On dört yıllık AKP iktidarının
gerek seçim propagandalarında gerekse dış politikada en çok kullandığı seçim
malzemesinden biride Osmanlıcılık politikası olmuştur.
Osmanlıcılıktan hatta yeni
Osmanlıcılıktan bir çok kişinin anladığı eski Osmanlı ihtişamına dönmek, hatta
Osmanlı sınırlarına sahip olmak olarak görülebilir. Fakat gerçekten Yeni
Osmanlıcılık fikrini ortaya atanların
amaçları bu muydu tartışılır.
Bu uğurda Osmanlıcılar, Osmanlı
alfabesi öğrenmeyi sanki milli bir seferberlik haline getirerek, hep bu ruh hali ile hareket
etmişlerdi.
İktidara yanaşmak, yalakalık
yapmak isteyen hemen hemen her sivil toplum örgütünün, bürokratların Osmanlıca
kurs açtığını biliyoruz. Barolar kurs açıyor, Kredi yurtlar kurumunda, esnaf
teşkilatlarında sanki yarın Osmanlı canlanacakta o güne hazır olalım “maazallah
cahil kalırız” anlayışı vardı.
Evet, Osmanlı olacağız ya BOP
eşbaşkanı da oluruz bu uğurda.
Yalnız Osmanlı olacağız da
hangi Osmanlı ?
Herkes sanki 15. yy Osmanlı
olacağımızı zannediyor. Gerçekten de dünyaya hükmeden, vatandaşına adil
davranan, hoşgörü ile bütün insanlığın kalbini kazanan, hırsızlık, yolsuzluk
yapmayan, koltuk için her türlü ahlaksızlığa evet demeyecek bir Osmanlı mı?
Yoksa 19. Yy Osmanlı mı?
Rüşvetin, yolsuzluğun, iltimasın artarak yaygınlaştığı, devlet adamlarının
vatandaşa haksızlıklar yaptığı bir Osmanlı mı?
Bugünkü Türkiye’nin aslında 19.
yy Osmanlı olduğumuza bir örnek vereyim sevgili okuyucularım gerisine siz karar
verin.
Osmanlı’da devlet adamlarının
mallarına el koyma denilen “müsadere” adı verilen bir sistem vardı. Bu sisteme
göre ölen yada görevden alınan devlet adamlarının bütün mallarına devlet el
koyar varislerine ya malının yüze onu kadar bir mal yada bir emeklilik maaşı
verirlerdi. İşte bu sistem yüzünden mirasçılarına hiç servet bırakamayan
Osmanlı devlet adamları Osmanlının hatta Türk İslam tarihinin en köklü
sistemlerinden biri olan “Vakıf” sistemini gerçekten halk niçin kullanılacak
bir sosyal kurum olmaktan çok devletten mal kaçırma aracı olarak kullanmaya
başladılar. Buna göre bu devlet adamları bir vakıf kuruyorlar. Bu vakfın
yöneticileri dediğimiz “mütevelli heyetini kendi seçtiği gibi vakıf başkanı
olarak ta oğullarını atıyordu. Böylece devletten mal kaçırdığı gibi hiçbir
şekilde vakıf mallarına el konulamadığından dolayı oğluna bu malı dolaylı
olarak miras bırakmış oluyordu.
Yani Osmanlı devlet adamları
vakıf sayesinde devleti dolandırıyorlardı. Şimdi bu duruma baktığımızda ha
Osmanlı’nın yüz yıl önceki hali ha günümüz hiçbir farkı yok gibi görünüyor.
Bugünde birileri Vakıf
aracılığı ile devletin bütün organlarını kendine hizmet eden bir kurum haline
getirdiği gibi her türlü kirli akçeli işlerin çevrildiği yer konumuna
getirmişlerdir.
Evet, Osmanlı hayalleri
görenler lütfen olaylara birde bu pencereden bakın sizin Osmanlınız Fatih,
Yavuz Osmanlısı iken birilerinin Osmanlısı başka ruh başka anlayış başka
dünyanın Osmanlıları .