Turgut
Özal Cumhurbaşkanı olduğunda bazıları hemen kabullenip “işte ülkemin
Cumhurbaşkanı bu” derken bazıları tıpkı genç bir Teğmenin dediği gibi
“alışamadım” dedi. Gerçi alışamadım dediği için o teğmenin başına gelmedik
kalmadı ama konumuz bu değil.
Bir seçimi geçirdik geride kaldı.
“alışamadım” demek geliyor içimden.
Asla bu sözlerim yerel seçim
sonuçları ile değil. Akparti mevcuttan bir vekilliği Milliyetçi Hareket
partisine kaptırdı. Abdullah Öztürk çalışkan, zeki, sevilen ve teşkilat
tarafından belki de en çabuk kabullenen milletvekili adayı oldu. Kendisini
iyide anlattı sanırım. Ancak talihsizliği ülke genelinde Akparti’nin kan
kaybetmesi oldu ki meclise gidemedi.
Milliyetçi hareketten vekil olan
Seyit Ahmet Göçer emekli olup Kırıkkale’ye yerleştiğimden beri tanıdığım biri
olmanın dışında zaman zaman görüştüğüm aynı köyden olduğum birdir. İnşallah
hakkında hayırlı olur. Oğuz Kağan Köksal ve Ramazan Can gibi Kırıkkale’nin
tamamının vekili olur. Seçildi artık partiler üstü çalışmalı ve öyle
Kırıkkale’yi temsil etmelidir.
Dediğim gibi yerel değerlendirmeyi
yine paylaşırız ileride. Şimdi ülke genelinde içimize düşenleri
“alışamadıklarımızı” yazalım.
Bu seçimde AK Parti birinci parti
olarak kazandı. Bunda kimsenin şüphesi olmasın. Ancak tek başına iktidar
olamayarak halkın belki de kantarın topuzunu kaçırması ile kendini zora soktu.
Elbet en iyisini halk bilir. Bunu kabul etmemek demokrasi anlamazlığı olur. Ama
galiba halk bir ders vereyim fazla şımardı dediği AK Parti’yi meclis içinde tek
başına iktidar vermeyerek ağır cezalandırdı. Ama sadece parti değil Koalisyona
mahkum edilerek ülkede cezalandırıldı.
Ana muhalefet yine yerinde kaldı.
Önceki seçimde oyunu düşürmesine rağmen çıkıp zafer çığlıkları attı. Zafer
kutlamalarının nedeni kendilerinin hedefledikleri yüzde otuz beş oyu almış
olmaları falan değil. Zaferlerinin tek nedeni bölücü örgütün siyasi uzantısı
olduğu herkes tarafından bilinen partinin seksen vekil ile barajı aşarak gelmiş
olması. Bu durum o kadar çok sevindirmiş ki Cumhuriyet Halk partili belediye
başkanı halka pilav dağıtıyor. Destekçi yazarları ile bayram havası yaşıyorlar.
Gelelim Milliyetçi Harekete.
Oylarını çok artıramasa bile vekillik sayısı ile başarı kazandığı kesin. Bir
denge olarak durması gerekliydi mecliste ve oldu. Ancak ilk açıklamalarla
diyaloga kapalı olduğunu söylemesi hiçte uygun değildi. Kendisini bu konuda
sorgulaması gerekiyor.
Bu seçimin “alışamasak” bile
kazananı HDP. Ardına Amerika’dan, Almanya’dan, Batının aşağı yukarı tüm Türk ve
Erdoğan düşmanlarını alarak ve özellikle Türk basınında Erdoğan ve Akparti
karşıtlarını alarak barajı geçtiler. Bu konuda diyecek bin bir tane sözüm var.
Ama bunları başka yazıya saklayıp sadece bundan sonra bunlara tek tavsiyem “adam gibi”
siyaset yapmaları. Silahlı
uzantılarından kopup dağdan inmeleri ve ülkenin geneline bir kısım halkın
partisi olmadıklarını anlatmaları. Dediğim gibi bu konuyu sonraya
bırakıyorum.
“Amacımız Akparti’yi devirmekti, tek
başına iktidar olamıyorlar oh olsun HDP’de geldi ne güzel” işte pek çok CHP
liden duyduğum söz bu bugün. Yazık çok yazık. Neye neyi feda ediyorlar. Yahu bu
nasıl bir anlayış ki Akparti’nin tek başına iktidar olamamasından Amerikan
gazeteleri, İsrail, Batının silahşor yazarları, paralel yapının ne yaptıklarını
bilmeyen facebook, twetter takipçileri ve ana muhalefet partisi seviniyor.
Bunlarında hepsine ayrı ayrı değineceğim. Bu konuda yazı değil yazı dizisi
olur. Ama yazıklar olsun Cumhuriyet’i kuran parti dediğimiz partinin kimlerle
işbirliği içinde olduklarına yazık.
Paralel
yapıyı ise ilk andan itibaren takip ediyorum. Size sadece yazıklar da olmasın
size yazıkların karesi, çarpısı olsun. Kardeşim ne oldu ekranlardan ve sosyal
paylaşım ağlarından İsrail’den, Amerika’dan, Avrupa’dan çok kin kusuyor, irin
tükürüyorsunuz. Size de sözüm bitmedi.
Yer kalmadı sonra devam edeceğim.
Selam
ve dua ile…