Bundan üç hafta önce (19 Ekim 2015 – Pazartesi) günü KALEHABER GAZETESİ’ nde sürmanşet
olarak yayımlanan haberde ve o günkü ‘’HERTELDEN’’
köşemde ‘’Çarşı Camii Ne Olacak!’’
diye yazmıştım.
Konuyla ilgili olarak aydınlatıcı
bir beyanat yapılmayınca, kendim bizzat araştırmaya başladım. On gün önce
takılan tabeladan başladım.
Yukarıdan aşağıya sırasıyla:
(Kırıkkale Merkez Çarşı Camii İnşaatı. Mimar: Turgay Akçay. Şantiye Şefi:
İsmail Babadağ. Statik: Alper Gökdemir. Elk. Müh: Erbağ (Erbay olacak!) Dedeoğlu. Mak. Müh: Ö. Tarkan Demirci. Denetim ve
Yüklenici Firma: Vakıflar Bölge Md. Ğü ve Çarşı Cami Derneği. Ruhsat Tarihi:
29. 08. 2014. Başlama Tarihi: 01. 10. 2015) şeklinde bilgiler.
Buradan Belediyeye çıktım. Not aldığım
bilgileri onlarla paylaştım. İmar Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgi; Kendilerine
yapılan müracaatın ilgili prosedürleri içermiş olduğunu, onun dışında başka bir
şey yapılmasının söz konusu olmadığı şeklindeydi.
Hal böyle olunca inşaatın levhasındaki
eksik bilgileri sordum. İnşaatın resmi ihaleli olarak yapılmadığı, derneğin
kendisinin yapması veya pazarlık usulü durumda, bahis mevzuu eksiklerin
(Müteahhidi – Keşif Bedeli – Bitiş Tarihi – Vs.) nin yazılamayacağı bilgisi
çıktı.
Buradan Müftülüğe geçip, mevcut
yetkililere durumu sorup bilgi istedim. Verilen bilgi ise; İlgili caminin
Diyanetle bir ilgisinin olmadığı, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı olarak Cami
Derneğinin tasarrufunda olduğu, Müftü Bey’ in Şehir dışına çıktığı, buradayken
konuyla ilgilendiği fakat dernek yetkililerinin dinlemediklerini, dolayısıyla
da kendilerinin iş ve işlemlere müdahale edemedikleri, yetkinin Vakıflarda
olduğu ve Cami inşaatı ve projesiyle ilgili fazla bir bilginin olmadığı,
yeterli bilginin Cami Derneğinden alınabileceği çıktı ortaya!
Bu durumda bana ulaşan ve adeta
spekülasyona dönüşen bilgilerin toplamı adeta çorbaya dönmüştü. Müftülükteki
görüşmemde şehir merkezindeki böyle bir yerle ilgili tasarrufun, bu konuların
en başı konumundaki Diyanetten müstakil hareket eden bir kurumda olması
garibime gitmişti. Ama ortada da bir gerçek vardı. Hele ki şu andan sonra
yapılacak pek bir şey kalmamıştı!
Cami Derneği Başkanı ile tanışıp,
kamuoyundaki söylentilerle ilgili ve daha önce bu konu hakkında köşe yazısı
yazmış bir kişi olarak görüşmeye geldiğimi bildirdim. Bana intikal eden çok
çeşitli söylentileri bir bir sıraladım.
Öncelikle inşaatın tabelasından
başladı. İnşaat başlamadan tabelanın siparişini verdiklerini, tabelacının bir
aya yakın oyaladığını, sonunda başka birine yaptırıp taktıklarını, bu nedenle
gecikme olduğunu, kanunsuz bir işlemlerinin olmadığını açıkladı.
Sonra kendisinin göreve
geldiğindeki durumdan başladı anlatmaya. O zaman itibariyle Caminin yerinde
hissedar olanlardan (Serpil – Yeter Ecevit’ e 20 milyar bedel + 3 milyar Vergi
harç vs.) ile 60 yıllık intifa hakkı
devralınıyor.
Diğer hissedarlardan Çakıroğlu
Sülalesi mensupları, 1970 – 80 li
yılların Kırıkkale Belediye Başkanlarına cami hisselerinin bedelsiz bağışına
mukabil, isminin ‘’Çakıroğlu Camii’’
olmasının talepleri her nedense gerçekleşmemiş olduğu bilgisini aldım.
Şimdiki Cami Derneği yönetimi bu
işi çözmek için, Çakıroğulları nın
hisselerini de nakit şekilde ödeyerek tapularını Camiye devralmışlar. Sadece
Cerullah (Hayrullah Çakıroğlu) nun
varislerinin hisseleri ise, 106. 729 bin
lira bedelle izalei şüyu yoluyla alınabilmiş.
Bu şekilde evveliyatı itibariyle mevcut
yerde hisse sahiplerinden ücreti mukabili toplamda 308 m2. arsanın tapuları devralınıyor. 89 m2. lik hisseli arsa da izalei şüyu’ dan
bedeli mukabili alınıyor. Böylelikle 397 m2. dernek öz malı toplanmış oluyor. Buranın
daha önceden 804 m2. sinin mülkiyet hakkı Vakıflara ait
olduğundan, hepsi birleşince 1201 m2. toplam Cami inşaat alanı meydana
geliyor.
