Şimdi
desek ki kapatın gözlerinizi ve geriye dönük düşünün. Sizin en güzel yıllarınız
hangisi diye. Yani yaşanmışlıklarınızı gözünüzün önüne getirdiğinizde en güzel
ne yazman yani hangi yılar arasında yaşadınız diye.
Galiba net konuşamayacaksınız. Yani
benim için şu ve şu yaşlar arası ayrıydı ben o yaşlarımı en güzel şekilde
yaşadım diyemeyeceksiniz.
Her yaşın kendince güzelliği
kendince harika geçmişliği ve kendince sıkıntıları vardı değil mi?
Yaşlandıkça insan bazı şeylerin daha
çok farkına varıyor. Birkaç yıl önce sizin için önemli olmayan pek çok şey yaş
ilerledikçe önemini daha bir artırıyor. Bu yaşanmışlıklara bazen “iyi ki
yaşamışız” derken bazılarına “keşke yaşamasaydık, hiç olmasaydı” diyoruz.
Hayatın yarın değil bir saat sonra
değil bir dakika sonra ne getireceğini kimse bilemez. Kimse bir saniye sonra
yaşayıp yaşamayacağının garantisini de veremez. En inanmışından en inanmamışına
kadar yarın yaşama garantim var diye kimse söyleyememiş söyleyemez.
Kimse yarınını bilmediği gibi kimse
de yarını için plan projeler yapmaktan geri kalmıyor. Belki öyle olmasaydı
yaşamın bir anlamı olmazdı. Yaşayamazdık ne bugün ne yarın.
Yaşı epey ilerlemiş insanın seksenlere
dayanış yaşları ile nasıl beş yıl sonrasına planlar yaptıklarını görmek hiçte
şaşırtıcı değil. Amcalar evlerine yalıtım yapmanın planlarını yaparken teyzeler
kundaktaki torununa düğününde ne takacağının hesabını yapıyor. Aslın bakarsanız
öyle de olmalı. Yani bu ümittir, ümitsizde yaşanmaz.
Gençlerimiz ise ölümü hiç
düşünmüyor. Onlar için sıra varmış gibi geliyor. Oysa bu ölümdür ve sıra
beklemez ki.
Ekranlarda bir program var. Yaşlı
insanların ömürlerinden kesitler veriliyor. Aslında ölümü ne kadar
düşünmediğimizin belki de en büyük örneğini bu program anlatıyor. Kimse ölümden
söz etmiyor. Yaşlanmaktan şikâyet ediyor ama asla ölümden söz etmiyor.
Yaşlanmak kaliteli yaşlanmak ve
ölüme hazır olmak ömrün her zamanda. Güzel olan bu. Ama yapmıyoruz yapamıyoruz
işte.
Bir yıl daha geçti. Acısı tatlısı
ile. Başta dediğim gibi ömrün hangi alanı güzel hangi alanı daha sıkıntılı
diye. Galiba yaşadığımız her anın güzelliği ve çirkinliği beraberinde oluyor.
Sanki ikiz kardeş gibi.
Yaş elliye geldi (hala birkaç saat
var gerçi daha girmedim ama neyse)
Hem bir yıllık geçmişe baktığımızda
neler yaşadık muhasebesini yapığımızda suratımız şekliden şekle girerken hem
elli yıllık bir geçmişi irdeliyoruz.
Neler yaşandı, daha dün gibi
hatırladığımız olayların üzerinden yıllar geçti gitti. Tebessüm ederken
hatırladığımız şeylerin içine keder giriyor. Üzülüyoruz. Üzülürken hala heyecan
duyduğumuz hatırımıza giriyor. Hayatımızda ne kadar çok şeyler olmuş düşünüp
muhasebe yaparken abartı değil birkaç dakika içinde pek çok duyguyu aynı anda
yaşıyoruz.
Geriye dönüp baktığımızda yaş otuz
beş yolun yarısı diyen şairin mısralarının ne kadar geride kaldığını görüyoruz.
Yaş elli. Galiba ümit etmeye başlıyoruz. Bir yıl beş yıl on yıl derken galiba
önümüzde çok uzun yılların kaldığını ümit ediyoruz. Oysa bir dakika sonrası…
Tüm dostlar, arkadaşlar, akrabalar.
Kızımız, oğlumuz, damadımız (inşallah gelinimiz) ve canın hayattaki tezahürü
torunumuz ile hayırlı ömür olsun. Sadece hayırlı olsun her alanda. Gerisi
hikaye.
Selam ve dua ile…