Benim yazılarımı takip etme âlicenaplığını gösteren
kardeşlerim bilirler siyaseti ne denli az sevdiğimi ve aktif olarak beş yıldan
fazla sürdürdüğüm siyasete severek nasıl ara verdiğimi.
Şükürler
olsun kendimizi biraz geri çektik ama aktif yapmadığımızın siyasetin içinden de
tamamen kopmanın mümkün olmadığını gördük. Şimdilerde aday adayı olan
birbirinden değerli tanıdığımız dostlarımızın ziyaretleri ile sohbetlerin
koyuluğu ile yine içine giriyoruz siyasetin.
Yine
bilen bilir konuları size kendimce aktarırken tarafsız olma gayretine girerim.
Tarafsızlığım vatan olunca, millet olunca, bayrak olunca, din olunca kalmaz ve
bu değerler uğruna ömrümün en güzel yıllarını verdiğim severek verdiğim için bu
konuda hep taraf olurum. Tarafsızlığım partiler ile ilgili konularda daha çok
olur.
Dün
akşam yine 17 den itibaren ekranların karşısında günün yazılı basından takip
ettiğimiz bayat haberlerini bir yana iterek tazelerini izlemeye başladık.
Saatler biraz ilerlediğinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Çankaya köşkünün
Başbakanlığa devri sonrasında yapılan ilk Bakanlar Kurulu toplantısı sonunda
açıklama yapmak için kameralar karşısına geçti.
Mutat
açıklamalar beklerken birden ülkenin en az dokuz şiddetinde sarsılacak kadar
önemli açıklamasını izlemeye başladım. Bugün sosyal medyada bir sunucunun
resimleri geçiyor açıklamalar karşısında gözleri fal taşı gibi açılmış. İzde de
aynen öyle oldu. Her cümlenin sonunda “yok canım, Allah Allah, nasıl olur” kelimeleri
döküldü dilimizden, kulaklarımıza inanamadık.
Akparti’nin
kurmayı demek bile az geleceği adeta Akparti’nin üç saç ayağından biri olan
Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediyesinin adeta değişmeyen başkanı Melih
Gökçek arasında yaşananlar bizi bu denli şaşırttı.
Şimdi
bu olay karşısında herkesin bir sözü olacak elbette ve muhalefet tabi olarak bu
olayı en ince detayına kadar işleyecek. Hakkı değil mi böyle bir olayı
bulmuşken kaşıması, elbette hakkı. Muhalefet yapıyorsa ve iktidar partisini iki
önemli şahsiyeti bu gollük pası vermişse muhalefete onlarda bu voleyi vuracak
ve bu gölü atacaklardır.
Bu yazıyı kaleme aldığımda henüz olay çok
sıcaktı ve Arınç’ın sözlerine Gökçek’in ilk cevabı gelmişti. Bira daha temkinli
bir cevap verdi ama verdi.
Şimdi
herkes konuşacak bence Başbakan olaya el koyup ilk fırsatta ikisi ile de
görüşecek ve olayın nihayetlenmesini sağlayacak. Doğru olan da budur. Ama bu olay ne kadar durulur veya nereye kadar
durulur bilinmez.
Burada
üç konuya dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi;
bu kavganın ardında kimler var. Bunu tarih gösterecek. Yani sadece bir Bülent
Melih kavgası mı yoksa ardında Cumhurbaşkanı ve Sayın Cumhurbaşkanı mı var?
Yani güçler dengesinin bir savaşı mı bu yoksa kamuoyunda görüldüğü kar mı
sadece. Bu önemli ve tarih belirleyecek bunu.
İkincisi
ben iki dostun kader arkadaşının biri diğerinin ayağına bastığında bu kadar
feryat etmesini siyasi de olsa rakibine bu kadar koz vermesini uygun
bulmuyorum. Dostluk bu değildir. Efendim yanlışına ortak mı olsun. Tabii ki
hayır. Ama yanlış yaptığını önceden ikaz ederek ve gerekirse parti içinde en
ağır şekilde karşılığını vererek düzettirmeli idi.. Bu ikisi içinde geçerli.
Şimdi ne oldu da bir birinizin boğazında düğüm oluyorsunuz.
Üçüncüsü
ise; bazılarının avucunu ovuşturmasıdır. İnanın boşa olur buda. Bu insanlar
belki böyle bir hata yaptı ama aynı zamanda oturup konuşacak kültüre de
sahipler. Biri ağabeylik yapar oturup konuşur özür dilerler. Çünkü onların yol
arkadaşlığı çıkara ve kişiye dayalı değildir. İyi biliyorum çünkü bu jenerasyonun
içerisinde anadan babadan bir ağabeylerim de var. Muhalefet elbet siyaset
yapacak ama özellikle bazı gazeteci denilen tarafsızlığını yitiren zatların bu
olaydan nemalanması mümkün değildir.
Selam
ve dua ile…