Geçtiğimiz
hafta Kale Haber Gazetesinde ‘’Kırıkkale’ yi bekleyen en büyük sorun trafik!’’
başlığıyla bir haber yayımlanmıştı. Aynı gün şehir gündemi 187. şehidimize
odaklandığı için, konuyu bir hafta gecikmeli olarak işlemek icap etti.
Trafik
sorunu denince bunun sadece o şehirle ilgili olması söz konusu değildir. Kaldı
ki bu gün itibariyle ‘’Milli Felaket’’ e dönüşmüş, kangren olmuş bir konudur
trafik sorunu! Ve kazaları da ‘’Trafik Kazası’’ değil, artık birer ‘’Trafik
Katliamı’’ konumundadır!
Milli
Felaket veya Katliam diyorum, doğrudur! Zira otuz seneyi aşkın süredir
yurdumuzda yaşanan terör olaylarının bilanço sundaki günlük genel ortalama can
zayiatının yaklaşık üç katını biz karayollarımızdaki kazalarda
kaybediyoruz!
Şimdi konuya
şehrimizi ele alarak başlarsak; Kırıkkale’ de 2015 sonu itibariyle yuvarlak
hesap 64 bin adet, Trafiğe kayıtlı araç mevcut. Yıllık araç artış oranına bağlı
olarak olması gereken yol ve parkla ilgili önlemlerin olmaması, gerek her geçen
gün ve gerekse önümüzdeki yıllara yönelik hiçte iç açıcı bir durumun
olmayacağını doğrulamaktadır.
Zira
şimdiden gerekli önlemlerin alınması elzem görünüyor. Aksi takdirde ve bilhassa
şehir merkezindeki yoğunluktan dolayı, beş seneye varmadan olağanüstü
sıkıntıların yaşanmasının kaçınılmazlığı söz konusu.
Bu arada
halen mevcut yerlerdeki fiili durumlar da tartışma konusudur. Daha önce de
defalarca yazıldığı halde Terminal Kavşağının durumunda bir değişiklik ve
düzenleme yoktur!
Nur Camii önündeki Baks Geçit Kavşağında durum farklı
değildir. Kavşak başı veya içindeki durakların durumu bunlara ilavedir. Yine
Kavşak ağzındaki bazı Reklam Panolarının uygunsuz pozisyonları mevcuttur.
Bu olumsuzluklara
‘’Yaya Geçitleri’’ ile ‘’Engelli Rampaları’’ nın durumunu ekleyebiliriz. Çünkü
hemen hiç birisinin önlerinde belirleyici ikaz işaret ve levhaları mevcut
değil!
Gerçi son
zamanlarda köşe başlarına monte edilmeye başlanan plastik bariyerler bu
konularda yapılmaya başlanan bir iyileştirme olarak değerlendirilebilir.
Şehir
merkezinde kuzeye ‘’Zafer Caddesi’’ ile doğuya ‘’Cumhuriyet Caddesi’’ üzerinde
bundan iki – üç sene öncesi yapılmış olan mantık ötesi yol daraltma girişimi
hatasının bedeli (ki o işlemin yapılacağı bilgisinin toplantısındaki şahsi
itirazıma rağmen, akan trafiğin hiçbir surette tek şerit olamayacağından), işte
bugün merkezdeki trafik akışının kilitlenmesine sebep olmaktadır!
Yine aynı
toplantıda gündeme getirdiğim, o günlerde yıkım ve inşaatı gündemde olan Zafer
Caddesindeki Ziraat Bankası inşaatıyla ilgili olarak gördüğümüz kadarıyla
yapılacak binanın bir otoparkının olmadığını gözlemlemiştik. Mevcut sadedeki
keşmekeşe kendi bünyesinde kısmi bir çözüm getirebileceği düşüncesiyle,
belediyenin ruhsat konusunda gerekli müdahaleyi yapması önerisinde
bulunulmuştu, sonuç ortada!
Aradan geçen
bu süre zarfında tespit edilen olumsuzluklardan sonra, şimdi edindiğim
bilgilere göre, bazı bölgelerde yeniden geriye kaldırımı daraltma ve yolu
genişletme yönünde proje çalışmalarına yönelinmiş bulunuluyor.
