Aslında
aklım karıştı diyeceğim, aklım farklı düşünüyor, beynim farklı düşünüyor,
kalbim farklı düşünüyor diyeceğim. Neler oluyor akıl süzgecinden geçirmek
istiyorum, kim doğru kim yanlış çözmek ve çözümlememi herkesle paylaşacağım
demek istiyorum.
Ama aklım durdu. Bunu ironi olsun diye falan söylemiyorum,
gerçekten aklım bu dinleme ve ses olayında durdu.
Dinleme için iki gazetede çıkan ve
yedi bin kişinin hatta daha fazla kişinin dinlendiği konusunu hazmedip, yazı
yazacağımızdan yani makale oluşturacağımızdan araştırma yapalım derken, farklı
bir haber ile ortalık tam anlamıyla toz duman oldu.
Evet; Başbakan Erdoğan ile oğlunun
arasında geçtiği iddia edilen ses kaydı ile gündem birden değişti.
Edendim montaj, hayır montaj değil,
efendim kriptolu telefonlar dinlenmiş, yok efendim bu şantaj için hazırlanmış
bir acemice yapılan ses dinleme olayının sercis edilmesidir. Her neyse bu ses
kaydı çıktı ortaya.
Önce dinleme konusunu bi alalım ele.
Kimilerine göre sözde bir terör örgütü icat edilerek realitede hiçbir araya
gelmesi mümkün olmayan ve dünya görüşleri taban tabana zıt insanların nasıl ve
ne amaçla dinlendiği hepimizin aklını durdurdu.
Nasıl dinlendiği konusu açıklandı.
Bu sözde terör örgütü kapsamında her istediğinizi o örgüte monte ederek bu
dinlemeyi yapabilirsiniz. Nihayetinde bu dinleme kararını aldıran bir veya
birkaç savcının talebi ile bir veya birkaç hakimdir. Kararı aldırıp o insanın
her attığı adımı takip edebilir ve özel ve genel tüm konuşmalarını kayıt altına
alabilirsiniz. Yani yasal dayanak oluşturduktan sonra gerisi kolay ve öylede
olmuş.
Peki, neden yapmışlar sorusunda
kalıyoruz. Siyasi bir gelecek oluşturmak için olabilir, devletin içine
çöreklenip kendilerine gelecek oluşturmak ve gelecekte kendilerine rakip
olabilecek veya engel olabilecek insanları saf dışı bırakmak için de olabilir.
Sebep ne olursa olsun doğru değil.
Yani bunu yapanlara aferin demek mümkün değil. İnsanların özel hayatlarını
deşifre etme yetkisi nasıl hoş görülebilir. Kim ne konuşacağını başkasına
sormak ona göre konuşmak ne anlama gelir. Dinleme ve görüntü ile makamından
edilen mevkisinden edilen insanların hakkını kim verecek. Buna karşı çıkan ana
muhalefet partisi veya diğer partilerin bunu nasıl sindirdiklerini veya
dinlenen gazeteci, sivil toplum elemanları, iş adamları bunların nasıl
sindireceğini merak ediyorum.
Gelelim ses kaydına. Ne doğru demek
nede yanlış demek durumunda değiliz. Eğer doğruysa vahimdir. Bunun hesabı ancak
istifa ve yargılama ile verilir. Buna kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. Ama
yanlışsa ki gazetelere ses kaydının montaj olduğu yansıdı. O zamanda yine bunun
hesabı yargı önünde verilmelidir. Yalan haberi yapandan, montajcıya ve bunun
ardındaki güçlere kadar yargılaması yapılıp en ağır ceza verilmelidir.
Bu günahı bu ayıbı karşılıksız
bırakıp doğru veya yanlış olması durumunda kim ne halt ettiyse karşılığı
olmadan bırakmak ileride devletin temelini sarsan olayların doğmasına yol açar.
Buna kimsenin hakkı yoktur. Bu istikrar ve güven ortamını bozmak ve devletin ve
milletin huzurunu kaçırmak ve bunları sokak olayları ile milletin birbirini
kırmasının önünü açmak kimsenin haddi değildir.
Burada beyinleri montajlayıp
herkesin aynı doğruda birleşmesini sağlamak en doğru olandır. Yani doğruyu
acilen bulup herkesin bu doğru üzerinde gerekini yapması gerekiyor.
Selam ve dua ile…