Dün yani 13 Ekim 2016 / Perşembe, benim iş hayatına başladığımın 50 nci yıldönümü idi. O
gün öğleden önce Ticaret Sanayi Odamızdan GSM’
ime bir mesaj geldi. 14 Ekim / Cuma saat 10. 00 da Kırıkkale Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi Şehit Aydın ÇOPUR
Salonunda, ‘’ÜRÜN GÜVENLİĞİ HAFTASI PANELİ’’
yapılacağının daveti bildiriliyordu.
Konferans için Bilim – Sanayi – Teknoloji Bakanlığından Daire Başkanı düzeyinde panelistler
geleceği ve katılımın önemi ifade ediliyordu.
Elimin boş – gönlümün hoş zamanına denk geldiği için, panelden sonra da
Üniversitemizin güzel camisinde Cuma Namazını da ifa ederim düşüncesiyle o sabah,
kahvaltıdan sonra kalkıp gittim.
Salona varmadan şöyle bir etrafa
bakınıyorum. Üç – beş tane
Mühendislik Fakültesi öğrencisinden gayrı kimsecikler yok. Kendi kendime (- Oğlum Oktay yanlış salona mı
gidiyorsun!) diyerek yeniden mesajı okudum. Yanlışlık yoktu ve doğru yoldaydım.
Saat 09. 55’
ti salona girdim! Sanayi İl
Müdürlüğü personeli salonu panele hazırlıyorlardı. Belirtilen başlama zamanına
dakikalar kalmış olmasına rağmen, salonda dinleyici konumunda bir Allahın kulu
yoktu!
Derken panelin başlamasına yönelik, Vali
Yardımcımız, Kamu – Üniversite – Sanayi İşbirliği İl Temsilcisi Profesörümüz, Belediye
Başkan Yardımcımız, Bakanlıktan panel için gelen Daire Başkanı ve Uzmanı,
Sanayi İl Müdürü ve birim yetkilileri, İl Ticaret Müdürümüz, İl Çevre – Şehircilik Müdürü ve birim
yetkilileri, KOSGEB Müdürümüz, TSO’ nun yeni seçilen Başkanı (Ahmet VARLI) ve Oda Genel Sekreterimiz
ile eski bir işletmeci olarak birde bendeniz salondayız!
Sonradan salonda görüntü doluluğu sağlaması
için 30 – 40 kadar üniversite
öğrencisi geldi veya getirildi. Onunda yarısı bir süre sonra (herhalde dersleri
vardı ki), panel ortasında salondan ayrıldı.
Evet, salonun her sırasının 13
kişilik beher koltuğuna yönelik, sadece bir sırası dolmuş olarak panel başladı.
Sanayi İl Müdürü Okan ŞAHİN Bey’ in
açış konuşmasından sonra, Bakanlıktan Ürün Güvenliği Daire Başkanı Erol FERHAT Bey, bu yıl 4. sü kutlanılan haftaya yönelik genel
bir sunum yaparak, güvenli ürünlerin kullanılmasının önemine değindi. Bununla
ilgili rumuzlardan örnek ’’CE’’ ve
diğerlerinden bahsederek, gerek üreticilerin ve gerekse tüketicilerin bilinçlenmesi
gerektiğini, bu rumuzların ürünlerin üzerinden kavlatılmayacak şekilde baskılı
olması icabettiğini anlattı.
Sonra Bakanlık Uzmanı Turgut DEVECİ Bey, güvenli ürünlerin
üretilmesine yönelik AR – GE
Mevzuatları hakkında bilgiler sundu. Daha sonra KOSGEB Müdürü Ali SEVİNÇ
Bey’ de üreticilerin desteklenmeleriyle ilgili KOSGEB mevzuatı hakkında açıklamalarda bulundu.
Ürün Güvenliği ile ilgili sunumda
verilen önemli bilgileri, bilmeyenler veya bildiğini zannederek iştirak
etmeyenlerin istifade etmeleri amacıyla bu konuyu ayrıca yazıp anlatacağım. Tabii bu defa da ilgilenirler ve
okurlar mı bilemem! Onu da zaman
içerisinde göreceğiz.
Tüm bu açıklamalar, gerek üreticilerimiz ve gerekse
tüketicilerimiz için son derece öneme haiz bilgiler iken, Ticaret Sanayi
Odamızdan Üniversitemize kadar tüm ilgili birimler var güçleri ile bu ve
benzeri konularda halkımızın aydınlatılmasına yönelik çaba sarf ederlerken, konuşmaların
salonun boş koltuklarına hitap edilmesinden dolayı, doğrusu şehrimiz adına ben
hem utandım ve hem de üzüldüm!
Bunun örnekleri çokta, bir benzerini geçtiğimiz aylarda ‘’Turizm Haftası’’ münasebetiyle Kültür
Merkezi Salonunda yaşamıştık! (20 Nisan 2016 – Çarşamba ‘’Kültür Haftası ve Konferansı’’) yazımda da şehrin
böyle bilgilendirme toplantılarına duyarsızlığına değinmiştim.
