Dün AK Parti Genel
Merkezinde yapılan sade bir törenle Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN
üyelik giriş formunu doldurarak partisine yeniden dönüş yaptı. Muhtemelen
AKP’sinin 21 Mayısta yapacağı Olağanüstü Genel Kurulda da kendi sözleriyle
ifade ettiği; “Yuvama, Aşkıma, Sevdama” geri döndüm dediği partisinin 4. Genel
Başkanı olarak Partili Cumhurbaşkanlığı Dönemini resmen başlatmış olacak.
YSK Başkanı Sadi
Güven, 16 Nisan'da Anayasa değişikliği ile ilgili yapılan Referandumun kesin
sonuçlarını şu şekilde açıkladı: “Evet”
için % 51,41 (25.157.463 seçmen) , “Hayır”
için % 48,59 (23.779.141 seçmen)oy kullandı. Referanduma Katılım yurt
içinde %87,45, yurt dışında % 44,60, gümrük kapısında % 3,32 oldu. YSK
Başkanının bu açıklamasıyla yürürlüğe giren Anayasa Maddelerinde ki
değişikliğin gereği olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti Yönetiminde Yeni Bir
Dönem başlamış oldu…
Bu minvalde
Anayasamızda değişen 18 maddeden en önceliklilerinden bazıları için siz
okuyucularımla paylaşmak istediğim Analizlerim olacak. Yeni Dünya düzeni
içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin hak ettiği konumda bulunması için
TBMM’nin Yasama görevini layıkıyla yapabilmesi için Devletin Yönetim şeklini
Başkanlık sistemine taşımamız gerekiyordu. Bunun adı Partili Cumhurbaşkanlığı
olur, Başkanlık olur; Yarı Başkanlık olur geç kalınmış bir karardı. Çünkü
Dünyanın değişken konjonktüründe Türk Devletinin Yönetimine ani hareketler
yapabilme kabiliyeti kazandırılmak zorunluluğu bulunmaktaydı. Yürütmenin hızla
kararlar alabileceği bir yapıya kavuşması demektir ki; bunun adı “Başkanlık” Sistemidir. Bizim Anayasa
Değişikliğinin 7-8-9 maddeleriyle getirilen Cumhurbaşkanına tanımlanan yetkiler
ile 10 maddesinde tanımlanan Hükümet etme şekliyle Yürütme Ergi TBMM’den alınarak Cumhurbaşkanına (Partili
Cumhurbaşkanına) verilmektedir. TBMM ‘nin görevi Yasama Ergi ile gerçek benliğine kavuşturulmaktadır. Yargı Ergini ise getirilen
değişikliklerle bağımsız ve tarafsız mahkemeler eliyle yerine getirilecektir.
Burada Hükümeti oluşturacak Bakanların nitelikleriyle, Cumhurbaşkanı tarafından
atanacak Cumhurbaşkanı Yardımcıları konusu muamma gibi durmaktaysa da bu
konular uyum yasalarıyla sağlığa kavuşturulacaktır inancındayım. Seçilecek
Bakanların ve Cumhurbaşkanı Yardımcılarının tıpkı Amerika Birleşik
Devletlerinde olduğu üzere Meclisin onayı ile yemin ederek göreve başlamaları,
TBMM’nin Bakan ve Başkan Yardımcıları üzerindeki denetim yetkilerinin daha
etkin olması gerektiği, bütçe oluşturma yetkisinin Cumhurbaşkanı da verilmesi
gibi konular eleştirel konuları oluşturmaktadır.
Türk Milletimizin
onay verdiği 18 maddelik Anayasa değişikliklerinin bir kısmı hemen, bir kısmı
ise 2019 yılında yapılacak seçimlerden sonra yürürlüğe konulacaktır. Bu
değişikliklerden ilki gerçekleşmiş 2 Mayıs tarihinde Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan Ak Partiye 979 gün sonra tekrar üyelik kaydını yaptırarak
Partili Cumhurbaşkanı olarak görev defterine yeni bir sayfa açmıştır. AKP 21
Mayısta yapacağı olağanüstü genel kurulda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı
Genel Başkanlığa aday göstereceğini deklare etmiştir.
21 Mayısta yapılacak
olağanüstü genel kurulda Genel Başkanlık sıfatını elde etmesiyle Cumhurbaşkanı
Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağı, Partisini 2019 Cumhurbaşkanlığı ve
TBMM seçimlerine nasıl hazırlayacağı merak konusudur. Reis Parti içerisinde
yeniden bir dizayn yapacak mıdır.? Kaybedilen yerlerdeki Belediye Başkanlarını,
İl Teşkilatlarını yenileyecek midir.? Başbakanda ve Bakanlar Kurulunda ne gibi
değişikliklere gidecektir.? Bunlar Kamuoyunun merakla beklediği ve izlediği
konulardır.
