Atlar, insan gözüne
göre çok yetenekli bir göz yapısına sahiptirler. Gözün yüzdeki konumu, mükemmele yakın ve kapsamlı bir görüş açısı sağlar. Göz kasları 360 derece dönebilecek
şekilde yaratılmıştır. Bu sayede
sadece öndeki bir şeyi değil
yandaki ve hatta arkadaki bir şeyi de fark eder. Aynı zamanda iki gözü ayrı
ayrı kullanma yeteneğine de sahiptirler.
İşte bu sebeple atların
çevreden ürkmemeleri için gözlerinin iki yanına “At gözlüğü” adı verilen bir
siper takılır. Sadece gittiği istikameti görsün, önüne baksın ve sahibini
sürdüğü yere ürkmeden taşısın diye. Aslında atlar için takılan gözlük, şekil
olarak bile gözlüğe benzemez. At gözlüğü aslında atın görüş alanını kısıtlama
amacını taşır. Ona verilen görme yeteneğini minimuma indirir. Ürküp sırtındaki
atmaması için bu gerekli ve yararlıdır da.
Bir de “olaylara at
gözlüğü ile bakmak” deyimi vardır. Bir kişinin bir olaya tek açıdan baktığını,
ona etken olan diğer olayları veya faktörleri göremediğini veya görmek
istemediğini anlatmak için kullanılır bu deyim.
Peki insanlar arasında “at gözlüğü” takanlar yok mudur? Muhakkak vardır. Onlar,
gözlüklerini takmışlar, belli bir noktaya odaklanmışlardır. Etraflarına bakmaya
gerek yoktur, bakmak isteseler de at gözlüğü olduğu için etraflarını
göremezler.
At gözlüğü
takanlarla tartışmaya, konuşmaya da gerek yoktur. Çünkü karşımızdaki kişi doğruya ulaşma adına bir
arayış içinde girmez. Taktığı gözlükten dolayı bu kişi verileri, bilgileri
değerlendirerek doğruyu tespite çalışacak, takıldığı noktaları tekrar tekrar
değerlendirerek ve araştırarak sağlıklı bir sonuca ulaşacak yapıda da değildir.
Bu insanlar
değişime, gelişime ve yeniliğe karşı tamamen kapalıdırlar. Bu insanlar
dışarıdan gelen yeni fikirlere, düşüncelere, gelişmelere karşı kapalıdırlar. Bu
insanlar kendi iç dünyalarında yaşar ve sabit düşüncelere sahiptirler.
Bu kişiler at
gözlüğü takan ve kendi düşüncesi dışındaki bütün düşünceleri ve kendisi gibi
düşünmeyen bütün insanları düşman gören bir zihni yapıya sahiptirler.
Sosyal hayat
içerisinde yaşarken toplum içinde karşımıza yukarıda saydığımız özellikte
insanlar çıkabilir. Karşımızdaki kişi kendi bildiğinin tek değişmez doğru
olduğunu düşünen, durağan, değişime ve gelişime kapalı bir kişi ise böyle
yapıda ki kişilerle fazla muhatap olmamalıyız.
Toplum içinde
sadece selamını alıp vermekle yetinmeliyiz. Bu tip kişilerle samimiyet kurmak
da pek doğru değildir. Bu kişiler sizi anlayamayacakları için yanlış
anlatacaklardır da.
Olaylara “At
gözlüğü “ ile bakmak yerine dilimizde aslında “feraset”
diye bir kelime de vardır. Olaylara “At” gibi bakmayı ifade eder. Yani yemi
değil tuzağı görmektir “feraset”.
Maskeye kanmayıp maskenin altını görmeyi, Olaylara bir açıdan değil bir çok
açıdan bakmayı, işin özünü görmeyi anlatır. Allah bizi “feraset” sahibi
insanlardan yapsın.
Allah bizi olaylara
ve insanlara “At gözlüğü” ile bakan değil “At” gibi bakan yani feraset sahibi
insanlarla karşılaştırsın.