Yurdumuzun muhtelif
yerlerinde hemen hemene gün geçmiyor ki, hasta sahipleriyle hastane veya sağlık
personelleri arasında bir tartışma veya olay olmasın.
Olan olayların burada kritiğini yapacak
değilim. Keza falan hakli filan da suçlu gibi bir ön yargıda bulunmam da söz
konusu değil. Bahsedeceğim bizzat yaşamış olduğum bir olay olup, kendimce
olmasını düşündüğüm ve olan sonucu sunacağım.
Geçtiğimiz haftalarda bizim MKE’ li arkadaşlarla toplantımız vardı.
Emektarı ve Mensubu olduğumuz kurumun Yeni
Havuzundaki toplantımızda, iki defa ‘’Polen
Alerjisi’’ ne maruz kaldım. On gün sonra boğazımda yutkunma zorluğu ve
yüksek ateş oluştu. Akşam yemekten sonra hastanenin ACİL Polikliniğine gittik.
Nöbetçi Pratisyen Hekime ‘’Boğaz Enfeksiyonu’’ olduğumu, yüksek
ateşten yutkunmada zorlandığımı anlattım. Çok efendi genç doktor bey boğazımı
inceleyip, (gerçekten aşırı tahriş mevcut ve ‘’38’’
ateşiniz var, size bir serum takılsın tekrar bakalım) dedi.
Serumdan sonra ölçülen derece ‘’37. 5’’. Bunun üzerine bir de iğne
yapılıp reçetem yazıldı. ‘’Eczane’’
den ilaçları alıp hemen uyguladım. Ertesi gün de ilaçları içtik.
İkindiden itibaren yine yüksek
ateşten, adeta halüsinasyon görmeye başladım. Akşam yemeğini ye yiyebilirsen.
Zaten ilaçlar suyla birlikte zor gidiyor. Yemek yemek ne mümkün! Haydi, tekrar
aynı ACİL’ e!
Bu defaki nöbetçi hekim K.B.B. Mütehassısı imiş. Şanstan tam
bir muayene olurum, gerekirse de yatar iyileşirim dedim. Durumumu zoraki izah
edip, dünkü ilaçlardan bir sonuç alamadığımı, rahatsızlığımın arttığını, şimdi
de nefes almakta zorlanma başladığını bildirdim.
Sayın doktor muayene etmediği gibi, (gündüz neden polikliniğe gelmiyorsunuz da akşam
olunca böyle ACİL’ e müracaat ediyorsunuz!) diye tersledi!
Ben de (dün akşam geldiğimde böyle
bir şey denmedi, serum – iğne – reçete tamam git evine istirahat et denildi.
Zira akşama kadar ateşten kalkacak halim mi oldu) dedim. Bana yine bir serum
yapılıp, gene eve postalandık!
Üçüncü gün sabah aynı hastanenin K.B.B. Polikliniğine muayeneye gittim. Bu arada da bırak yutkunmayı nefes
almakta bile zorlanmaya başlamıştım! Yani bizim ömrün geriye sayımı çoktan
başlamıştı!
Poliklinikteki K.B.B. Müt. Dr. Y. Bey kamerayla
boğazıma baktı. (Boğazınız
neredeyse tamamen kapanmak üzere ve iltihaplanmış durumda Epik lotus olmuşsunuz!
Bu zamana kadar neredeydiniz?) diyerek
‘’ACİL’’ kaydıyla derhal ‘’müşahede’’ ye sevk etti.
Üç saatlik bir serum – oksijen yüklemesi
sonu, baktı netice iç açıcı değil, hemen yatış yaparak, dört günlük yoğun
antibiyotik – alerji tedavi uygulamasına alarak, hayatımı kurtardı. Buradan
kendilerine teşekkürlerimi iletirim.
* * *
Rahatsızlığımın ciddiyetini Pratisyen Hekimin tespit edememesi her
ne kadar kabul edilemese dahi, bir yerde nazarı itibara almıyorum. Gerçi o
pozisyonda icapçı hekim çağırıp bu durumun acilen neticelendirilmesi gerekirken
bu yapılmadı!
* * * İkinci akşam daha da ağırlaşan
duruma üstelik hem de branşının hekiminin bırak muayeneyi, bir de terslemesinin
kabul edilir hiçbir yanı yok! O akşam derhal yatırıp acil müdahale ve tedaviye alması
icap ederken eve postalandık!
Bunu niye yazdığıma gelince, cevabı gayet
basit. Her sektörün olduğu gibi sağlık sektörünün de kendine göre bir takım
sıkıntıları vardır. Bu sektörde görev alan kişilerinde bir takım derdi – tasası
tabii ki olabilir.
Ama sonuç itibariyle herkesin de en
tabii olan bir yaşama hakkı vardır. İşte bunun temini ve temelini sağlık
hizmeti teşkil eder. Zira yaşama hakkı kutsaldır ve her şeyin üstündedir!
Dolayısıyla yaşadığım olumsuzlukların
sonucu, şimdi bu satırları yazamıyor olabilirdim! Ve gidişata göre aslında çok rahatlıkla
mümkündü!
Demek ki bizim nefes henüz
tükenmemiş. Ama şurası bir gerçek ki, buna benzer nice vakalarda, ne canlar işte
bu ve benzeri olumsuzluk – bilgisizlik ve ilgisizlikler sonu yok yere telef
olup gidiyor!
Onun için ilk çeyreğinin yarısını geçtiğimiz
21. yüzyıla yakışır biçimde hareket edelim, çalışalım, yaşayalım. Cümlenize
sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle saygılar sunarım.