Bir vefa eksikliğidir sürüp giderken günümüzde
ne gerçek dostluklar kalmış ne arkadaşlık, ne akrabalık kalmış ne de insanlık.
Herkesin dilinde klişeleşmiş ama yaşamında pek te bulunmayan vefa, sadece bir
kelime olmaktan öteye gidememiş görünüyor. Üzerine birçok tanım yapılmış hatta
nice şiirler, şarkılar yazılmıştır. Ve yine ne yaman bir çelişkidir ki
insanoğlu, pek vefalı olmasa da hayatı boyunca hep vefayı arar olmuş. Ne zaman
bulsa bir yenilik bütün eskileri eskitir, unutur olmuş… Acaba şunu soruyor
muyuz kendimize vefayı ne kadar becere biliyoruz ya da vefa beklediğimiz
insanlara biz ne kadar vefa gösteriyoruz?
Sahi ney di vefa?
Belki içten, sağlam ve
sarsılmaz bir kalp bağlılığı, belki verilen sözleri yerine getirmek ya da zor
zamanları beraber aşmaktır. Ben varım, yanındayım deyip karşısındakine bunu gerçekten
hissettirmektir belki de. Bazen de özlem dolu sıcacık bir kucaklama yumuşak bir
gönül dokunuşudur vefa. Güvenin en yakın arkadaşıdır, hatta her türlü menfaatin
silindiği bir dostluk zirvesidir. Samimiyettir vefa, unutmamaktır…
Hepimizin yaşamı zaman zaman
zorlu sınavlardan geçmekte. Maalesef hayat bazen bizim istediğimiz gibi yürümeye
bilir, her şey üst üste gelebilir. Gün gelir işlerimiz ters gidebilir ya da
ekonomik problemler bizi sarsabilir. Kimi zaman da beklentilerimiz boşa çıkıp
hayal kırıklığına uğrayabiliriz. Kim
bilir belki istemeden de olsa hatalar yapabilir ya da yanlış anlaşılmaların
hedefi olabiliriz. Belki de bir ayrılığın acısını ya da kırgınlığın, kandırılmışlığın
üzüntüsünü yaşayabiliriz. Umutlarımızın tükendiği, hayatın anlamını yitirdiği
ve yorulduğumuz anlar olabilir. Her ne olursa olsun bu dönemlerde hayatımızı
paylaştığımız insanlardan yanımızda olmalarını, bizi sorgulamadan sadece yol göstererek
bize destek olmalarını isteriz. Eşimiz, dostumuz, kardeşimiz, akrabamızdan bizi
unutmamalarını, maddi olarak değil ama manevi olarak onları hissetmek isteriz.
Yani “vefa” bekleriz... İşte böyle zamanlarda vefalı olanlar yanımızda olur, içimizdeki
umutsuzluğu, hüznü ve yorgunluğu en samimi halleriyle yok edip bizi yeniden
ayağa kaldırırlar. Vefasızlar ise hayatımızdan kaybolur giderler. Öyle ki vefa,
dostlukların devamını sağlayacağından insanlar arasındaki dayanışmayı ve
sevgiyi güçlendirir böylece sosyal hayatı daha güzel ve huzurlu kılar.
Der ki Mevlana Celâlettin-i
Rumi;
Vefa, arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamaktır.
Vefa, dostluğun asaletinde bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere
ihanet katmamaktır.
Vefa, ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında, cehennemi hafife almaman,
ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.
Yani gerçek vefa Allah’ a
verilen sözlere sadık kalmaktır aslında. Rabbimizin rızasını kazanma yolunda önümüze
çıkan zorlukları aşmak ve bunun için biraz da olsa çaba harcamaktır. Zaten
Rabbine vefakâr olan kişi, insana da vefakâr olur bence. Ne var ki vefasızlığın
kol gezdiği günümüzde vefa üzerine söz söylemek kolay olsa da vefayı gerçek
anlamıyla yaşayıp yaşatmak zor biliyoruz ama şunu da unutmamak gerekiyor ki sevgi,
merhamet ve vefa müminin silahı ve ahlaklı yaşama yolunda da kalkanı olmalıdır.
Demek ki vefa, sadece “hasların, unutmak ise “hamların vasfıdır diyebiliriz…