Ülkem terör belasını halletme yolunda ilerlerken ve bizler inşallah bu terör olayı bitecek derken ve bunların üzerinde kafa yorup bu işi nasıl çözeceğimiz düşünülürken yeni bir sıkıntıya girdi.
Yıllarımızı heba eden bölücü terör örgütünü çözme aşamasına geldiğimiz sevinerek söylerken, onurlu barış olsun sakın taviz vererek bu işi çözmeyin, ülkenin bir kesimini mutlu edeceğim derken büyük çoğunluğun kalbini kırmayın, rencide etmeyin derken yeni sıkıntı ile karşılaştık.
Kesinlikle demokratik hak olarak gördüğümüz ve ince ve kibar bir çevrecilik eylemi olarak gördüğümüz olay ile başlayan ve ardından farklı amaçlara mensup olanların alıp başını gittiği taksim olaylarından söz ediyorum.
Çevreci bir eyleme kim ne derki? Tabi olarak ağacı korumak için insanlar fikrini söyleyecek. Ama bu iş böyle değil. Maalesef ülkemin ferahına, demokrasinin gelişmesine, ekonominin fırlamasına iç ve dış mihraklar diş biliyor ve bu diş bileme eyleme dönüyor.
Eylemcilerin genel yapısını aldığımızda çok farklı grupların olduğunu görüyoruz. Bazıları cidden saf ve temiz çevreciler. Ama bazıları hiçte saf değil. Onlar maalesef bu gelişmeden hem kendi iradeleri ile hem de dış güçlerin kışkırtması ile rahatsızlık duyuyorlar.
Eylem yapanlara baktığımızda görüyoruz ki yerli kadar yabancıda var. Yakalananların içinde İran asıllı çıktı, Alman asıllı çıktı. Daha pek çok yabancı uyruklu insan var. İnsan soruyor. Hayırdır. Ne oluyor diye. Kendi ülkelerinde sanki çok demokrasi varmış gibi, kendi ülkeleri güllük gülistanlıkmış gibi benim ülkem üzerinde kalleş eylemlerini gerçekleştiriyorlar.
Eylem yapanların amaçlarının bazı alanlara kaydığı ve gezi parkı falanın bahane olduğunu iyice gördük. Her yeri yakıp yıkarak zarar vererek polise taş atıp, bilye atarak araç yakarak,polis arabası devirerek hangi hak aranır.
Bazı yazılı basına ve internet haberlerine yansıyan bir fotoğraf aslında ne oluyor sorusunu gayet güzel açıklıyor. Yaşını başını almış bir kadının tüm kin ve öfkesi ile polise sapanla bilye atarken görünüyor. Gözlerinde öyle bir kin var ki, öyle bir nefret var ki bu insan inanın yunan ordusuna atsa bu kadar kinle nefretle atmaz. Bunun altında ülkesindeki düzeni korumaya çalışan polise ve devlete milletin malına nasıl bir nefretin olduğu gerçeği yatıyor.
Bir vesile ile konuşmaya gayret ettiğimiz turist grubunun söyledikleri bizi derinden üzdü. Başta İstanbul olmak üzere tüm büyük kentler demokrasi için mücadele eden grupların eylemleri ile adeta yıkılıyormuş. Polisin zor kullanması sonucunda ölenler varmış. İşte algılama bu.
Demokrasi evet, demokratik eylem elbette evet, sıkıntıların en üst düzeye iletilmesine de evet, ama asla ve asla şiddete ve ülkemin prestijine zeval getirmeye hayır üstü hayır. Bu olayları bitirmek için Başbakan dahil, Cumhurbaşkanı dahil, muhalefet dahil kimin ne yapması gerekiyorsa yapmalı ve gerek algılamaların önüne geçmek ve gerekse ekonomik anlamda bundan böyle doğacak zararların önüne geçmeleri gerekiyor. Kaybeden ülkem oluyor.
Selam ve dua ile…