Tarih biliminin en önemli özelliklerinden biride hiç
şüphesiz objektif olması ve belgelere dayanmasıdır. Aksi takdirde bilim
olmaktan çıkar. Dedikodu ve iftira malzemesi olmaktan başka bir şey olmaz.
Mustafa Kemal “Tarih yazmak, tarih
yapmak kadar önemlidir” derken de aslında aynı şeye parmak basmaktadır.
Tarihçi, tarih metodolojisi almış kişilere denir ki tarih
bilimi de tarihçiler tarafından yapılmalıdır. Aksi halde günümüzde yaşanan saçmalıklar
ortaya çıkar.
Günümüzde de bu tip zevatlarla sık sık
karşılaşıyoruz. En son örneğini yaşadığımız üzere Tarihçi olmayıp tarihin
sırtından geçinen, dönemin adamı, rüzgar gülü, şahsiyetsizler bu milleti
zilletten, kölelikten kurtaran bu ülkeyi kuran Mustafa Kemal Atatürk’e dil
uzatabilmektedir.
Yirmi yıldan fazla cephelerde bu millet
için mücadele eden, ömrünü Türk milletinin
varlığı için vakfetmiş, yıkılan imparatorluğun küllerinden bağımsız bir
millet ortaya çıkaran, milli mücadelenin baş mimarı, başkomutanını Mustafa
Kemal’e pervasızca hakaret edenler aslında milli mücadeleye ve Türk milletine
düşmandırlar.
Bu millet magazin içeren tarihi
dizilerden tarihini öğrenmesin derken, bugün daha büyük bir felaketle karşı
karşıya olduğumuzu gördük. Çakma tarihçiler, Fesli soytarılar, rüzgar gülleri,
tarih yaptıklarını iddia ederek geçmişimize bu milletin değerlerine iftira
atmaya devam etmekteler.
Yaptığı programlarda Atatürk’ün anne
babası ile ilgili, manevi kızı ile ilgili attığı iftiralar, belgelerle oynamak
suretiyle ortaya attığı safsatalar tamamen Atatürk düşmanlığının açıkça dışa
vurumudur.
İşin ilginç tarafı “Atatürk’ü koruma
kanunu” çerçevesinde cumhuriyet savcılığının açtığı soruşturma hariç toplumdan da doğru dürüst tepki
gelmedi. Yapılan bu iftiraya karşı ciddi bir tepkide görmüyoruz. Tabiki bu
iğrenç iftiralara karşı savunmaya geçecek değiliz. “Savunmaya çalışmak demek
“sanki gerçek bir altyapısı var mı” diye
algılanabilir ki bu bile genç dimağlar arasında sorun oluşturabilir.
Tarihçi
olmayıp Tarihin sırtından geçinen, dönemin adamı, rüzgar gülü şahsiyetsizler
günümüzde olduğu gibi atalarımızı da ikiye bölme sevdasındalar. Hiçbir millet
yok ki tarihi liderlerini ideolojisine göre ayırıp bir kısmını överken diğerini
yersinler. Oğuz Han’dan başlayan ve Mustafa Kemal ile sona eren bu milletin
değerlerine her zaman sahip çıkacağız.
Geçmişi geleceğe
ayna yapmaya çalışan tarih maalesef bazı müptezellerin düşmanlıklarını kusma
haline dönüşmüştür. Okuyan,
değerlendiren yüce Türk milletinin genç kuşakları, bu karalama kampanyalarına,
iftiralara kulaklarını tıkayacak ve geleceğine ilim ve fen ile belirleyecektir.
ibn haldun’un dediği gibi “
Geçmiş geleceğe suyun suya benzediği kadar benzer” özellikle yakın
tarihimiz için bunu söylemek daha anlamla olur.
Geleceğimiz
geçmişimize benzemesin.