ATATÜRK, 14 Eylül 1931 günü bir
sohbet sırasında anlattığı aşağıdaki hatırasıyla kendisinde milliyetçilik
fikrinin gelişmesini çok net bir şekilde dile getirmektedir: Şair Mehmet Emin
Yurdakul'un, ilk defa Manastır Askerî İdadisinde öğrenci iken okuduğum 'Ben bir
Türk'üm, dinim, cinsim uludur' mısrasıyla başlayan manzumesinde, bana millî
benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı bulmuştum. diyor.
ATATÜRK'ün
Milliyetçilik Anlayışının Özellikleri
ATATÜRK'ün milliyetçilik
anlayışını Millî Mücadele dönemi ve sonrası olarak iki aşamada değerlendirmek
mümkündür. Millî Mücadele döneminde, batılı emperyalist devletlerce bölüşülmeye
çalışılan Türkiye'de milliyetçilik emperyalizme karşı direnmenin bayraklığını
yapmıştır. Ümmet bilincinden millet bilincine geçiş Türk toplumuna emperyalizme
karşı direnme gücü aşılamıştır. Millî Mücadele'nin başarıya ulaşmasında en
önemli etken olmuştur.
ATATÜRK, Türk milletini
oluşturan tarihî gerçekleri "siyasî varlıkta birlik", "dil
birliği", "yurt birliği", "ırk ve menşe birliği",
"tarihî yakınlık" ve "ahlâkî yakınlık" olarak sıraladıktan
sonra Türk milletinin oluşumunda yer alan bu şartların diğer milletlerin çoğunda
olmadığını belirtmiştir.
Ortak kültürü geliştirme ve
toplum fertlerinin kendi geçmişleri ile övünüp geleceği güvenle bakması da
ATATÜRK için önemli bir amaç idi. Bu amaçla Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil
Kurumu gibi kültür kurumlarını oluşturarak, bunlar aracılığı ile millet olmanın
iki önemli faktörü dil ve tarih konularında bilimsel çalışmalar yaptırmıştır.
Bu çalışmalarla Türk insanının millî bilince kavuşması yolunda önemli adımlar
atılmış olmasının yanı sıra tarihî gerçekleri göz ardı ederek Türklere karşı
yapılan haksız saldırılara da cevaplar verilmiş ve Türk milletinin ve yarattığı
uygarlıkların gerçek değerleri ortaya konmuştur.
BOZKURT
Bozkurt-Lotus Olayı
Ağustos
1926 gecesi Türkiye'nin ''Bozkurt'' adlı yolcu gemisi, Fransız ''Lotus'' gemisi
ile Ege Denizi'nde çarpışır. Bozkurt gemisi batar ve 8 Türk denizcisi boğularak
ölür. Ertesi gün, İstanbul'a gelen Lotus gemisinin kaptanı tutuklanır ve Türk
mahkemelerince 80 gün hapis cezasına çarptırılır. Lotus gemisinin kaptanının
karşı çıkışları sonucu dava, Lahey Sürekli Adalet Divanı'na intikal eder. Lahey
Sürekli Adalet Divanı, 7 Eylül 1927'de, Türkiye'nin hukuka aykırı davranmadığına
karar verir. Bu kararla birlikte ''Geminin adı ve Türk milletinin milli
simgesi, Türk özgürlük ve bağımsızlığının timsali olmasından ötürü'', Türk
heyetine, Atatürk'e verilmek üzere tunçtan bir Bozkurt heykeli armağan edilir.
Bu davadan dolayı, dönemin adalet bakanı Mahmut Esat'a, Atatürk tarafından
Bozkurt soyadı verilmiştir.
Her Alanda Bozkurt
Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya
gelmemdir” diyen Türk’ün son başbuğu Mustafa Kemal Atatürk, bu bilinçle Bozkurt
motifini de daima hayatında öne çıkarmaya çalışmıştır.
Bu bağlamda, daha Cumhuriyet dahi ilan edilmeden
1922 yılında Bozkurt’lu posta pulu çıkarmış, devam eden yıllarda da farklı
Bozkurt’lu pullar piyasaya sürmüştür.
1925 yılında da Milli Eğitim Bakanlığı, Atatürk’ün
talimatıyla devlet armasının nasıl olması gerektiğiyle ilgili bir yarışma
düzenlemiş ve yarışmayı Namık İsmail’in Bozkurt figürlü eseri
kazanmıştır.
Cumhuriyet’in 4.yılında Resimli Gazete‘nin
kapağında Atatürk ile Bozkurt resmi vardı. İstanbul Üniversitesi amblemi olarak
elinde meşale tutan bir Bozkurt olmasını istemiştir.
Atatürk ilk zamanlar kendi resmini paraya bastırmazdan
evvel Türk Lirası’nda da Bozkurt motifini kullanmıştır.
