görüşüyorum. İmralı ile görüşüyorum. Demeli ve lafı dolandırmadan çözümü ve görüşmeyi üstlenmeli.
Ana muhalefet partisi ise; mehter takımı hüviyetinden sıyrılmalı. Bir ileri bir geri adım değil. Dim dik olarak kardeşim ben sana bu işte destek veriyorum ve asla bunu seçim malzemesi yapmayacağım. Sen hükümet olarak devlet olarak her neyse görüş ve çözüme git. Ben iç politika malzemesi yapıp seni bu konuda sıkıştırmayacağım demeli. Ya da dik olarak göremezsin tezinden gitmeli. Yani net olmalı.
Milliyetçi harekette aynı şekilde çizgisini netleştirmeli. Görüşme ama şu adımları atarak bu konuyu çöz yaklaşımında olmalı Bir Türk olarak belli söylemleri gururumuzu okşuyor. Bizde biliyoruz su testisi suyolunda kırılır. Ama bu testiyi nasıl taşıyacağımıza bir formül geliştirmeli.
Gelelim terörün uzantısı siyasi partiye. Onların bu süreçte iktidar partisi kadar sorumluluğu var. Eğer Habur süreci gibi bir hata yaparlarsa bunun vebalini tarihe veremezler. Söylemlerine, eylemlerine dikkat etmeliler. Efendim bunlar ne ki sen ne bekliyorsun demeyin. Madem bir yola çıktık. İçiniz yansa da çıktık, ciğeriniz dağlansa da çıktık. O zaman bu çıkılan yoldaki köşe taşlarından biri olanlara bu uyarıyı yapmakta her aklıselimin görevidir.
Paris’te öldürülen 3 teröristin cenazesi ülkemize gelecek. Bu yazıyı da ben erken yazıyorum. Yani yazının yayınlanmasına üç gün var. Terörist cenazeleri daha gelmedi. İnşallah bunu Habur’a çevirmezler. Korkarım güvenlik güçlerini tahrik ederler, yıkarlar yakarlar. Ama itidalli olup onların oyunlarını bozması gerekiyor. Başta siyasi uzantıların ise halkı ayaklandırmak yerine onlara sağduyu çağrısı yaparak bu sürece zarar vermemelidir. Dedik ya madem bir yola çıktık, maalesef kızılcık şerbeti içtik diyeceğiz.
Kızmaca yok herkes üstüne düşeni yapacak. Kızmadan yapacak, yutkunacak söylemeyecek, içine atacak ama çözüme omuz verecek. Yada dik karşı duracak.
Selam ve dua ile…