Bu
millet asla ve asla kendine yapılan iyiliği, hizmeti asla unutmaz.
Emin
olun bu kadir kıymet bilen aziz milletim bunun yanında kendisine ihanet edeni
veya kendisine yukarıdan bakıp, kendini olağandan üstün görenleri unutmaz.
Kurban
bayramı geldi geçti. Kurbanlar kesildi, hayır hasenatlar (elimiz titreyerek de
olsa) verildi. Hacı olmak, kutsal görevini yerine getirmek için Kâbe’de olanlar
da döndüler. Acı duyduk, üzüldük bu sene kutsal topraklarda vefat eden bine
yakın Müslüman için.
Bayramda
siyasette boş durmadı. Ucundan kıyısından bayram sohbetlerinin içine mutlaka
siyaset girdi.
Tabi olarak partiler arasındaki
bayramlaşmalarda ulusal bazda bir birlerine laf sokmalar da olmadı değil. .
Genel anlamda adayların vasıfları ve
sıralamalar konuşuldu. Hangi parti kaçıncı sıraya kimi koymuş ve neden koymuşun
ötesinde herkesin konusu birde tutup tutmayacağı konusu oldu.
Adaylara ve partilere daha sonraki
yazımda tek tek değineceğim. Ramazan Can’ından, Abdullah Öztürk’üne, Mehmet
Demir’inden Seyit Ahmet Göçer’ine, Tacedttin Silsüpür’den, Abdullah Pekgöz ve
Biçer, Demiral, Şahin ve Vurguna kadar hepsini bildiğim kadarıyla sizlere
anlatıp, düşüncelerimi paylaşacağım.
Ancak
şimdi biraz vefa diyorum.
Bir önceki seçimin birinci sıradan vekili
olan Oğuz Kağan Köksal bu seçimde yok. Elbette siyasette her şeyin bitmesi diye
bir şey yok. Bu dönemde olmaması bir daha olmayacağı anlamına gelmiyor. Ben
2008 sonundan itibaren “kendimce” aktif siyasetin içine girdim ve o tarihten
sonra gelen giden tüm vekiller, il başkanları, belediye başkanları hakkında
dilimin döndüğünce yazdım.
“Efendim güç sahiplerini görevdeyken
kimse eleştirememiş” ben tam tersi bunu yaptım ve hiçte pişman değilim. Bir
hatası yanlışı olmuşsa tüm yöneticiler eleştirilir. Asıl olan bence güç
sahibiyken eleştirmek.
Oğuz Kağan Köksal hakkında da
yazdım. Dedim ki etrafına bir çıkar sürüsü çöreklenmiş ve halkla irtibatı
kesiyor. Bu Beşir Atalay dada böyle. Onun çevresi daha çok bürokratlarla dolu
olduğundan halk giremiyor. Ama Oğuz beyin kiler çıkar grubu dedim. Bana kızan
da olmuştur. Biz birinci döneminde aday adaylığından seçilene kadar beraber
yakın çalıştık. Seçildikten sonra bir vefa, hayırlı olsun ve teşekkür yemeği
yedik ve etrafından çekildik. Çünkü artık bu insan rahat çalışmalı ve bizim
olası bir nefsi isteğimizden de uzak durmalı. Öyle de yaptık. Şükürler olsun uç
bir talep ile hiçte rahatsızlık vermedik. Bu nedenle hakkında iyi veya kötü ne
yazıyorsam içimden geldiği gibidir. Abartı veya çıkar şükürler olsun yoktur.
Seçildiği günden itibaren yolumuz
düştüğünde meclise gittiğimizde misafiri olduk. Danışmanı Fatih Köksal, Recep
ağabey, Nuran Hanım hangisi olsa bize son derece yakın ve samimi davrandılar.
Oğuz bey çayını kahvesini yemeğini ikram etmeden bizi hiç bırakmadı.
İşte bu ziyaretlerde vatandaşın
taleplerini masasının üzerinde hep gördük. Masasında adeta notlardan bardak
koyacak yer kalmıyordu. Ne denli uğraştığını çözüm için, vatandaşın derdi ile
nasıl dertlendiğini gördük. Ayrıca Şimdi vekil adayı olan Ramazan Can ile
sürekli nöbetçi vekilliği uygulaması ayrı bir artısı olmuştur.
Bana bir arkadaşım hep şunu söyler.
“Nerde iktidardan düşen varsa onla samimi oluyorsun. Senin kaybın bu” ben tam
tersini düşünenlerdenim. Güç sahibiyken herkes yanında, mühim olan ondan
sonrasıdır. İşte bu nedenle Oğuz beyle Aday olmamasından sonra uzun uzun
konuştuk. Kendisinin sağlık sorunları olduğunu ve ailesinin çokta gönüllü
olmadığını biliyordum. Tamda öyle olmuş. Adaylık başvurusu yapmış çünkü olması
gerek doğru buydu. Ardından tabii ki koşmayınca bu işte olmamış. Bu işe en çok
ailesi sevinmiş doğal olarak. Kendisi de kırgın falan değil ve bu işten memnun.
Şimdi siyasette vefanın olmadığını gören biri
olarak bu millete hizmet etmiş insanlara daha bir önem verilmesini şimdiki güç
sahiplerine hatırlatmak istiyorum. Pek çok kişiye aynısı yapılıyor. Elbet
ilelebet biat edilmeyecek ama en azından vefalı olunması da insanlığın
şiarındadır. Bugün bana yarın sana.
Dediğim gibi sıra ve adayların
değerlendirmesini yapacağız o hakkımız baki.
Selam ve dua ile…