Bundan yaklaşık 4,5 yıl önceydi. Yerel seçimlere aday adaylığı konusu gündemde birinci sıradaydı. Biz Beşinci Mevsim yardım derneğinin genel koordinatörlüğünü (müdürlüğünü) yapıyoruz ve bulunduğumuz yerden çok mutluyuz. İhtiyaç sahiplerini tespit ediyoruz, gidiyoruz onlara erzak, giysi alıyoruz, atıyoruz arabamıza ve onları kimsesizlere, yaşlılara, fakirlere, hülasa ihtiyaç sahibi herkese bizzat evlerine götürerek dağıtıyoruz.
Bu görevi birlikte yürüttüğümüz arkadaşların tamamına yakını Kırıkkaleli değil. Görevleri gereği buradalar. Ancak Kırıkkale’ye ve onların ihtiyaç sahiplerine bir şeyler tapma gailesi içindeler. Demek ki incelik önce insan, önce “adam” olmaktaymış.
İşte bu pozisyonda farklı alandaki çevremiz bizi siyasette görmek istedi. Demek ki bizim de içimizde vardı ki Belediye meclis iyeliğine aday adayı olduk. Biliyorum bu yazıyı okuyan bazıları keşke hiç olmasaydın diyecek. Bunların bir kısmı beni sevdiklerinden siyasetin kirli yüzü ile ne gerek vardı ilgilenmeye, sen hayır hasenatını yapsaydın diye keşke diyor. Bazıları ilse beklemedikleri şekilde siyasette görev bildiğimizi yapmaya çalıştığımızdan rahatsız olan kesim. Onlarda keşke derken keşke hiç tanışmasaydık anlamında diyor.
Seçimler yapıldı ve bizde seçildik. Parti tüzüğünün 96 ve 97nci maddelerine göre olması gereken grup kuruldu ve zatımıza başkan vekilliği görevi tevdi edildi.
Şimdi gelelim konumuza.
Bize bu görev verildikten sonra bizler ekip olarak seçildiğimiz yere yani Belediye başkanlığına ve bizi seçen halka hizmet amaçlı faaliyetler yaptık. Bu faaliyetlerimiz genel merkezin tabiri ile Türkiye’de ilk. Yani meclis üyelerinin bu kadar halkın içinde olması ve her hafta sivil toplum kuruluşlarından, basına, cami cemaatinden, il müdürlerine, mahalle muhtarlarından, Ayşe teyzeye, Hasan amcaya kadar herkese ulaşması bu kapsamda ilkti. Biz ulaştık ve onlarla şehre katkı konusunda kafa yorduk.
Bu faaliyetleri yapacağımızı Belediye Başkanı ve İl Başkanı da biliyordu. Zaman zaman yapılan faaliyetleri görüşüyorduk. Gittiğimiz her yerde bu ziyaretleri başkan adına yaptığımızı ve kendilerinin her yere ulaşmasının mümkün olmadığından bizlerle halkla irtibatı sağladığını söylüyorduk. Nihayetinde bir dosya hazırlayarak il başkanı ve belediye başkanına sunduk. İçeriği ziyaret ettiğimiz yerler, konuşulan konular ve bizden talep ve önerilerini ve bu ziyaretleri nasıl yaptığımızı ve kim adına yaptığımızı da yazdığımız bir ön yazıyı kapsıyordu.
Nedenini bilmediğimiz şekilde kime nasıl yansıtıldıysa bizim bu gayretimiz olumsuz algılandı ve bizde zaten zamanın çoğunu alan ve kendimizden pek çok taviz verdiğimiz bu faaliyeti yaklaşık bir buçuk yıl önce kestik. Bu bir nevi anketörlük işini de yerine getiriyordu. Şimdilerde çarşıya çıkmanıza bile gerek yok. Her yerde bir anket konusu ve bir fecaat konusu konuşulur oldu. Ardından basına yansıyan başka anket ile bir önceki sonuçların örtüşmediği ortaya döküldü. Yani bir anket furyası ve bir anket karmaşası konuşulur oldu. Basına nasıl sızdığı ve bu anketlerin savaşının galibini tartışmak taraf olduğum için uygun olmaz. Ama değerli bir dostun dediği gibi asıl bırakılıp tali konularla uğraşmak gereksizlik olur. Burada kim konusundan çok iki anketin neden bu kadar farklı yansıdığıdır.
Ancak şunu da belirtmek isterim. O ziyaretleri yaptığımız her kesimden, yolumuz yapılmadı, suyumuz akmıyor, çöpümüz alınmıyor, kaldırım sorunumuz var, sosyal alanlarda eksik söz konusu, park ve ağaçlarımız yetersiz, ruhsat almakta zorlandım, benden rüşvet istediler gibi belediyenin hizmetleri konusuna rastlamadık. Belediye hizmetlerinde sıkıntı görmedik. Gerisi de muhataplarının sorunu. Eğer doğruysa o eleştiri meclis üyesi olarak bize da yapıldı. Diğer ayrıntıları Taraf olduğumdan burada tartışmayı gereksiz görüyorum, gerekirse herkesle konuşurum. Selam ve dua ile…