1950’ lerde yapılan mevcut cami yıkılarak
yerine yenisinin yapılması için Vakıflara yapılan başvuruda, Vakıfların hisseli
– ortaklı iş yapmadığı, Cami derneğinin hisselerinin devredilmesine yönelik
yıkıma müsaade edileceğini, bu takdirde de Caminin plan – projesini
kendilerinin vermek ve yapılacak inşaattı da denetlemek üzere, Vakıf
Dükkânlarının ve müştemilatının gelirleri de Caminin geliri olmak kaydıyla
protokol tanzim ediliyor.
Tanzim edilen bu karşılıklı
protokol dışında başka herhangi bir gelir getirici emtia – vs. olur veya
yapılırsa şayet, o takdirde bunun gelirinin tamamını Vakıfların kendisinin
alması söz konusu.
Böyle bir durumda her türlü
tasarruf hakkı Vakıflarda olunca, orası ne derse burası ona uymak zorunda
kalmış oluyor.
İşin tam bu noktasında benim
ısrarla üzerinde durmuş olduğum, alt katına iki – üç katlı kapalı otopark
yapılması konusu gündeme geldi. Örnek olarak ta hemen yanı başındaki Kızılkanat
Otoparkını söyledim. Aradan bir bağlantı yapılmak suretiyle, şehir merkezindeki
trafik keşme keşine bir çözüm olacağı görüşümü yeniledim.
Dernek Başkanı buna karşılık öyle iki üç
katlı bir hafriyatın ve devamındaki inşaatın bedelini kimin karşılayacağını,
mevcut zeminden aşağıya derinleştirilince de su çıkacağını, üstelik
kendilerinin halktan Cami için kuruş kuruş bağış para toplayıp bu işi
yaptıklarını, öyle bir durumda vatandaşın Camiye mi yoksa garaja mı para
vereceğini, kaldı ki onun gelirini de Vakıflar alacağı için kendilerinin böyle
bir zorlukla uğraşmasının, haklı olarak söz konusu olamayacağını bildirdi!
Bu noktada şahsen benin düşüncem o
ki; 29. 08. 2014’ te Belediyeden
buranın ruhsatını aldıkları zaman, bu işin Belediye yetkililerinin proje
tasdikine yönelik bahis mevzuu yer altı otopark durumunu göz önünde bulundurup
ona göre tavrını belirlemesi, dolayısıyla şehrin geleceğine yönelik bir çözüm
üreterek işi onaylaması gerekir idi!
Madem Vakıfların tasarrufunda
olacak bir inşaattı. Ve bunun müsaadesi de Belediyeden çıkacak. O takdirde
ikili bir görüşme – protokolle bu işin çözümü sağlanmalıydı! Yapılan camiye ve
hizmete bir diyecek yok. Ancak şimdiki ihmalin sonunun yarınları hizmet mi
olacak, yoksa şehre ihanet mi sorgulanır!
Geçmişte bu şehre dört yıl şehrin
görmediği ve de göremeyeceği hizmeti vermiş ve fakat o hizmetin karşılığında
ihanete uğramış bir kişi olarak yazıyorum. Ve acaba diyorum bu şehre hizmetin
bedelinin ihanet mi olması gerekir diye düşünüyorum!
Görüşmemiz süresince takriben iki saat
zarfında da halktan sürekli olarak bağış yapmak üzere gelenler oldu. Bunlar içerisinde
bir bayanın bağışı dikkatimi çekmişti. Hayırını kumbarada topladığı bozuk
paraları masanın üzerine döküp, kuruş kuruş sayıp, ondan sonra da kuruşların
toplamına göre makbuzunu almasını takdirle karşıladım.
Yine bir başka bağış örneğini arz
etmeden geçemeyeceğim: Biraz önce yapılan (10.100
– TL.) bağışın nakit bedeli, biraz sonra aynı miktardaki gelen demir
faturasına aktarılmasına şahit oldum. Bu da bana vaktiyle kırk sene önce
rahmetlik Kayınbabam Emekli İtfaiye Müdürü Hacı
Mustafa Kaynar ile birlikte, o vakitler şahsi gayretleriyle inşaasını
yaptığı ve bitirdiği, şimdiki ‘’MKE
Bölge Camisi’’ için, Kırıkkale eşrafından rahmetlik Cemal Diker’ den bağış almak üzere ta İstanbul’ a gitmiştik. Velhasıl
hizmet güzel şey, fakat zor şey!
* * *
* (Hayırın önünde çalı dikeni olur
derler. ‘’Anonim’’)
* (İki şey yıkar insanı, Dostundan gelen ihanet, Düşmanından gelen
merhamet.
‘’Hz. Mevlana’’)
*
(İnsan haram kazancıyla yaptığı hayırdan (örneğin cami yaptırmak) asla
sevap
kazanamaz!
‘’Anonim’’)
* *
* * *
07. Kasım. 2015 –
Cumartesi / 19. 00 – KIRLANGIÇOĞLU OKTAY.