Askeri
darbe nedir?
Askerî darbe, bir ülkede silahlı kuvvetler mensuplarının silah zoru ile ülke
yönetimine el koyması. Hükümetlerin, ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte
başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca
sebebi olarak gösterilir. Zaman zaman ordu tarafından hükümetlere verilen
muhtıralar da darbe benzeri sonuçlar doğurabilir. Darbeciler genellikle ordunun
yapacakları eyleme karşı tarafsız kalmasını fırsat bilerek iktidarı ele
geçirerek, lideri devirir; radyo, TV gibi iletişim kanallarını işgal ederek
hükümet daireleri üzerinde otorite kurar; elektrik santralleri gibi temel
altyapı tesislerini kontrol altına alır.
Darbe
sonrasında ordu kurulacak hükümetin şekli sorunuyla karşı karşıya kalır. Türkiye'de
cunta ile birlikte çalışacak devrimci bir meclis oluşturma ve bu meclis
üyelerinin de cunta tarafından seçilmesi yöntemi yaygın olarak kullanılır.
27 Mayıs
1960 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ile yönetimi ele geçiren cuntalar olan Milli
Birlik Komitesi ya da Milli Güvenlik Kurulu, ülkeyi mutlak biçimde yönetmiş;
aynı zamanda Kurucu Meclis ya da Danışma Meclisi adıyla cunta tarafından
seçilen sivil temsilcilerin olduğu ancak MBK ya da MGK karşısında bir hayli
zayıf bir de meclis oluşturulmuştur.
Türkiye’de
yaşanan darbeler
Türk Silahlı
Kuvvetleri, iç güvenliğin tehdit altında olduğunu ifade ederek zaman zaman
sivil yönetime müdahale etmiştir. Bu müdahalelerde temel hukuki dayanak Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinde yer alan "Madde 35
- Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan
Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır." hükmü olmuştur. Ancak 12
Eylül Darbesi'nin yargılanması için hazırlanan iddianamede bu maddenin darbeye
meşruiyet kazandırmayacağı ve hiçbir kanun maddesinin Anayasa’nın üzerinde
olamayacağının altı çizildi. Devlet düzeninin temel kurumlarından TBMM ve tüm
hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmak için 35. maddeyi gerekçe göstermenin
hukuka aykırılığa kılıf bulma gayreti olduğu aktarıldı.
TSK 1960
ve 1980 yıllarında iki kez yönetime el koymuş, 1971 ve 1997 yıllarında ise
postmodern darbe ile hükümeti istifaya zorlamıştır. Türkiye 1950 yılındaki
demokratik seçimlerle çok partili hayata geçiş yaptığı dönemden sonra, millet
iradesine dayanan demokratik düzen neredeyse her on yılda bir askeri müdahalelerle
kesintiye uğradı. İlki 27 Mayıs 1960'da olmak üzere; 12 Mart 1971'de (muhtıra),
12 Eylül 1980'de, 28 Şubat 1997'de (postmodern darbe) arka arkaya askeri
müdahalelere tanık oldu.
2007 yılından sonra Türk
Silahlı Kuvvetleri'nin bazı muvazzaf ve emekli mensubları, darbe planı ve
ülkeyi kontrol atına almak amaçlı kaos planlarına ilişkin davalarla ilgili
olarak yargılanmaya başlanmıştır. Bu davalar arasında Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven
darbe teşebbüsü iddiaları, Balyoz
darbe planı, İrticayla Mücadele Eylem Planı, Ergenekon davaları, 12 Eylül Darbesi ve 28 Şubat Süreci davaları
bulunmaktadır. Bu davalar çerçevesinde 200'den fazla TSK mensubu tutuklu olarak
yargılanmaktadır.
15 Temmuz
günü ise hiç alışık olmadığımız bir darbe girişimi ile karşı karşıya geldik.
27 Mayıs Darbesi
27 Mayıs 1960'ta yapılan
ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen ilk askerî darbedir. Dönemin Genelkurmay Başkanı da dahil 200'den
fazla general, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes yönetime el koyan
askeri grup tarafından tutuklanmıştır. 37 düşük rütbeli subay tarafından
planlanlanıp icraa edilen darbe emir komuta zinciri içinde yapılmamıştır.
Darbeden sonra bu subaylar ve Emekli Orgeneral Cemal Gürsel’in
oluşturduğu Millî Birlik
Komitesi ülke
yönetimini üstlenmiştir.
