Peygamber
ocağı dediğimiz ve mensubu olmaktan gurur duyduğumuz askeriyenin bugünlerde
hain bir darbe girişimi ile gündeme gelmesi ve ardından sanki hain FETÖ/PDY
yerine bahane bekliyor gibi askeriyeden bazı hınç alma derdinde olanları görüyoruz.
Elbette askerler içinde herkesin
hain olmadığını ve demokrasiye ve devlete hükümete bağlı askerlerin olduğunu da
görüyoruz. Ama bazı kesimler bilerek askerilerin üzerine gidiyor.
İşte tamda bu demokrasi konusu
gündeme gelmişken Cumhuriyetin mimarı Atatürk’ün bu konuda ne düşündüğünü
bilmek gerekiyor. Atatürk’ün Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan Yurt
sevgisi eğitimi kitabında demokrasi konusuna bakışı şöyle anlatılıyor.
Medeni bilgiler kitabına esas olan
notlarında “bu prensibe göre, irade ve hakimiyet, milletin tümüne aittir ve ait
olmalıdır. Demokrasi prensibi, hakimiyetin millette olduğunu, başka yerlerde
olmayacağını gerektirir. Bu surette demokrasi prensibi, siyasi kuvvetin,
hakimiyetin kaynağına ve meşrutiyetine temas etmelidir.”
Atatürk, demokrasi deyimini, bugün
bazı ülkelerde görüldüğü gibi asıl amacından saptırarak veya ona değişik
içerikler yükleyerek değil, tam tersine, gerçek ve geleneksel anlamında, yani
hürriyetçi demokrasiyi ifade etmek üzerce kullanmıştır.
Atatürk “Demokrasi esas itibariyle
siyasi mahiyettedir. Onun hedefi, milletin idare edenler üzerindeki denetlemesi
sayesinde, siyasi hürriyetini temin etmektir.”
Demokrasi, ferdi hakların
oluşturduğu çeşitli hürriyetlerin tüm amacıdır. Diyen Atatürk bu haklara saygı
göstermeyen siyasi cemiyet veya devletin içindeki farklı yapılar esas
vazifesinde kusur etmiş olur ve devlet varlığının sebebini ve manasını
kaybeder.
Türkler esaret zincirini
parçalayabilmek için iç ve dış düşmanlar karşısında hayatını ortaya attı. Çok
kanlı ve tehlikeli mücadeleye girdi. Sayısız fedakârlıklara katlandı ve
başarılı oldu ve ancak ondan sonra hürriyetine sahip oldu. Bu sebeple hürriyet
Türk’ün hayatıdır.
Ulu önderin zamanında söz ettiği
mücadeleyi ve fedakârlığı ülkemiz 15 Temmuzda yaşadı bir kez daha.
Atatürk’ün söylediği tam bağımsızlık
ve halkın devletten yönetim esasına dayalı hesap soracağı sistem olan,
çoğunluğun yönetime esas fikirlerini ortaya koyacağı sistem olan demokrasiye
sahip olmak için yine Mustafa Kemal’in dediği gibi kanlı bir bedel ödedi.
Devletin yönetimine müdahale ile iç
kargaşalığın çıkarılması ve zaten yedi düvelin üzerimize geldiği bu günlerde
birliğimizin zedelenmesi için paralel devlet yapılanması ile dış destekli
demokrasi hainlerinin asker kılığına girmiş olması tekraren ve üzülerek
söylüyorum askere bu kadar baskı yapılmasını gerektirmez.
Bir önceki yazı dada söyledim. Asker
bizim askerimiz, polis bizim polisimiz. İçinden bir takım hıyanet odaklarının
çıkmış olması tüm kurumu suçlu hale getirmez. Bugün adliyeden hâkimler,
savcılar, öğretmenler, sağlıkçılar, yerel yönetimden sivil hayatın her
noktasına kadar bu hıyanetin yuvalandığını gördük. Yani devletin resmi veya
özel her hücresine girmiş bu hıyanet darbe zihniyetindekilerin askeriye içinde
de olması onları top yekûn kötülemeyi gerektirmez.
Devletin yöneticileri siyasilere ve
tüm bürokratlara gerektiğinde yanlış yapıyorsunuz demek ve hesap sormak için
tankın karşısına geçip bayrak sallayan veya Cumhurbaşkanın çıkın meydanlara
dediğinde Kırıkkale Cumhuriyet meydanına gelebilenlere selam olsun. (ilk gün
ilk. Yoksa sonraki günlerde, bende buradayım selfisi çektirip, çekirdek
çıtlatmaya gelenlere demiyorum.)
Selam ve dua ile…