Türk’ ün tarih boyunca görünürde üç tane düşmanı olmuştur. Bu üç düşmanda
diğer düşmanların maşası olarak bu milleti huzursuz etmiştir.
Görünürdeki bu üç düşman: Ermeni
– Rum ve Yahudi’ dir. Değişik zamanlarda bu üçünden herhangi birisini veya
onları birlikte kendisine paravan yapıp, bu milletin kanını emen, kendilerini
üstün ırk gören niceleri olmuştur.
Bu sözde üstün ırkın mensupları,
maşaları kendilerine maskelemek suretiyle ve her dönemde, milletimizin kâh iyi
niyetini istismarla kâh saflığını kullanarak, üzerimizde at oynatmayı
becermişlerdir.
Bunu yaparlarken de toplumumuzu
kimi zaman sağcı – solcu, kimi zaman Alevi – Sünni, kimi zaman da Türk – Kürt
diye ayrıştırma yoluna gitmişlerdir.
Osmanlı döneminde ‘’Milleti
Sadıka’’ olarak anılan, imparatorluğun en üst makam ve mevkilerine kadar
getirilmiş olan ‘’ERMENİ’’ ler, gün gelmiş, Rus’ ların teşvikiyle soykırım
yapıp Doğu Anadolu’ yu kan gölüne döndürmüş, toplu mezarlar meydana
getirmiştir.
Yine Osmanlının son dönemi ile
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş başlangıcında ‘’RUM’’ lar, Avrupa’ nın sömürgeci
emperyalist güçlerinin kışkırtmasıyla İzmir’ den girip, Polatlı önlerine kadar
gelerek bu milletin ırzına tasallut edecek kadar gözleri dönmüş, sonunda da Ege
Denizinin dibini boylamak suretiyle nihayetlenmiştir.
‘’YAHUDİ’’ ye gelince o da yine
Sultan Abdülhamit Han dan para mukabili istedikleri toprağı alamayınca, bu asil
millete yönelik entrika ve suikastlarının ardı arkası kesilmeyen bir mücadeleye
girmiş ve halen de devam etmektedir.
Son yüz yıl süresince işte bu üç
düşmandan ‘’RUM’’, İstiklal Harbinden sonra pek aktif bir hareketin içinde
bulunmamakla birlikte, son 25 – 30 sene içerisinde Kardak Kayalıklarından
başlayan ve Ege 12 Adalarını parsellemeye yönelik hareketlerle her fırsatta
hırlamaktan da geri kalmamıştır.
‘’ERMENİ’’ lerin sinsi emelleri
yüz yılını tamamlamış ve dahi devam etmektedir. 70’ li yıllarda yurtdışı
temsilciliklerimiz üzerindeki kahpe katliamları, birtakım vatanseverlerimiz
tarafından etkisiz hale getirilmiştir. Bu defa da taktik değiştirerek,
günümüzdeki güneydoğu olaylarının odak noktası olmuşlardır.
‘’YAHUDİ’’ ise dünyanın
jandarmalığına soyunan okyanus ötesi gücün Ortadoğu’ daki her zamanki kuklası
ve çıbanbaşı olmaya devam etmektedir.
Her üçünün de arkasındaki gerçek
düşmanlar ise zaman zaman değişmektedir. Bunlar kimi zaman ABD, kimi zaman
İngiltere, kimi zaman Fransa, kimi zaman Almanya, kimi zaman da diğerleri olmak
üzere devam edip gitmektedir.
Bunlar içerisinde bilhassa
Amerika ve İngiltere’ nin ‘’YAHUDİ’’ ile olan ittifakına zaman zaman ‘’RUM’’ ve
‘’ERMENİ’’ ler de eklenerek kesintisiz devam etmiştir.
Dünya kamuoyunda olup –
bitenlerle ilgilenen ve takip eden her Türk vatandaşının bunları görmemesi ve
anlamaması gibi bir lüksü olamaz.