Yine aynı tezat durumlardan birisine, daha geçen hafta T. S. O’ nın tertiplenmiş olduğu ‘’Dış Ticaret Bilgilendirme Konferansı’’
na Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Eximbank’ tan gelen misafir
konuşmacıların; (- Kırıkkale’ den iştirak eden bu kadar mısınız?) sorusu daha
kulaklarımda!
Son dönemde fevkalade hizmetler ile icabında şehir dışından özel davetle
getirilen misafir konuşmacılar, Üniversitemizden temin edilen değerli hocaların
iştirakinde tertiplenen nice toplantılar veya konferanslarda gözlemlenen aynı
olumsuzlukların ardı – arkası
kesilmemektedir!
Yerine göre hayati öneme haiz
konularda tertiplenen bu toplantıların iştirakçilerinin toplamına bakınca
üzülerek; (Keloğlan kahveci olmuş, kendi pişirmiş kendi içmiş!) diyesi
geliyor insanın.
‘’İlim Çin’ de de olsa gidip
öğrenin!’’ veya ‘’Bana bir kelime
öğretenin kölesi olurum!’’ denen bir dinin mensupları olarak, hiçte hoş bir
durum değil doğrusu!
Üniversitemizin ilk yıllarında Meslek
Yüksek Okulu alanında tertip edilen bir etkinlikle ilgili hatıram: Yine T. S. O’ ndan aldığım davet üzerine, ilk mezunu olduğum okulumun
yaz şenliği panayırına iştirak etmek ve yer tespiti için okula gittiğimde, o
zamanki işletmemle ilgili olarak kapalı mekân ve elektrik tesisatı olan bir yer
konusundaki çektiğim sıkıntıyı, yer rezervasyonundaki doluluk durumuna ve
açılış sonrası gezdiğim alanların 3 / 4
ünün boş kalışına yönelik, yine o zamanki öğretim görevlisi arkadaşlara
söylediğim şu cümleyi burada üzülerek tekrar etmek durumundayım.
(Kırıkkale’ deki bu tezatların Üniversite
bünyesinde bir akademik araştırma konusu yapılması gerektiği) ni dile getirdim. Zira bu görüş ve kanaatimi de o zamandan beri her ortam ve platformda
dile getirmeye de devam edeceğim. Keza
bu günkü panel sonrasında da belirttim.
Kırıkkale’ nin geleceğiyle ilgili olarak, 1 Kasım 2015 seçimleri
öncesi yazmış olduğum (26 Ekim 2015)
tarihli (Seçilmişler, Atanmışlar ve
Seçilecekler) başlıklı yazıma bakılırsa, (bugün yorum dahi yapılmadan 3700 ü geçen okunurlukla) bu olumsuz durumların bir projeksiyonu olur
sanırım.
Seçilmişler yaptıkları periyodik
toplantılarda, şehrin sorunlarını bildiklerini ifade ediyorlar! Siyasi yazı yazmama prensibime
istinaden bu konuya girmek istemiyorum.
Ama yarım asrı geçen şehri ikâmetimde yaşadığım olumsuzlukları da dile
getirmezsek eğer bu bir vebaldir.
Bunun en bariz örneklerinden son birkaç senede gerçekleştirilenleri söylemek
gerekirse;
İlavesi
yapılan İhtisas hastanesi, Vilayet Konağı, yapımı devam eden Adliye binası,
yıkılıp hem de zeminden otopark yapılan Devlet Hastanesi. Daha da saymaya gerek
varsa diyeceğim yok! Tüm bu
yapılanların başlangıcı da çok değil 3 –
5 senelik maziye sahipler. Bir
Cumhuriyet şehrine yakışmıyor! Şimdi
sormak gerekmiyor mu beyler: Siz bu
şehrin neyini biliyorsunuz? !
Şehir
merkezinin ana caddesi (Zafer Cad. –
Cumhuriyet Cad. – Hürriyet Cad.) nden hiç geçmiyorsunuz galiba! Hoş hangi cadde farklı ki! Geçmişten geleceğe şehrin kaderi
katlediliyor! Camiye namaza gelen
vatandaş arabasını çekecek yer bulamıyor.
Geçen sene bu zaman temeli atılan Çarşı Camisinin altına proje tadilatıyla bir
otopark yapılması – yaptırılması
sağlanmıyor! Çok değil en fazla 5 sene
sonra bu gidişle merkezde araç kullanılamayacak! İsterseniz bu yazıyı saklayın!
Ömrümüz vefa ederse eğer o zaman tekrar görüşürüz!
Bu şehri yönetenler daha da vakit geçmeden inşallah bu olumsuzluklara el
atarak bir çözüm yolu bulur, toplumun bu duyarsızlığını çözer ve gereken
teşviki sağlarlar inşallah!