Atatürk’ün 1928 yılında Türk Ocağı Genel Merkezi
binası olarak yaptırdığı Cumhuriyet döneminin en güzel mimarîlerinden olan,
günümüzde, Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi olarak hizmet veren binanın üst
katına çıkan merdivenlerin başına Atatürk’ün isteği üzerine ünlü ressamlarımızdan
İbrahim Çallı’nın Türkler’in Ergenekon’dan çıkışını canlandıran “Ergenekon”
adlı tablosu asılmıştır. Pek çok defa gördüğümüz bu tablo Atatürk’ün İbrahim
Çallı’dan ricası üzerine yapılmıştır.
Harf devrimi sonrasında da Bozkurt motifli çalışmalar
hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaktaydı. 1928’den itibaren yeni
harflerle gönderilen bayram tebrikleri de bozkurtlu idi.
1930’lu yıllarda Atatürk’ün de bizzat izlediği
uluslararası (balkan) güreş turnuvasında birinci gelene verilen diplomalarda
Bozkurt figürü vardır.
Türk çocuğuna genç yaşlarda belli ahlak yapılarını,
doğaya saygıyı ve bir takım prensipleri benimsetmek amacıyla kurulan İzcilik
Federasyonu’ndaki “Yavru Kurt” kavramı da öylesine seçilmiş
bir ifade değildir. İzci üniformalarında da federasyonun o dönemki amblemi
olan Bozkurt arma olarak kalbin üzerindeki bölümde dikiliydi.
Atatürk yerli sigara markası oluşturulması için
talimat vermiş ve sigaranın markasının Bozkurt olması kendisi
tarafından istenmiştir.
1935 yılında ise Atatürk, Maraş’ın kurtuluşu
vesilesiyle kentin merkezine Türk Bayrağı tutan bir Bozkurt heykeli
yaptırılması talimatını vermiştir. Bu heykelin altında halen “28 İkinci Teşrin
1919’da Türk Maraş, silah gücü ile inen bayrağını iman gücü ile yeniden
dalgalandır.” yazmaktadır. Fakat Gazi’nin vefatından sonra bayrağı tutan
Bozkurt soyu bozuklar tarafından kaldırılmıştır. Bugün sadece bayrak ve yazı
mevcuttur.
Atatürk’ün sağlığında, onun hayatını anlatan, Armstrong adında
bir İngiliz tarafından yazılmış safsata bir biyografi kitabı vardı. Bu kitabın
adı “Bozkurt”idi. Kitabı Atatürk okumuş, içerisinde hakarete varan ve
yanlış bilgiler içeren ifadeler olmasına rağmen Atatürk kitabı
sansürletmemiştir.
Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü, kendilerinin Türkiyat
Enstitüsü için bir amblem belirleyemediklerini söylemiş ve Atatürk’e nasıl
olması gerektiğini sormuştur. Bunun üzerine Atatürk, Türkiyat Enstitüsü’nün
olması gereken amblemini şöyle tanımlamıştır:
“Fuat Beğ! Karlı Tanrı Dağları’nın önünde, elinde
meşale tutan bir Bozkurt olsun; bu meşale genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilminin
ifadesi olsun. Ergenekon’dan çıkmamızda kılavuz olan Bozkurt,
Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletin kuruluşunu ifade etsin”
demiştir.
O günlerden bugüne gelen tek Bozkurt simgesi taşıyan
kurum sizce nedir? Yukarıda bahsettiğimiz tüm Bozkurt logoları günümüzde
kaldırılmıştır. Bozkurt’u halen daha amblem olarak kullanan tek
kuruluş Atatürk’ün ölmeden önce talimat verdiği fakat açılması 1941 yılını
bulan Petrol Ofisi’dir.
Bu arada yeni harflerle basılan ilk Bozkurt’lu posta
pulunu da unutmayalım. Türk’ün kadim zanaati olan demircilik ve Bozkurt’un yer
aldığı posta pulu; bilgeliği, Türk’ün azmini, iradesini, sabrını
simgelemektedir.
Örnekleriyle anlattığımız Atatürk’ün Bozkurt algısı
tüm gerçekliğiyle ortadadır. Bozkurt bu sebeple Türk milletinin gerçek
sembolüdür. Türk milleti kendine yakın gördüğü Bozkurt’u Atatürk’te milli
sembolümüz haline getirmiştir. Maalesef günümüzde bu logoların hepsi
kaldırıldığı gibi bozkurttan be millilikten uzak bir toplum haline getirilerek
Atatürk’e en büyük ihanet edilmiştir.
Vefatının 78. Yılında her geçen
gün daha fazla aradığımız, eksikliğini hissettiğimiz ve anlayabildiğimiz
ülkemizin kurucusu Başbuğ Mustafa Kemal’i rahmet ve minnetle anıyorum.