1 Kasım Seçimlerinin üzerinden 3 ay geçti. Peki, 90 günlük
süreçte Milletvekilleri nasıl izlenim bıraktı? Seçim öncesi verilen vaatlerin
yerine getirilmesi için çalışmalar başladı mı? Ya da şu şekil Milletvekili
olacağım sözleri hava da kaldı mı?
7 Haziran seçimleri sonrası seçilen Milletvekillerinin
koşullar ve kaos ortamından dolayı Ülkeye hizmet veremediklerini hemen
belirteyim. Dolayısı ile 2011 seçimlerinde seçilen vekillerin hizmetleri ile bu
seçim seçilen vekillerin arasında ki farklara göz attığım zaman daha iyi bir
üçlünün şuan Milletvekilliği yaptığını söyleyebilirim.
Beşir Atalay’ın Başbakan Yardımcı olması nedeni ile
Kırıkkale’de ekip kurmak ve aday belirlemekten başka hiçbir hizmet yapmadığını
söylesem kimse karşı çıkamaz.
Oğuz Kaan Köksal’ın ise ilerleyen yaşını dikkate almak
gerek. Polis okulu kurulmasında etken olduğunu unutmamak gerek. Her ne kadar
Beşir Atalay sahiplense de bu hizmetin gelmesi tam anlamıyla Köksal’a aittir.
Ramazan Can ise 2011-2015 arası yalnız kaldığını diğer
vekiller tarafından dışlandığını ve vatandaşla doğrudan iletişim kurduğundan
bireysel işleri çözmesinin yanı sıra şehir için sorunları üzerinde çalışma
yapmadıklarını söyleyebilirim.
Elbette 4 yıllık süreçte 3 Milletvekilinin de şehir adına
hiçbir şey yapmadıklarını iddia etmek aptalca olur. Ancak, üçünün bir araya
gelip şehrin göç vermesinin önüne geçmek adına, MKE’lerin çalışır duruma
gelmesi adına, tarımda kalkınmayı sağlayacak projeler geliştirmedikleri adına
hiçbir çalışma yapmadıklarını da görmemiz gerekir.
Bu yazımda Milletvekillerinin 90 günlük süreçlerini
irdeleyip eğrisi ile doğrusu ile yazacağım.
RAMAZAN CAN, “ABİ”
OLABİLDİ Mİ?
AK Parti Milletvekili aday listeleri açıklandığında çok
tartışıldı. Beşir Atalay cenahına ters listelerin çıkartılması bir kesimi zafer
havasına sokarken, diğer kesimi endişelendirdi. Ramazan Can’ın 1. sıradan aday
yapılması onun Kırıkkale için abi pozisyonuna geçtiği haberleri manşetleri
süsledi.
Peki, Ramazan Can, son seçimim dediği ve bu sefer çok farklı
olacak dediği seçimi 3-0 kazandıktan sonra nasıl bir yol izledi? Beklentiler
büyüktü, Ramazan Can için Adalet Komisyonu Başkanı olacağı söylendi. Hatta Adalet
Bakanı olacağı dillendi. Ancak, ilk 3 ayda Ramazan Can için beklentiler havada
kaldı. Adalet Komisyonu Başkanlığı garanti görülürken KEİPA (Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asambesi) Başkanlığına seçildi. Bir bakıma beklentiler
boşa çıkmıştı. Bir önceki dönem Milli Savunma Komisyon Başkanı veren şehrimiz
bu kez KEİPA gibi gündemde olmayan ve bu zamana kadar hiçbir işe yarar
çalışması olmayan bir gruba başkan seçildi.
Hemen parantez açayım, Ramazan Can çalışkanlığı ve
Hareketliliği ile TBMM de atom karınca diye anılan bir kişilik olduğunu
unutmamak gerekir. Ramazan Can bu çalışkanlığı ile KEİPA’yı aktif bir hale
getirebilir. Hele ki Rusya ile yaşanan sorunlardan dolayı da KEİPA ülkemiz için
önem arz eden bir kuruluş haline de gelebilir.
Bu görevin yanı sıra Meclis Genel Kurulunda ki görevi ve son
seçimini kazanmış olmasından dolayı Ramazan Can’ı Kırıkkale’de eskisi kadar
aktif göremeyebiliriz. Seçimin 3-0 kazanılmış olması onu Mecliste saygı duyulan
bir pozisyona da getirdi.
