10
Ağustos 1920 tarihinde imzalanan “Sevr antlaşması” şartlarında Mustafa Kemal’in
emperyalistlerle mücadele ederken söylediği “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır!” sözü
bugün herkesin dilinde geziyor. Bu anlaşma ile aleni olarak vatan elden
gidiyordu.
Sevr’e göre:
Trakya’daki topraklarımız İstanbul sınırları kadardı.
Batı Anadolu Yunanlılara verilecekti.
Güney sınırı, Mardin, Urfa, Gaziantep, Amanos dağları ve Osmaniye’nin
güneyinden geçerek Fransızlara bırakılıyordu.
Doğuda Beyazıt, Van, Muş, Bitlis ve Erzincan’ı içine alan bir
Ermenistan, Irak ve Suriye’yi içine alan bir Kürdistan.
Antalya, ve Konya ‘da İtalyanlara,
Adana, Sivas ve Malatya Fransızlara,
Irak’ın kuzeyinde de İngilizlere nüfus bölgeleri verilecekti.
İstanbul Osmanlı Devleti’nin elinde gibi görünse de boğazlarda kendi
ordusu, bayrağı, bütçesi olan uluslar arası bir komisyon tarafından
yönetilecekti.
Türklere Ankara ve Kastamonu kalıyordu.
Sevr’e göre Türk tabiiyetinden çıkanlar vergi
vermeyecekler, askerlik yapmayacaklardı. Yani Türk’üm demeyenler ülkede üstün
hale geliyordu.
Bugün “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünden alınanlar, TC’nin
kaldırılması, “milliyetçiliği, ayaklar
altına alırım” ifadeleri, Türküm
diyenlerin tehdit edilmesi Sevr’in günümüzde de uygulanmak istendiğinin
göstergesi gibi geliyor.
Sevr’e göre askerlik zorunlu olmaktan çıkacak, ordu
50.000 kişiden ibaret olacaktı. Günümüzde ordu ile oynanması sanki o günlerin
devamı gibi.
Sevr, Türk milletini tarih sahnesinden silmeye yönelik bir anlaşma
idi.
Sevr ,“Şark Sorunu”nun hayata geçmiş hali idi.
Sevr, “Yok olmaktansa
zayıf kalalım” anlayışının şuursuzca ortaya konduğu anlaşmadır.
Sevr,
günümüzde ki “Büyük Ortadoğu
projesi”nin 96 yıl önceki versiyonudur.
Bugün hala batıda Sevr ruhu hortlatılmaktadır. O gün
tamamen yok olmaktansa zayıf kalalım diyen bir sadrazam vardı. İngilizler
lehine fetva veren din adamları vardı.
Günümüzde de batının koynuna giren din istismarcıları
var. Koltuklarını kaybetmeme uğruna yapamayacakları olmayan siyasiler var.
Oysaki Mustafa Kemal’in öncülüğünde toplanan Büyük
Millet Meclisi “Esir olmaktansa yok
olalım” anlayışı ile 19 Ağustos 1920 tarihli toplantısında, Sevr
Antlaşmasını imzalayanların ve bunu onaylayan Şura-yı Saltanatta bulunanların
vatan ihanetiyle itham olunarak vatansız sayılmalarına karar verdi.
O halde bizde Atatürk’ün yolunda giderek ülkemizi Sevr
bataklığına sokmak isteyenlerin tuzağa düşmeyeceğiz. Milli birlik ve beraberlik
içinde vatanımız için çeşitli teferruatlardan şimdilik söz etmeyeceğiz.