Hz. Enes (r.a) nakleder: Bir adam Hz. Peygamber (s.a.s.)e: ' Efendimiz ve Efendimizin Oğlu!" diye hitab edince:"Böyle söylemeyiniz Şeytan sizi heva ve hevese kaptırmasın. Ben sadece Abdullah 'in oğlu Muhammed ve Allah 'in Rasüluyüm. "diye cevap verdi.
Birgün Ashab-ı Kiram'dan Abdullah b. Yusr Yarete gelmiş, huzuruna girince titremeye başlamıştı. Bunu gören Peygamberimiz (s.a.s) o kişiye şöyle dedi: ' titreme! Ben kral değilim, Kureyş 'den kuru ekmek yıyen bir kadının oğluyum.
Birgün Ashab-ı Kiram'dan Abdullah b. Yusr (r.a), Pey gamber Efendimiz (s.a.s.)'e pişirilmiş koyun eti hediye etmişti. Hz. Peygamber (s.a.s.) yanındaki Müslümanlarla diz çöküp yemeye koyuldu. Derken, çölde göçebe hayatı yaşayan bir bedevi geldi ve 'Bu nasıl oturuştur?" diye şaşkınlığını açığa vurmaktan kendini alamadı. Çünkü diz çöküp oturmak, törede aciz ve miskinlerin, yoksulların adetiydi. Böylece bedevi, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in, yoksullar gibi oturuşuna bir anlam verememişti. Yüksek sezgisiyle bunu anlayan Peygamberimiz (s.a.s.): "Şüphesiz ki Cenab-ı Hak, beni kerem sahibi bir kul kıldı, cebbar ve muannit kılmadı." Buyurdu.
Size Resullullah’ın üç sünnetini, hadisini paylaştım. Bu kadar mütevazı olmak ne büyük erdemdir. Hemen aklı bir karış ileriden gidenler şunu diyecektir. O peygamberdi, peygamberin mütevazılığini biz nasıl yapacağız. Yok; o iş öyle dediği. Biz o peygamberin ümmetiysek ki şükürler olsun öyleyiz diyor, o halde bizde o kadar mütevazı olmak durumundayız.
Belki biraz siyaset dürtüsü olduğundan ve belki de gündemi takip etme arzusuyla sürekli meclisin görüşmelerini izliyoruz.
Meclisin her görüşmesinde ve özellikle grup toplantılarında görüyoruz ki başta liderler olmak üzere herkes kopmuş gidiyor. Birbirlerine ağza alınmayacak şekilde hakaretler edip, küfürleşmeler bir yana kullandıkları on cümleden birinde bile bu alçak gönüllüğün eseri olmuyor.
Elbette insan fikirlerini söyleyecek, elbette herkesin fikirleri aynı olmaz, elbette eğriyi doğruyu anlatacaksın halkına. Ama bu kendini ifadede neden karşındakini yerin dibine sokarsın anlamıyorum.
Liderlerin bu olağandışı çıkışlarına inanın ikinci üçüncü adamları da onlar kadar bazen onları da geçecek şekilde birbirlerine söylüyor. Hal böyle olunca alta doğru yansıyan bir hoşgörüsüzlük ve karşındakini ağır hakaretler ile aşağılama durumu doğuyor.
Bu durum elbette sadece siyasette değil her alanda kendini gösteriyor.
Bugün bir futbol taraftarı diğerine nasıl konuşuyor hiç irdeleme durumunuz oldu mu? Bırakın hoşgörüyü ellerine aldıkları döner bıçakları ile ellerinden gelse karşısındakini kıyma yapacak.
Bu durum sadece eğitim ile de ilgili değil. Zira gerek siyasette gerek başka alanlarda bu şiddet duygusu ile Resulullah ahlakının hilafında hareket edenlerin içlerinde doktorasını yapanların olduğu hiçte az değil.
Tüm bunların nedeni galiba Yaradan’a tam sarılmamak ve Resullah’ın sünnetini bilmemekten uygulamamaktan kaynaklanıyor.
Bu manevi duyguya sarılmak ve olgunlaştıkça boynunu eğmek için galiba bu haftaların önemi büyük. Zira bu hafta Allah’ın Habibi’nin doğum haftasıdır. Onu anlamak ve onun sünneti üzerine yaşamak için hadi bir kitap alalım ve sıfırdan Resullah’ın hayatını okuyalım.
Selam ve dua ile…