90 günlük son Milletvekilliği geçmişine baktığımız zaman
Ramazan Can’ı Meclis çalışmaları ile ilgilenen başarılı, ancak Kırıkkale için
çok aktif olmayan bir görüntü de izledik. Zannımca Demir’in meclise girmesi
Can’ın üzerinden epey bir yük almış. Can’da bu rahatlamayla olacak ki Kırıkkale
sorunlarından biraz uzaklaşmış. Umarım Can, bu süreci dinlenme olarak görür ve
en yakın zamanda tekrar Kırıkkale sahalarına döner, çünkü en tecrübeli
Milletvekili olarak şehrin ona ihtiyacı var.
ABDULLAH ÖZTÜRK’ÜN SEÇİMİ
Hemen söyleyeyim, Meclise girmesi ile AK Partinin en büyük
eleştirmeni Sözcü Gazetesine düşen haber eşi ve kayınbiraderinin mülakat
yaparak sekreter seçmesi ulusal medyada dalga konusu oldu. Öztürk’ün bu haber
hakkında hiçbir açıklama yapamaması da bir bakıma haberi doğruladı.
Evet, Öztürk’ün iyi bir danışmanı olsa onun yönlendirmeleri
ile basının karşısına çıkıp, beni en iyi tanıyan kişi eşimdir, kaçta yattığımı,
kaçta kalktığımı, çayımı kaç şekerle içtiğimi her şeyimi o benden de iyi bilir.
Sekreterimin de bu işlerle ilgilenecek olmasından dolayı eşim tarafından
seçilmesini istedim dese kıskanç bir eşi var söylentilerinin önüne geçer ve bir
iyi bir aile imajı verebilirdi.
Oysa Öztürk, bu kadar yıl Keskin ilçesinde siyasetin
içerisinde olmasına karşın, Türkiye’nin en ağır kulis siyasetlerinin yapıldığı
Meclise kendisi gibi amatör bir ekiple girdi. Özellikle danışmanını kendi
Kayınbiraderini seçmesi ise tepki çeken diğer bir hamleydi.
1 Kasım itibarı ile Milletvekili olan Abdullah Öztürk, kolay
ulaşılabilecek bir Milletvekili olduğunu gösterdi ancak iş bitiricilik yönünden
eksikleri ortaya çıktı. İyi bir danışman ve iyi bir sekreter kadrosu ile çalışsa
durum çok farklı olabilirdi.
Tecrübeli isimlerle istişareler yaparak Öztürk’ün yoluna
devam etmesi gerekiyor. Aksi takdirde halkın isteklerini karşılayamaz ve 1 yıl
sonra ne kadar iyi bir insan olursa olsun eleştirilmeye başlanır ki bu da
önümüzde ki seçimler için felaketi olur.
HALKIN ADAMI DEMİR,
HALKTAN KOPTU MU?
Seçim boyunca herkes Mehmet Demir’i takip etti. Ne Parti
Başkanlıkları, ne diğer Milletvekili adayları onun hızına yetişemedi desem
yerinde olur.
Belki de Kırıkkale Seçim tarihinin en başarılı çalışmasını
yaptı. 3-0’ı sağlayan adam olarak efsane yakıştırmasını hak ettiğini gösterdi.
Bence en iyi seçim vaadi ise 24 saat ulaşabileceğiniz Milletvekili olacağım
sloganıydı. Her yerde kendi cep numarasının bulunduğu kartviziti dağıtması onu
herkesten farklı kıldı.
Bazı adayların, aday adayı iken dahi tabiri caiz ise burnundan
kıl aldırmamasına karşın onun siyasi hareketleri hemen hemen herkesin takdirini
aldı. Seçim sonrası ilk başta bu profili bozmak istemedi. Sokakta, caddede
gezmeye devam etti. Ancak yorulduğunu görüyoruz.
Telefonlarının değişmemiş olması onun adına bir artı
olmasına karşın halktan yavaş yavaş koptuğunu da söylemezsek olmaz. Demir
gelecek adına siyasette var olmak için çalışan ve ikinci dönemini de düşünen ve
Kırıkkale için lider olabilecek bir siyasetçi olma hedefin de olduğunun da
altını çizmek gerek. Tüm yükün ve hatta Kırşehir’in yükünün üzerinde olması ve
yalnız kalması onun yorulmasına sebep olabilir. Ancak pes eder ve halkın adamı
olmayı bırakırsa ileride çok büyük sıkıntılarla karşılaşır.