Merakla beklenen bir
başka konu ise MHP Genel Başkanı Sn. Devlet Bahçelinin de Referandum sonrası
partisinin gurup toplantısında dile getirdiği: “Şu an Türkiye terörle mücadele
sürecindedir. Buna rağmen adalet ve hukuktan taviz verilmemesi, ecdadımıza
karşı borcumuzdur. Bir yanda FETO, diğer yandan PKK/PYD/YPG ve IŞİD Türkiye’nin
başını ezmesi gereken, haklarından gelmesinin kaçınılmaz olduğu zehirli birer
yılandır.
Türk devleti, darbe
girişiminden sonra reflekse geçmiştir. Hakkı teslim etmek adına diyebilirim ki,
epey mesafe alınmıştır. Ancak FETÖ ile mücadelenin tatmin edici seviyeye
ulaşamadığı son gelişmelerden belli olmaktadır.
Bir kez daha hükümete
sesleniyorum. FETÖ’ nün ucu nereye dayanıyorsa oraya kadar gidilmeli ve kökü
kazanmalıdır. Bu katillerin, bu Türkiye düşmanı yapılanmanın bulundukları her
alandan sökülüp atılması milli beka meselesidir. Bu yapılırken adalete dudak
bükülmemelidir. Kim suçlu, kim suçsuz bunun ayrımı iyi yapılmalıdır. Vebali
hepimizin omzundadır. Henüz tabandan tavana çıkılmamıştır. Hala hatırlı ve
imtiyazlı isimlere dokunulmamıştır.
Sayın
Cumhurbaşkanı’na, Sayın Başbakan’a buradan çağrı yapıyorum. “Dün yanımızdaydı, yakınımızdaydı, vefaydı,
şuydu buydu” demek haramdır. Bunlarla mücadele sonuna kadar helaldir.
Bahçeli, FETÖ'yle
mücadele konusunda yeterli girişimlerin olmadığını vurgulayarak, "FETÖ'cü memur var da, meşhur siyasetçiler
yok mu?” deyip örgütün siyasi ayağının hâlâ durduğunu ifade etti.”
Cumhurbaşkanı Sn.
Recep Tayyip Erdoğan’ın atacağı bütün adımlar 2019 Yılında yapılacak
Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Seçimlerine endeksli olacağı malumunuzdur. Türk
Siyaset sahnesine girdiği günden bugüne değin Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim
kazanma başarısı ortadadır. Reisin bütün gayreti 2019’da yapılacak seçimlere
odaklı olacaktır. Lakin onunda önünde % 51.41’lik EVET Halk Oylaması rizikosu
bulunmaktadır. Eminim Reis 2019 Seçimlerini kendisinin ve Partisinin lehine
sonuçlandırmak için bütün argümanları kullanacaktır. Reisin bu konuda en çok
zorlanacağı konuların başında yukarıda da değindiğimiz üzere 15 Temmuz 2016
Darbe Girişiminde bulunan FETÖ/PDY Terör Örgütünün Siyasi ayağının ortaya
çıkartılması ve hesabının sorulması olacaktır. İkinci önemli konu ise FETÖ/PDY
Terör Örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde oluşturduğu Parelel Devlet
Yapılanması oluşumuyla devletin kurumları üzerinde yaptığı deformasyonun ve
dejenerasyonun bir an önce giderilmesidir. Bu deformasyonun ve dejenerasyonun
ortadan kaldırılabilmesi için bir önceki Analiz yazımda belirttiğim üzere
Devletin Yönetim Kadrolarına atanacak bürokratların Ehliyet-Liyakat-Sadakat
(Devletine ve Milletine) ilkeleriyle doğrudan ilişkilendirilerek atamalarının
yapılmasıdır. Üçüncü önemli husus ise kendi partisi içerisinde yuvalanmış
kripto kişiliklerin ortaya çıkartılarak halkın gözünde, “Devletime ve Milletime
kast eden kardeşimde olsa acımam, gereğini yaparım” imajının ortaya
konulmasıdır. Diğer konular Cumhur Reis için teferruat niteliğinde olacaktır…
Bütünün birde diğer
yarısı olan % 48.59’luk HAYIR cephesi vardır ki bu konuyla ilgili Analizlerimi
bir sonraki Allah (C.C) izin verirse yazmak istiyorum. Yukarıdaki Analizlerimi
yaparken Adaletli olmayı, Dürüstçe yorumlamayı şiar edinerek yaptığımın
bilinmesini diliyorum. Bu konuda şahsıma örnek olarak aldığım Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.s)’in şu hadisine layık olmuş; “Gök kubbenin altında ve
yeryüzünün üstünde Ebu Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur. (Tirmizi, İbn.
Mace)” Ebu Zer el-Gifari hazretleridir.
Sağlıcakla Kalın…