‘’Bir
yiğit vardı
Gömdüler şu karşı bayıra
Ardından kefenini gömleğini soydular
Aman kalkar deyip üstüne taşlar koydular
Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra…’’
**
Bir
akşam vaktinde gelmişti kara haberin,
Şu karlı keş dağlarına gömülmüştü bedenin.’’
Hatırlıyorum
hava soğuktu, rüzgardı, ayazdı.
Her yerde kar vardı.
İliklerimize kadar üşüyorduk.
Biz
de senin gibi seçim derdindeydik
Belediye seçimlerinin telaşı içinde
Bir o yana, bir bu yana koşturuyorduk
Dediler
reisin helikopteri düşmüş..
Reis demek bizde sen demekti..
Bir
kor ki yüreğime düşüverdi
Her bir hücremde sızınla
Gözümden süzülen yaşımla
Başbaşaydım, çaresizdim..
*
İşte
şu yazıyı yazarken canlanır hayalin
Geliveriri buğulu ağlayası gözlerimin önüne
Bak, nasılda seviniyor seni gören yüreyiğim
Bak nasıl da heyecanlanıyor
atışı hızlanıyor senin için atan kalbim...
Kara
haber gelmişti, inmişti hüzünlü dertli yüreğime.
Helikopterin enkazına dahi ulaşılamıyor
Saniye, saniye nefeslerimizi tutuyor,
Dakikalar gelip, geçiyor, saatler ilerliyor,
Birbiriyle çelişen haberler birbiri ardına geliyordu.
Kâh
kurtulmuş deniliyor umutlanıyor!
Kâh Muhsin öldü deniliyor kederle boğuluyorduk
Dudaklarımızda kıpırtılar eksik olmuyor
Seni Rabbimin bu millete bağışlamasını diliyorduk.
Çünkü biz sende bir milletin istikbalini görüyorduk.
Bu aziz millete ne olur bağışla Rabbim diyorduk…
*
Kazanın yeri dahi btespit dahi edilemiyordu.
Gelecek müjdeli bir haber bekleniyor,
Bir türlü iyi haber gelmiyordu.
Kaza olayı aydınlanacağı yerde gittikçe karmaşıklaşıyordu.
Ve iki gün sonra helikopter enkazına ancak ve ancak ulaşabiliyordu!
Bu elem ve esef verici durum,
Türkiye’ye yakıştırmak mümkün müydü?
Yine ne dolaplar dönüyordu.
Bizlerin bilmediği, aklımzın ermediği..
Sen
gittin gideli
Ah bir bilsen neler oldu neler....
*
Sanki!
Ülkemin üzerinde kara bir bulut dolanıyordu
Sanki !
Ülkemin son umut dalı da kırılıyordu.
Sanki !
yarınlara dair ümitlerimiz bir, bir yok oluyordu.
Sanki!
bir milletin davası, ülküsü yaralanmıştı.
*
Hani
gün gelecek,
Güneş ülkeme bir başka doğacaktı.
Hani bir gün gelecek,
Muhsinli, kırmızı güllü günler başlayacaktı
Hani ne oldu umutlarıma!
Hani ne oldu yarınlarıma!
*
Ak-Partiyi kapatma davasının açıldığı günlerdi.
Parti kapanırsa, yasaklar gelirse ne olur bu ülkenin hali?
İki elimiz başımızda kara, kara düşünürdük…
Ve en kötü ihtimale hazırlıydık.
Evet, Ak-Parti kapatılırsa ve yasaklar gelirse,
Muhsin abimiz ve partisi vardı.
Ak-Parti sonrasında Yazıcı oğlu desteklenmeliydi.
Bu minvalde yorumlar yapar dururduk..
Meğer ne de boş konuşurmuşuz..
*
Onun varlığı, televizyonlarda, basında görünmesi dahi bize yetiyordu.
Arkadaşlarımızla kimi zaman siyasi değerlendirmeler de.
Çok zor olacağını bilsek de,
MHP’ nin başına, Muhsin Başkan Lider olusa Büyük Birlik işte o zaman
sağlanabilir.
Hatta mevcut iktidara alternatif bir parti olunabilirdi.
Ve
hatta MHP de Yazıcıoğlu dönemiyle birlikte birçok parti politikasının değişerek
partinin gerçek kimliğine devşirileceğine dair yorumlar yapar ve mevcut
iktidara alternatif parti olabilir diye düşünürdük…
Çünkü
Ak-partinin tabanında Muhsin Yazıcıoğluna oy verebilecek milyonların var
olduğuna inanırdık.
Ya da Tayip Erdoğanı sevenler hangi duygu ve düşüncelerle seviyorlarsa,
Muhsin Yazıcıoğlunu sevenlerde aynı düşüncelerele seviyıorlardı.
Biliyoruz
ki,
her ikisi de ortak bir ruh kökünün, ortak bir gönül ikliminin insanlarıydı.
Ve her ikisi de halkının gönlünde olan,
Her söylediği söze inanılan ve halka güven telkin eden, ülkemizin nadide
siyasetçileriydi.
*
Özellikle Anadolu’yu bir kilime benzetirdin.
Biz aynı kilimin desenleriyiz derdin.
Nasıl ki bir kilimden bir ilmiği, bir motifi çıkarırsanız o kilimin
orijinalliği kalmaz, biz de öyleyiz, derdi.
Vefa
dendi mi? Cefa dendi mi? Çile dendi mi?
Dik duruşlu, sözünün eri,
yiğit bir Anadolu çocuğu aklıma düşüverir.
Cansız hayali gözlerimin önüne geliverir
Hep millete dayalı bir milliyetçiliği savunurdu.
Hep ama hep milletinden yana tavır koyardı
**
Milletine, insanlara karşı hep merhametli, babacan, yardımsever ve
hoşgörülüydü.
Milletin milli ve manevi değerleriyle uğraşanlara,
Ülkemize paramparça bölmeye çalışanlara karşı,
Hep dikti, sertti, sözünü hiçbir zaman esirgemezdi.
Hasılı;
Muhsin Yazıcıoğlu adam gibi bir adamdı.
O zaten bütün Türk Milletin ortak bir değeriydi
Herkes onda kendisinden bir parça bulurdu.
Herkes onla kendini aynı iklimin insanı olarak görürdü.
Ve herkes, hayal ve ideallerini onda gözlemlerdi.
Masum, temiz, alçakgönüllü ve sevgi doluydu?
*
Tıpkı
bizim gibi…
Sizin gibi...
Özü olan, sözü olan Anadolu mayalı bir insandı.
O tatlı tebessümüyle,
Anadolu coğrafyasını andıran sevimli çehresiyle,
Gülümseyerek bir beyaz melek oldu uçtu.
Neylersiniz ki, Rabbim onu bizden çok severmiş.
Ve o da çok sevdiği Rabbine kavuştu.
Not:Yıllar
önce yazılmış bir yazıydı. Rahmetli Yazıcıoğlunun anası Fidan anada göç
kervanına katılmış, Rabbine kavuşmuş, Muhsininin yanına yine karlı bir günde
göç eylemiş asıl vatanına...
Televizyonda
bir proğramda Fidan anayı konu etmişlerdi.
Fidan ana diyordu ki; Hiç doymadım ona, hiç doymadım.Küçük
yaşlardan itibaren vatan derdi giderdi.Millet derdi giderdi...' gelmezdi.
Rabim rahmet eylesin.Ananında oğlunda mekanı cennettir..