Yani yapılan
çalışmalara bakılınca, bilinçli ve bilimsel bir uygulamayla değil, deneme –
yanılma yoluyla, yani yap – boz hesabı ve ben yaptım oldu dercesine! İşte onun
sonucu ortada.
Geçmişten
günümüze gelen şehir yapılanması konusundaki icraatlara bakılınca, bugün
yaşadıklarımızın geçmişten gelen birtakım olumsuzluklara dayandığını görmemek
mümkün değil! Dolayısıyla o zaman yapılanların şehrin geleceğine hizmet mi
yoksa ihanet mi olduğu tartışılır.
Buna bariz
bir örnek vermek gerekirse; Ankara kurulurken Ulus’ tan Kızılay’ a yapılacak
caddenin genişliği sorulduğunda, ATATÜTK’ ün söylediği ‘’100 metre olsun!’’
cevabı, o dönem işbaşındakilerce çok afakî olarak değerlendirilmesi sonucudur
ki, bugün gerçek ortada.
İşte o misal
bu şehir kurulurken den itibaren bu güne kadar bu şehre hizmet etmek üzere
gelen veya geldiğini iddia edenlerin yaptıkları bugün ortada!
Çok değil
daha üç – dört ay önce temeli atılmak suretiyle inşaatı hızla devam eden şehir
merkezindeki ‘’Çarşı Camii’’ inşaatıyla ilgili (19 Ekim ve 09 Kasım 2015) deki
iki yazımda da belirtmiş olduğum hususlar zamanında tahakkuk etmiş olsaydı
eğer, bugün şehir merkezindeki bu trafik keşmekeşi kesinlikle çözümlenmiş
olacaktı!
Başka
şehirlerde ve yerlerde elin adamı parkların altına çok katlı otopark, üstüne
gezi parkı yaparak hem yerden istifade ediyor ve hem de şehre güzellik katıyor.
Bizim şehirde de parkın yerine ‘’Hükümet Konağı’’, yanına yıkılan hastane
binasının zeminine de ‘’Otopark’’ yapıyoruz!
Otopark işinin çözümüne yönelik yine
başka şehirlerde toprağın eşilerek yer altı çok katlı otopark yapım maliyetini
nazarı itibara alanlar, mevcut teknolojiden yararlanılan yerüstü ve asansörlü
otoparklar yaparken, bizde de, inşaatın ruhsat harcında yapma zorunluluğu
olduğu halde ve bedeli ödenip sonra iptal edilen bina otoparklarından dolayıdır
ki bugün çekilen sıkıntı.
Taş üstüne
taş koyandan Allah razı olsun derken, şehrin geleceğini bilinçli veya
bilgisizce katledenlerin ne olması gerektiğini de Allah’ a havale etmekten
başka bir şey gelmiyor elden.
Oysaki her
şeyin olduğu gibi bu işlerinde bir ilimi – bilimi – uzmanı var aslında. Adına
da ‘’Şehir Planlamacılığı’’ denilen ve üniversitelerce de eğitimi olan bir
branş üstelik. Düşünüyorum da o zaman bu eğitim ve ihtisas kurumları niye var
ve buralara gidenler yıllarca niye dirsek çürütürler acaba!
Aynı durumun
bir olumsuz tezadını da trafik eğitiminde yaşamaktayız. O konuda da acilen
bilinçli ve bilenlere ihtiyaç olmasına rağmen, maalesef ve ne yazık ki, bu
konuda gerekli ve yeterli bir eğitim kurumunun olmayışını görmekteyiz. Bu da
ayrı bir yazı konusu.
*** İster sürücü ol ister yaya, aksatmadan uy kurala.
*** Kurallar
korkutmak için değil, korumak içindir.
*** Uyulan
her kuralın bir nedeni, uyulmayanın da bir bedeli vardır!
***
Trafik ışıkları kavşak süsü değildir!
***
Trafik sevgi, saygı ve hoşgörüyle güzeldir.
*** Trafik kurallarına saygı, insanlığa saygıdır.