Yıllar önce Amerika’da olan bir haber gündeme bayağı damgasını vurmuştu. Bir Amerikalı General hak etmediği bir bröveyi taktığı için basının boy hedefi olmuş ve adam daha fazla dayanamadığı için yanlış olmasın sonucu ama intihar ederek fani dünyadan göçüp gitmişti.
Bu olay olmadan öncesine dayanıyor bu anlatacağım. Özel Kuvvetler komutanlığına alınan personel çok kurs görüp eğitim aldığından ve görülen bu kurslarda şerit rozet, bröve verildiğinden genelde yakalarında çok bröve işareti vardır. Orada görev yapan bir arkadaş henüz görmediği kursların brövelerini de takıp takıştırmış ve başka bir askeri birliğe ziyaret için gitmiş. Geldiğinde anlatıyor.
“vardım oturdum oraya bendeki bröveleri gören başıma toplandı. Şu ne, şu ne? Soruyorlar. Bildiklerimi anlattım ama bilmediğim yani ne için hangi eğitimden sonra alındığını bilmediği bröveyi de takmışım.” “Bilmiyorum ki” diyor.
“Onu da sordular. Dedim ki gizlisi var sakısı var sizde her şeyi soruyorsunuz” öyle diyince doğru dediler ve başka sormadılar. Ama gelir gelmez çıkardım hepsini ve bir daha hak etmediğim bröveyi asla takmadım.” Şimdi bu sözden harekeyle her şeyin gizlisi var saklısı var. Herkes her şeye nüfus edecek diye bir şey yok ki. Ancak günümüzde herkes her şeye nüfus etmeye ve bilmeye çalışıyor.
Herkes her şeyden haberim olsun istiyor. Belki günümüz teknoloji çağı olduğundan herkesin her bilgiye ulaşması kolay olduğundan böyle talepler oluyor. Ama birde hinlik üzerine kurulmuş hayatları olanların bu talepleri var. Onlar her şeyi öğrenip sonra onu insanların hayatları ve hayalleri üzerine oyunlar oynamak için kullanırlar.
Yani gizliye saklıya hükmetme duyguları halisane değil tamamen hinlik ve hainlik üzerinedir. Gündemdeki olayları hepimiz görüyoruz. Kaset, belge, cd üzerinden oyunlar oynanıyor ve bazıları da buna alet oluyor. Gizli dinlemeler ve üretilen belgeler üzerinden insanların hayatlarını karatma çabaları var. Burada gizli belgeler ve kasetler üzerinden yapılan savaşların hiç birine girmek istemiyorum. Ancak tek yazacağım ve en önemli konu olarak algıladığım Paris’te öldürülen üç bölücü terör örgütü kadının öldürülmesi ile ilgili Milli İstihbarat Teşkilatına atfedilen belge ile ilgili konudur.
Belgenin sahte olduğu MİT tarafından açıklandı. Ancak velev ki doğru olsaydı ne olurdu? Bu belgeyi yayınlamak kimin işine gelir ki? Kim bu belgenin doğru çıkması ile MİTİ zor duruma düşürmek istedi.
Yani bu öncelikle bu belgeyi servis edenin kesinlikle ortaya çıkarılması lazımdır. Birinci ve en önemli konu bu servis edenin kamuoyuna servis edilmesidir. Bunu tartışan kelli felli gazetecilere de şaşıyorum. Siz kime hizmet ediyorsunuz. Hele bir kadın yazar var, hani şu çok gazete değiştiren ve dün milli ve manevi değerleri erkekçe savunuyor sandığımız gazeteci. Aman Allah’ım nasıl yerden yere vuruyor.
Devletin sırları vardır, devletin gizlisi saklısı vardır. Siz nasıl devlete karşı bunu yaparsınız. Bunu hangi anlayış kabul eder. Allah için söyleyin bunu Amerikalı, İsrailli yada Rus yada hangi devletin vatandaşı devletine karşı yapar. Hangi istihbarat teşkilatı bunu kabul eder.
Devlet yasal olmayan işe karışmasın tamam ama devletlerin bekası için atılan adımlar vardır ve bu adımları kimse deşifre edemez. Devletin mahremi ile oynayanlar kendi mahremlerini hiçe sayanlardır. Selam ve dua ile….