Dönemin şartları içinde Samsun ve dolayları mütareke Türkiye’sinin
en çapraşık çete faaliyetlerine sahne olan ilimizdi. Mevcut çete
faaliyetlerinin çoğunluğunu Pontusçu Rumlar oluşturmaktaydı. Mustafa Kemal
Paşa’nın, IX. Ordu müfettişliğine atanmasının başlıca nedeni de bu yöredeki
Rumları, orada yaşayan Türklere karşı korumak ve Anadolu’da kurulmakta olan
milli cemiyetleri dağıtmaktı.
Mustafa
Kemal Paşa, yolculuk hazırlıklarına başladı. İlk iş olarak da kendi Müfettişlik
Karargâhını hazırlamak için yakından tanıdığı, güvendiği, şahıslara bizzat
ulaşarak birlikte çalışmayı teklif etti. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa,
karargâhında olmayıp da Anadolu’ya geçmelerini istediği yakın arkadaşlarını da
bu hususta iknaya çalıştı.
İşleri
şansa bırakmak niyetinde olmayan Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktığında
işlerini kolaylaştıracak birtakım “faydalı olan mevaddın” ve görev bölgesindeki
vilayetlerin, jandarma kuvvetlerinin hareket noktalarını gösteren harita ve
krokinin de kendisine verilmesi talebinde bulundu. Yine İstanbul’dan hareket
etmeden evvel, 13 Mayıs 1919’da, Harbiye Nezareti’ne Müfettişlik Karargâhı’nda
görevli bulunanların üç aylık maaşlarını ve kullanabilecekleri iki adet
otomobilin kendilerine verilmesinden sonra hareket edileceğini bildirmişti.
Mustafa Kemal, bu hazırlıklarını bir taraftan tamamlarken, diğer taraftan da
Müfettişlik bölgesinde olup bitenleri öğrenmek için 12 Mayıs’ta, Canik
Mutasarrıflığı’na ve Sivas Vilâyeti’ne bir telgraf göndererek bölgede hâlen
faaliyet gösteren çeteler hakkında bilgi istemişti.
İngilizlerden
alınan vizeye rağmen, tereddütleri bitmeyen Mustafa Kemal Paşa, zaman
kaybetmeden özel ve resmî ziyaretlere başlamıştı. İlk olarak Bekirağa
Bölüğü’nde tutuklu bulunan arkadaşı Fethi (Okyar) Bey’i ziyaret etmiş ve
dışarıda olup bitenler hakkına fikir teatisinde bulunmuştu. Bu görüşmenin ardından
devlet erkânıyla da vedalaşarak, Padişah’la son görüşmesini yapmak üzere
Saray’a kabul edilmişti. Padişah, görüşmelerinde ona çok manalı ve şu sözleri ifade eder: “Paşa, Paşa, devleti
kurtarabilirsin”.
Padişah
ile Mustafa Kemal Paşa arasında geçen sıcak konuşmalar padişahın bir anı olarak
kapağı üzerine kendisinin inisyalleri işlenmiş bir saati vermesiyle sona
ermişti.
Böylece
ziyaretlerini de tamamlayan Mustafa Kemal Paşa, 14 Mayıs’ta Samsun’da III.
Kolordu Komutanlığı’na bir telgraf çekerek, cuma günü Bandırma Vapuru’yla
hareket edileceğini, Samsun’da karargâh için gerekli tertibatın alınmasını
bildirmişti.
Mustafa Kemal Paşa’nın
İstanbul’dan Samsun’a Hareketi
Mustafa
Kemal’in Samsun’a hareket edeceği gün yaklaştıkça, kendisinin ve karargâhının tutuklanacağı
yahut Karadeniz’de geminin batırılacağı şeklinde dedikodular yayılmaya
başlandı. Yolculuk için vize veren İngilizler niçin böyle bir yola
başvuracaklardı? Görünürde dedikodu gibi görünen bu haberler, kanaatimize göre
İngiliz Gizli Servisinin işgüzarlığı olup, Mustafa Kemal Paşa’ya bir korku, bir
uyarı mesajı vermek istemeleriydi. Olanlardan habersiz olan Mustafa Kemal Paşa,
rıhtımda Rauf (Orbay) Bey tarafından karşılanmış ve bu haberleri de Rauf
(Orbay) Bey’den öğrenmişti. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa tepkisini şu
ifadelerle dile getirmişti: “Burada esir gibi yaşamaktansa Karadeniz’de batmayı
tercih ederim”.