27 Mayıs 1960’tan,
seçimlerin yapılarak normal yaşama geçildiği 15 Ekim 1961 yılına kadar geçen
sürede, askerin Milli Birlik
Komitesi eliyle cunta olarak iktidarda olduğu dönemdir. Daha sonra 9 Temmuz
1961'de kabul edilen 1961 Anayasası olarak bilinen
anayasa değişikliği, 1924 Anayasası'nı yürürlükten kaldırmıştır.
12
Mart 1971Muhtırası
12 Mart
1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç,
Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal
Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur'un imzasıyla Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek hükûmetin istifaya zorlandığı askeri
müdahaledir.
12 Eylül Darbesi
Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği
askeri müdahaledir. 27 Mayıs 1960
darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı
kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesidir. Bu müdahale
ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu
hükümet görevden alındı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1961 Anayasası kaldırıldı, bütün
derneklerin faaliyetleri de durduruldu. Parti liderleri önce askeri üslerde
gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı.
Darbeden sonra 1982 Anayasası hazırlanarak, 1983
yılında siyasi partilerin yeniden kurulmasına izin verilmiştir.
28 Şubat Post-Modern Darbe
28 Şubat 1997 'de yapılan Milli
Güvenlik Kurulu
toplantısı sonucu açıklanan ve Türkiye siyasi
tarihine geçen kararlar ve kimilerince bir dönüm noktası olan kararların
uygulanması sırasında Türkiye 'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere
neden olan tartışmalı süreç. Yaşananlar, çeşitli kaynaklar tarafından
post-modern darbe olarak adlandırılmıştır.
27 Nisan e-muhtırası
Türk Silahlı Kuvvetleri
adına Genelkurmay Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı ile 27
Nisan 2007 tarihinde gece saat 23:20'de yaptığı, lâiklikle ilgili
açıklama. Bu açıklama bazı siyasetçi ve gazeteciler tarafından bildiri internet
aracılığıyla verildiği için “e-muhtıra” olarak da adlandırılmıştır.
16 Temmuz 2016 Darbe
Girişimi
Türkiye’deki
darbe girişimiyle alakalı yaşanan gelişmelerin kronolojik sıralaması şöyle:
-22.00:
Bir grup asker Ankara'da Genelkurmay başkanlığını bastı.
-22.10:
Bazı askerler İstanbul'a Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerini trafiğe
kapattı. Vatandaş, 'terör tehdidi' ve 'darbe' iddiaları arasında gidip geldi.
-23.10
- Başbakan Binali Yıldırım, başkent Ankara semalarında askeri jetlerin
görülmesinden sonra NTV televizyonuna açıklamada, Türk ordusu içerisinde bir
grubun darbe girişimine kalkıştığını duyurdu.
-00.20
- TRT Televizyonu’ndan okunan TSK açıklamasında ordunun otokratik yönetim ve
artan terör nedeniyle iktidarı ele geçirdiği belirtildi. Ancak CNN Türk,
Savunma Bakanı Fikri Işık’ın bunun bir ‘korsan açıklama’ olduğu yönündeki
sözlerini ekrana taşıdı.
-00.50
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşlardan hükümete destek için sokağa çıkmalarını
istedi. Erdoğan, FaceTime üzerinden CNN Türk’e verdiği demeçte, darbe
girişimini ‘silahlı güçler içerisindeki küçük bir azınlığın kalkışması’ olarak
niteledi
04.20: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, darbe girişimine bulunana
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasıyla irtibatlı yargı görevlileri
ve sözde "Yurtta Sulh Komitesi" mensubu general, amiral, subay,
astsubay, er ve erbaşlar hakkında gözaltı kararı verdi.
Sıcağı
sıcağına daha içeriğini bilmediğimiz bu darbe girişimi FETÖ terör örgütü adı
verilen Paralelel yapı ile ilişkili olduğu söylenmektedir.
Tamamı
ortalama 3000 kişiden oluşan ve planlama açısından da baktığımızda başarılı
olma şansı olmayan bu kalkışmaya neden girişildiği daha sonra anlaşılacaktır.
Demokrasiye
sahip çıkma adına iktidar tarafından sokağa çağırılan halkın içinden bazı gözü
dönmüş İşid artıkları maalesef teslim olan bazı erleri linç ettiler. Hatta bir
tane erin kafasını gövdesinden ayırdılar.
Anlı
yayında saniye saniye izlediğimiz bu girişim daha bir çok sorulara gebe ve bunu
bir sonraki yazımızda detaylandırmaya çalışacağım.
Her ne
olursa olsun “seçimle gelenlerin seçimle gitmesi” gerçeğinden hareketle askeri
darbeler tasvip edilemez ve desteklenemez.
Allah
milleti bölme amacı güden bu karanlık günleri bir daha göstermesin.