Nitekim bunlardan gelişi güzel
şekilde bilgiler aktaracak olursak şöyle diyebiliriz;
Çok değil daha geçen hafta
Silopi’ de PKK’ ya ait bir depoda arama esnasında ABD’ nın PYD’ ye yardım
olarak gönderdiği 250 bin dolar değerindeki İHA (İnsansız Hava Aracı) ele
geçti!
Diğer malzemeleri yazmaya yerimiz yetmez. ‘’Canlı bomba çantası’’ ve
‘’İnadına demokrasi, inadına HDP’’ yazılı broşürler ile BDP tüzüğü ise
gözlerden kaçmadı!
ABD’ nin sözüm ona IŞİD’ le
mücadele için PYD’ ye verdiği Amerikan yapımı çeşitli silahlar, Türk Güvenlik
Güçlerinin Cizre, Silopi ve Sur’ daki PKK ile yaptığı çatışmalar esnasında ele
geçirilmiş olup, silahların seri numaraları tespit edilerek ABD’ nin yetkili
makamlarına iletiliyor!
Yine ABD Özel Kuvvetlerinde Zırh
delici silahı olarak kullanılan ‘ZAGROS’, Sur’ daki bir operasyonda ele geçirilen
yüzlerce Amerikan silahlarının arasında bulunmaktadır. Burada ele geçirilen
silah ve mühimmatların listesi de buraya
sığmaz!
Ayrıca ABD’ nin İsrail ile birlikte
planlamış olduğu ‘’KÜRT DEVLETİ’’ kurulması uğrundaki planları da gözlerden kaçmamaktadır.
Bu planlarını Türkiye ve İran topraklarını da kapsayacak şekilde
gerçekleştirmek için, İran sınırları içindeki Arapların peşmergeler ce taciz
edildikleri, ev ve işyerlerinin yakılıp – yıkıldığı, bu şekilde yerlerinden
yurtlarından edildiği bilinmektedir. Tıpkı bizde olduğu gibi taktik ve plan
uygulanmaktadır!
Amerika’ sı İsrail’ i böyle de
sanki diğerleri farklı mı ki? Tarihin gerçekleriyle hiç alakası olmamasına
rağmen ve Doğu PERİNÇEK tarafından AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) nde
açılan dava kazanılmış olduğu halde, Fransa Cumhurbaşkanı bu kararın
bozdurulmasını sağlamak amacıyla, Ermeni diaspora’ sına söz vermesi ve
faaliyete geçmesi başka bir konu.
Velhasıl biz şu gün olmuş, daha
dostumuz kim düşmanımız kim bunu ayırt etmiyor / edemiyoruz! Cümle âlemin
bildiği ve terörist dediği PYD’ ye, bizim müttefik dediğimiz veya öyle
bildiğimiz Amerika sahip çıkıyorsa bunda bir çarpıklık vardır demek
gerekir!
Yüzlerce vatan evladının kanına
giren silahların menşei ABD diyorsa, bizde olmayan İHA’ lar PKK’ nın inlerinden
çıkıyorsa, Obama’ nın özel temsilcisi PYD’ nin silahlı kolu YPG komutanının
elinden plaket alıyorsa, bu işin içinde bir it oyunu, bir bit yeniği yoksa
sizce ne olabilir acaba?
Üç çevresi denizlerle çevrili
güzel vatanımızın dört bir etrafı da hainlerle çevriliyken, nerede kaldı yüce
ATATÜRK’ ün ‘’YURTTA SULH CİHANDA SULH’’ sözü! Ne oldu nasıl oldu da biz bu
hale geldik?! 1980 ihtilal’ inden sonrasında geçen sürecin hangi diliminden
itibaren yozlaşma ve onursuzlaştırılma başladı acaba? İşin bu cephesini kaç
kişi düşünüyor
acaba?
Yazımı burada şairin şu şiiriyle
noktalamak istiyorum:
‘’ Çabuk büyü çabuk yetiş tez oğul,
Hain gezen şu dağlarda gez oğul!
Vatanına göz dikeni ez oğul,
Dostun kim düşmanın kim sez oğul,
Tarihini şerefinle yaz oğul! ‘’
* * * EY TÜRK ! TİTRE ve KENDİNE DÖN ! ! ! . . .