Mevlana üzerine
yazılmış/yapılmış en hatırı sayılır araştırmalardan birisi. (A.R.Arasteh)
Zordur Mevlana üzerine konuşmak yazmak, toplum tarafından genel bir kabul
görmüşlüğü vardır.Bu araştırmada ezber bozan hatta yer, yer kabule
yanaşılmayacak bilgi aktarıyor.Tamamını olmasa büyük bir bölümünü burada
paylaşacağım.
Pratik anlamda iyi
ameller, gerçek ve adalet , sevgiden daha yukarı bir mertebeye konulmuştur.Oysa
insanı kurtuluşa götürecek olan hakikattir.Tasavvuf aslında netameli bir mevzu;
çünkü tarih içerisinde her türlü kaynaktan (hristiyan panteizmi,uzakdoğu ve
hint mistisizmi vs.) beslenmiştir.Salt arı duru bir şey değildir.Yiyecek olarak
benzetirsek aşure gibidir.
Olgun bir insan
olmak isteyen tekrar, tekrar doğmalıdır ve çok sayıda yeniden doğuş
tecrübesinden geçmelidir. Olgunlaşmak için bireyin geleneksel kişiliğine karşı
durabilecek yeterli gücü elde etmesi ve geliştirmesi, istenmeyen sosyal güçlere
karşı direnmesi, ruhi sebat elde etmesi, değer verdiklerinin hepsinden
kendisini kurtaracak yeni bir ölçüt ortaya koyması gerekir.Yoksa toplumsal
güçler onun yanlış değerler edinmesine ve dolaysıyla yanlış ilgiler
geliştirmesine sebep olur.Her çağda insan yığınları, kendilerine ihanet etmekte
ve birer kör taklitçi olmaktadırlar; sadece bir elin parmakları kadar insan,
insancıl bilince uymakta ve potansiyellerinin doruğuna kadar kişiliklerini
geliştirmektedirler.
İnsanlık tarihinde
, İslam, Yunan ve Hint Kültürlerinin sentezini aşarak, varoluşsal çelişkinin
üstesinden gelmek suretiyle evrensel varlık düzeyine ulaşan biri. Muhammed
Celaleddin, bilinen adıyla Mevlana Celaleddin Rumi. 38 yaşında gerçek
kişiliğini anlamak için meşhur ve geleneksel değerlerini terk etti. Mevlana,
ibadetlerin sınırlılıklarının farkına vardı ve geleneksel hayat bilgisinin,
kendi başına, bütünsellik içinde yeniden doğuşu getirmediğini anladı.
Onun yeniden doğuşu
Şemsle karşılaşmasından sonra başlar. Şems çokluğun arkasındaki birliği gören
ve birliğin nasıl çokluğa dönüştüğünü bilen biriydi. Şems evrenin gelişmekte
olan hafızasında insanlığın açığa çıkmasıydı. O, (hiçbir kanuna ve dine
ihtiyacı olmayan) bir halde yaşadı. O herhangi bir suçluluk duygusundan ve
adalet duygusundan uzaktı. Onun davranışlarına nezaket ve hakikat damgasını
vuruyordu. Şems sırların sırrıdır veya aydınlanmanın nurudur. Mevlana, Şems’in
etkisini şöyle belirler: “O ruh denizinin derinliklerinden düşüncemi uyarınca
nurun hayali açığa çıkmaya başladı. Şems göz nuruydu, aklın berraklığıydı,
ruhun parlaklığıydı ve kalbin aydınlanmasıydı. Şems aklımı ve dinimi elimden
alan evrensel bir insandı.O her türlü mutluluğun canlı şeyliydi”.(divanı
şems-i Tebriz 1.cilt. emin kebir matbaası tahran 1957)
Şems’in Mevlana ya ilk nasihati derin iç anlayışın açığa çıkması
için dışarıya karşı sağır olmasını istemek olmuştur. Tasavvuf iki adımdan
oluşur. 1-Benden uzaklaşmak, 2-Ben’in tamamen farkında olmak. Mevlana, evrensel
benlik konusunda kendisinin gerçekleştirdiği anlayışı Şems’in varoluş durumu
vasıtasıyla müşahade etti. Fakat ben’i yani geleneksel benliği ortadan
kaldırmak için değişikliğe uğraması gerekiyordu. Ben’in ortadan kaldırılması,
değişmeyi gerektiriyordu ve bu da perdeyi yırtıp atmaya, ruhi engellerin
üstesinden gelmeye bağlıydı.Mevlana’nın toplumsal benliği, özellikle de
toplumla ilişkili benliği (birçok nesilden bu yana din alimi olarak bilinen
ecdadının ürünü) geleneksel benliği, adetlerle ilişkili (İslam esasına
dayanarak onun hayatına anlam veren) dini benliği ,zihni benliği,(ancak
mevlana’nın felsefe’nin ve mantığın değerine olan inancı zayıftı) ve nihayet
dil engeli; bununla beraber o, sessiz varoluş düzeyine ulaşınca, (iletişim ve
ifade için) diğer sembolleri kullanabiliyordu.Mevlana’nın Halk liderliğinden
vazgeçmesi, geçici olarak arkadaşlarından ve toplumdan soyutlaması gerekiyordu.