Mehmet Demir, Meclise girer girmez Ramazan Can’ın Sekreteri
Sevim Hanımı yanına alarak başlaması en mantıklı hareketi idi. Yılların Meclis
tecrübesine sahip olan ve Kırıkkale siyasetini çok iyi bilen Sevim hanım onun
mecliste iş yapabilen bir Milletvekili profilin de olmasını ve ilk kez
Milletvekili olmasına karşın hiç acemilik çekmemesine sebep oldu.
Danışmanını ise Kırıkkale Ak Parti Merkez İlçe Sekreteri
İsmail Coşkun adında bir genci yapması bence bir başka başarılı bir hamle idi.
Genç kardeşimizi danışman yaparak Demir, hem teşkilatın tanıdığı bir ismi
görevlendiriyor ve teşkilattan kopmuyor görüntüsü veriyor. Bölesi isimlere
görev verilmesi hem de partinin emekçisine danışman gibi sükse olan bir göreve
getirerek hizmetlerin karşılıksız olmadığını gösteriyor.
Ayrıca Demir, kendinse ulaşan Vatandaşların sorunlarını
dinledikten sonra doğrudan telefon ederek vatandaşın yanında problemlerini
çözmeye yönelik çalışması da ayrı bir farkındalık katıyor. Ramazan Can ile iyi
diyaloglarının bulunması ve Ramazan Can’ın tecrübelerinden faydalandığını kimse
görmezden gelemez.
Öte yandan Demir’in işi zor! Çünkü 3. sıra adayı olması
nedeniyle vaatlerini büyük tuttu. Ayrıca İl Başkanı ile olan sorunlarından
dolayı kendi ekibi ile çalıştı. Bu ekibin her birinin ayrı sorunları ve
istekleri olduğunu da düşünürsek işinin zor olmasını normal olarak karşılarız.
Ancak, Teşkilatçılığı ile tanınan Demir’in teşkilatlarına
verdiği güvenden dolayı ekipleri ile bir sorun yaşamayacağını ve bu sıkılıkla
devam edeceğini düşünürsek gelecek seçimde yerinin garanti olduğunu
görebiliriz. Demir’in üzerinde ki yüklerden kurtulması için Abdullah Öztürk’ü
işin içerisine dahil edip onunda iş bitiren konuma gelmesini sağlaması
gerekiyor. Aksi takdirde bu kadar sorunun altından tek başına kalkamayacağından
performans düşüklüğü yaşayacağını görmemiz gerekir.
AKÇAY’IN YERİ SAĞLAM
MI?
2014 Yerel Seçimlerinden birkaç ay sonra “Sayın Bakanımıza
Hakkımı Helal etmiyorum” diyerek istifa eden Mehmet Demir’den sonra Beşir
Atalay referansı ile İl Başkanlığı koltuğuna oturdu. Demir istifasında “Genel
merkezimiz bir uyumdan bahsetti. Allah'a şükür bir eksiğimiz yok. Başbakan
Yardımcımızın bu son dönemdeki girişimlerinden dolayı biz istifa
etmek durumunda kaldık. Ama şunu burada belirtmeden geçemeyeceğim. Güç
kuvvet yerinde kullanılırsa, adaletli olur. Yerinde kullanılamazsa zulüm olur.
Ben Sayın Başbakan Yardımcımızın Kırıkkale teşkilatına ve emeği geçenlere zulüm
ettiğini düşünüyorum. Ve hakkımı da kendisine helal etmiyorum” sözlerini
kullandı. Teşkilatına haksızlık edildiğini ve başarılı bir dönem geçirdiğinin
altını çizdi.
Mürsel Akçay ise bu istifaların sarsıntıları devam ederken
İl Başkanlığı koltuğuna oturdu. Partide, Demirci- Atalaycı gibi ekipçilik
olayları yaşandığından zor bir dönemde başkanlık koltuğuna oturdu. Atalay
referanslı olduğundan Atalaycı olarak anıldı. Demir ekipleri ile zıtlaşması ile
okların kendisine doğrulmasına sebep oldu.
Demir’i istifaya götüren uyum teamülü Ak Partide halen
yerini koruyorsa Akçay’ın İl Başkanlığının sallantıda olduğunu söyleyebilirim.
Ancak Milletvekilleri ile bir araya gelirde ekibini değiştirip ortak bir il
yönetimi kurarsa en az 3 yıl koltuğunu korur. Aksi halde İl Yönetiminde bulunan
bazı kişilerin Demir ve Can hakkında ki söylemleri devam ederse çok yakında
büyük bir çekişmenin içerisinde bulur kendisini.