Franz KAFKA’nın başı bozuk cümleleri.
Kitaplar,içimizdeki kalenin gizli odalarını açan anahtarlar gibidir.
Bence
sadece bizi bıçaklayan veya yaralayan türden kitapları okumalıyız. Eğer
okuduğumuz kitap kafamıza şöyle sağlam bir darbe indirip bizi kendimize
getirmiyorsa,onu okumanın ne anlamı var? Böyle bir kitap bizi daha mutlu etmeye
mi yarar? Emin olun, eğer kitap diye bir şey olmasaydı, gerçek mutluluk işte o
zaman mümkün olurdu.Okuduğumuz zaman bizi mutlu eden kitaplar, yazmak
isteseydik kendimizin de yazabileceği türden kitaplardır.Ancak, bizim
ihtiyacımız olan kitaplar;okuyunca bizleri bir felakete uğramış gibi
sarsan,derin bir hüzne boğan, kendimizden daha çok sevdiğimiz bir kişinin
zamansız ölümü gibi kahreden ve herkesten uzak, karanlık ormanlara sürülmüş
gibi hissettiren kitaplardır.Bir kitap, insanın içindeki donmuş denizlere
vurulan bir balta gibi olmalıdır.Kafka’nın kitağları da bizi mutlu edenlerden
değil.
Hakikat dediğimiz şey bir uçurumdur. Ve insanların yapması gereken,
tıpkı havuza girerken yaptığımız gibi, günlük hayatın gereksiz meşgalelerinden
oluşan o titrek tramplenden atlayıp, boğulmamak için nefesini de iyi ayarlayarak,
derinlere dalmak ve nihayetinde hayatın iki kat aydınlatılmış yüzeyine
çıkmaktır.
Kolay
anlaşılan bir insan olmayı asla arzu etmiyorum. İnsanların zihninde tamamen
akışkan, değişken ve algılanamayan bir şey olarak yer etmek istiyorum.
Tüm günahların kendisinden
türediği iki büyük günah vardır: sabırsızlık ve tembellik.
Kötülük dikkatimizi dağıtan her şeydir.
İnsanlarla yaşamaktan acizim. Konuşmaktan aciz.Sadece ve sadece kendimle
meşgulüm.Kendim hakkında düşünüyorum.Duygusuz, düşüncesiz ve korku doluyum.Hiç
kimseye söyleyecek bir sözüm yok.Hiç!
“Özgürsün demek ?” diye sordu kız.”Evet , özgürüm”,dedi Kral ve o anda
hiçbir şey özgürlüğünden daha değersiz görünmedi kendinse.
Tarihin akışını seyredip onun üzerine düşündükçe şunu anlayacağımızı
bilmiyorlardı: Değişim önce ruhta başlar, sonra hayatlarımıza yansır.Gidecek
bir yer var;ama ona giden bir yol yok.Yoldan kastım Tereddüttür.
Sanat,
gerçeğin etrafında döner. Ancak, bunu yaparken yanıp tutuşmamaya çok dikkat
eder. Sanatın gücü, daha önce fark edilmemiş karanlık ve ıssız yerlerde pırıl
pırıl parıldayan ışık demetlerini keşfetme yeteneğinde yatar.
Yeraltından yeryüzüne çıkmak için herkesin kendince yöntemleri vardır.
Benimkisi ise yazmaktır.İşte, olur da devam edersem eğer, devam edebileceğim
tek yolun oturup yatmak değil de oturup yazmak olmasının sebebi budur.Huzur
içerisindeyken yazmaktan ziyade, yazarken huzur bulmak benim için çok daha
kolay.
Soruldukları anda kendi kendilerini cevaplamayan sorular, hiçbir zaman
cevaplanmazlar.
Aylaklık tüm kötülüklerin kaynağı ve tüm erdemlerin tacıdır. İçimde bir
korku, aşılabilmesi imkansız bir korku var:mutlu olma korkusu.
İnziva
kendimizi tanımanın bir yoludur. Ben kendi içine kapanık, sessiz, çekingen ve
huzursuz biriyim. Benim yalnızlığım insanlarla dolu. Saklanmak için bir sürü
yer vardır;kaçmak için ise, sadece bir tane, Ama kaçış ihtimalleri, tıpkı
saklanma yerleri gibi, hesaplanamayacak kadar çoktur.En kötüsü de sahip olmadığın
şeylere ait olmaktır.
İnsan
kapının önünde durup içeri girmek için ne kadar tereddüt ederse, o kadar
yabancılaşır. Sahip olmak yoktur, var olmak vardır sadece: vereceği son nefese,
nefessiz kalmaya hasret bir varoluş. İnsanların tüm kusurları;
sabırsızlıklarından , yaptıkları bir işte izledikleri yöntemi daha vakti
gelmeden önce terk etmelerinden ve üzerinde tartıştıkları sözde bir meseleyi
sözde bir çözüme kavuşturmalarından ileri gelir.
Kafka’nın Milena’ya yazdığı ve hissettiklerinde “ Aşk çelişkiler tiyatrosudur”der. “Milena ya
mektuplar” diye yayınlanan kitabında
milena’ya büyük bir aşkla bağlı.
Umutsuzluk ve hiçliğin karanlık dehlizlerinde kıvranan varoluş
sorunsalını vuzuha kavuşturamamış bir derviş edasıyla inleyen bir adam
Kafka.Evlenip iyi bir aile babası evinin erkeği olup ta büyük sözler eden, büyük davaların yaratıcısı, büyük
filozof/düşünür bir Allah’ın kulu yoktur yeryüzünde. Büyüklükle, huzursuzluk,
sürekli şüphe içerisinde olmak sanki ikiz kardeş gibidir. İşte Sokrates,
Tolstoy, Mevlana, vb. gibi.Çünkü konfor ve mutluluk düşünmenin düşmanıdır.İnsan
hayatını neyle takas ederse onu yaşar.
Ve şu
sözleriyle bitirelim; Burada yazdıklarımı hiç kimse okumayacak. Hiç kimse bana
yardım etmeye gelmeyecek. Tüm insanlara bana yardım etmeleri emredilse bile,
herkes tüm kapı pencerelerini kapatıp yatağına girer ve yorganının altına
saklanıverir. Tüm dünya o geceliğine bir otel olur adeta.
Huzur mu istiyorsun ?
Az insan, az eşya.
Şuayb BÜTÜN