İşte ancak böyle bir durumda, normalde kabul gören hayat yoluna meydan
okuyabilir, toplumsal değerleri yeniden değerlendirebilir ve kutsal olan
kabulleri reddedebilirdi. Bütünsellik içinde yeniden doğarak evrensel benliği
kazanmak maksadıyla o, (camide halka) vaaz etmeyi bıraktı, diğer toplumsal
gruplarla ilişkisini kesti ve buna mukabil Şems ile bağlarını güçlendirdi.
Sonradan kendiliğinden gelen duygularını sanatsal vasıtalara dönüştüren anlamlı
raks, şarkı ve musikiden oluşan sema’ı ihdas etti.Sadece Şems ile iletişim/ilişki
içindeydi.Saygı duyulan Müslüman bir alim tarafından sema’ın ihdası, Ehl-i
sünnet Müslüman toplumu sarstı ve toplumsal standartları alt üst etti. Böylece
yeni hayatına başladı veya oğlunun ifadesiyle “Büyük alim kendisini mükemmele
ulaştırma yoluna çırak oldu”. Dini ritüellerin yerine semah dönmeye raks etmeye
başladı.Tamamen toplumdan ailesinden (eşinden/çocuklarından) kendisini
soyutlayıp (dışarıya karşı sağır) bütün vaktini Şems le geçiriyordu.
Şems belkide
Mevlana’nın görevle ilgili sebatını ölçmek için ayrılacağını ifade etti.
Halktan soyutlanan Mevlana için Şems psikolojik bir güvence idi.Şems onun çok
yakın arkadaşı ,onlar iki vücutta bir ruh idiler.Şems’in ayrılmasıyla
Mevlana’nın arayışının yoğunluğu ve endişesi arttı. Halk Mevlana’nın daha önce
bulunduğu mevkiine geri dönmesini bekliyordu; ancak o bunun yerine sema’a ve
halktan soyutlanmış hayatına devam etti. Elbette Şems ayrıldı ve sanıyoruz ki,
bu ayrılma Mevlana’nın toplumsal benliğinden vaçgeçmesi konusunda, ruhi gücü
için farklı bir sınama idi. Her ne kadar iç çelişki çok büyük olsa da , Şems’in
emriyle Mevlana sessiz kalıyordu.
Mevlana insanı
şekilcilik anlamında sapmaya iten iki kuvveti şöyle açıklar. Biri adalet,
cehennem ve yeniden diriliş korkusudur; diğeri de cennet ümididir. Mevlana
bunların her ikisini de engel olarak görmektedir. O, insana korku ve ümit
olmadan hakikate ulaşacak biçimde kendisini değiştirmesini tavsiye etmektedir.
O zamanın hakim düşüncesine hükmeden yapay şekilcilik ve dogmalardan kurtulmak
için, dini tavrını değiştirdi ve sınırlılıkları itibariyle mantıki ve felsefi
tecrübeleri analiz etmeye başladı; aynı zamanda, atoma karşı ciddi bir ilgi
gelişti.
Mevlana’ya göre
kişi, sonsuz biçimde fırtınalı olan hayat denizinde iken tek başına akıl onu
selamete götüremez. Zihin ve akıl yürütme insan rehberlik etmez. Bahis konusu
çeşitli engelleri ortadan kaldırıp toplumsal ben’in faaliyetini durdurduktan ve
bilinci boşalttıktan sonra Mevlana öyle bir noktaya geldi ki, toplumsal benliği
ölmüş, şekilci dini bağlar koparılmış, akıl geçici olarak atıl bırakılmış,Şems
kaybolmuş bir oğul kurban verilmiş, toplumsal prestijini ve sahip olduğu malı
ve mülkü terk etmişti.Bütün bağlardan kurtulduktan sonra yalnız kalmış ve kendi
içinde kaybolmuştu…. Şuayb
BÜTÜN