Kimdir kadın? Güzel,
zarif ,nazik ,duygusal, merhametli , vicdanlı , fedakar ve cefakar olmalarının
yanı sıra evlerimizin ilk öğretmeni, hizmetçisi, sağlıkçısı, psikoloğu, hayat
arkadaşı, can yoldaşıdır. Karşılaştığı
bir çok soruna çözüm üretebilen , manevi olarak bizleri ayakta tutan, fiziksel olarak narin ve zayıf yaradılışlı
olsalar da birçok işi tek başına azim ve kararlılıkla
yapacak kadar da güçlü ve muhteşem varlıklardır. Ama en önemlisi
“cennet anaların ayağı altındadır.” müjdesine layık görülen anadır kadın.
Peki böylesine kutsal ve değerli olan bu varlıklara,
kadınlara hak ettikleri değer ve önem veriliyor mu? Olması gereken hak ,
özgürlük ve eşitliklere sahipler mi? Gerçekçi olmak gerekirse maalesef diye
cevap vereceğim bu sorulara. Hayattaki
her şey ve herkes gibi adaletten
nasibini alamamış, bastırılan, sömürülen, dinlenmeyen, şiddet gören, ikinci
sınıf insan olma vasfından kurtulamamışlardır. Hatta toplumda çoğu zaman
yargılanan, belli kalıplara oturtulmaya çalışılmış; somurtsa kaprisli, kendini beğenmiş, kahkaha
atsa hafif meşrep ilan edilirler. Bunun yanısıra tarih boyunca toplumları incelediğimizde şiddete en çok
maruz kalan yine kadınlardır. Her gün basına yansıyan yada yansımayan ölüm ve
yaralanmayla sonuçlanan binlerce olay olmakta. Daha dün eşinden boşanmak
istediği için sokak ortasında kocası
tarafından bıçaklanan zavallı bir
kadın izledik haberlerde.
Kadın her ne şekilde ve
ne tür şiddet görmüş olursa olsun, yaşadığı bu şiddet onun zihinsel,
fiziksel, cinsel ve duygusal sağlık
sorunları yaşamasına neden olmaktadır. Sağlıklı olmayan kadın da sağlıklı
nesiller yetiştiremezler.
Gelelim kadın-erkek eşitliğine; aslında ilmi olmaktan çok hissi sebeplerle
ortaya atılan bir davadır bu. Çünkü başlangıç noktası yanlıştır. Her ikisi
de fiziksel, biyolojik ve
psikolojik yönden farklı cinstedirler.
Elma ve armut gibi yani. Her iki cinsinde eksik ve üstün yönleri vardır. Bu
durum erkeğin üstünlüğünü yada kadının zayıflığını göstermez. Ama Allah akıl ve
düşünce yönünden kadın ve erkeği eşit yaratmıştır bu eşitlik sayesinde de
birbirlerini geçebilir yada geride kalabilirler.
Aslında dinimizde de kadın
çok değerlidir ama her zaman
olduğu gibi çoğu erkek sadece kendi
işlerine gelen kısımlarını görür, duyar ve uygularlar. Erkeklerin kadınlar
üzerinde hakları olduğu gibi kadınlarında erkekler üzerinde hakları olduğunu
unutmamak lazım. Bu noktada kadın ve erkek eşittir demekten ziyade eşdeğerdir
demek daha doğru olacaktır. Çalışan bir karı-koca düşünün ikisi de akşam eve yorgun argın gelip kadının evde yemeği yapıp ev işleriyle
ilgilenmesi, erkeğinde yan gelip yatması, üstüne üstlük ilgi, sevgi
göstermemesi nasıl kadın için eşitsizlikse, kadının da sürekli
surat asıp kapris yaparak huzur
kaçırması, eşinin zor ve sıkıntılı zamanlarda ona maddi manevi destek olmaması,
aşrı isteklerde bulunası da erkek için eşitsizlik sayılabilir. Kadın
sadece yemek yapan, evi temizleyen, eksik etek muamelesi gören bir varlık
değildir. Kadın bunları yapmayabilir ama
yapması da bir ihsandır ve onun
fedakarlığıdır, severek ve isteyerek
yapar. Hatta bazen eşinin ve çocuğunun sorumluluğunda olan işleri bile
üstlenerek yapar, istediği de sadece takdir edilip değerinin bilinmesi ve
destek olunmasıdır.
Ayrıca şuna da
değinmek isterim, dikkat edilecek olursa birçok meslekte kadınların gösterdiği
başarıların küçümsenmeyecek kadar büyük ve başarılı olduğunu görmekten
gelemeyiz. Bu yüzden kadının toplumun her alanında var olması demek o toplumun
başarısı, ilerlemesi, kalkınması ve
dengesi demektir. Kadın başarının
huzurun adaletin ve toplumun geleceğidir.
Kadına toplumda gereken yeri açabilmek, onları erkeklerle
eşdeğer duruma getirmek ve her konuda
koruyup, haklarını gözetebilmek ümidiyle.