Sonunda
bütün hazırlıklar, vedalaşmalar, emirler, istekler tamamlanıp resmî
problemlerini hâlleden Mustafa Kemal Paşa ve karargâhı, İsmail Hakkı Bey’in
idaresinde Bandırma Vapuru’yla Samsun’a hareket etti. Vapur kısa bir süre sonra
Kızkulesi yakınlarında İngilizler tarafından durdurulmuş ve kontrol edilmek
istenmiştir. Bu olay yukarıdaki dedikoduların bir parçası gibi görünse de asıl amaçları,
Anadolu’ya silah ve malzeme kaçırılmasını önlemekti. Gerçi Mustafa Kemal
Paşa’nın Anadolu’ya gönderilmesi, İngilizlere ordunun silahtan tecrid edilmesi
şeklinde izah edilmişti; ama onlar yine de tedbiri elden bırakmak
istemiyorlardı. İngiliz Kontrol Heyeti aramayı bitirmişti. Vapur, Boğazın
kasvetli manzarasından yavaş yavaş uzaklaşırken üzüntüsü daha da artan Mustafa
Kemal Paşa, Dolmabahçe önlerinde demir atmış düşman gemilerini yanındakilere
göstererek: “Bunlar işte böyle... Yalnız demire, çeliğe ve silah kuvvetine
dayanırlar. Maddeden başka bir şey bilmezler. İstiklal ve hürriyeti uğrunda
uğraşa karar vermiş bir milletin kudret ve kuvvetini anlayamazlar. Biz silah ve
cephane değil, ideal ve iman götürüyoruz” diyerek duygularını dile getirmişti.
Vapur,
Karadeniz’in azgın sularında yol alırken Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’daki
dedikoduları önemsemiş olacak ki, kaptana; “Mümkün olduğunca sahile yakın
gideceksin” diye emir vermişti. Bundan maksat herhangi bir tehlike karşısında
teslim olunmayıp, zaman kaybetmeden karaya çıkmaktı. Bu heyecan, korku ve ümit
arasında 18 Mayıs’ta Sinop’a gelindi. Mustafa Kemal Paşa, İngilizler tarafından
takip edildiğini fark edince, endişelerinin yersiz olmadığını bu yüzden
mümkünse Sinop’a çıkarak oradan karayoluyla Samsun’a gidilmesini düşünmüştü.
Bunun için, yaverlerini Sinop’a göndermişti. Ancak, Sinop’tan Samsun’a
yapılacak yolculuğun daha meşakkatli olacağı kendisine bildirilince, yine deniz
yoluyla harekete karar vermişti.
Mustafa
Kemal Paşa, yolculuk boyunca da başta Refet (Bele) Bey olmak üzere
kurmaylarıyla, Samsun’dan sonraki takip edilecek yol ve yapılması gerekenler
hakkında fikir teatisinde bulunmuştu.
Arif
Hikmet Gerçekçi’nin ifadesiyle “İstanbul’dan Samsun’a Cehennemî Saatler”
nihayet 19 Mayıs 1919 sabahı saat 6’da son bulmuştu. IX. Ordu Forsu çekili
Bandırma Vapuru da nihayet Samsun limanına demir atmıştı. Mustafa Kemal Paşa
da: “Haydi arkadaşlar! Karada bize ölüm yok artık” diyerek geleceğe göndermeler
yapmıştı. Böylece Heyet, kendilerini karşılamaya gelen halkın, yöneticilerin ve
komutanların sevgi gösterileri arasında Samsun’a ayak basmıştı. Sonra da
kendileri için hazırlanan Mıntıka Palas Oteli’nde istirahate çekilmişti.
Mustafa Kemal Paşa’nın
Samsun ve Havza Faaliyetleri
Mustafa Kemal, bu anlamlı yolculuğun ilk
durağı sayılabilecek Samsun’da altı gün kalır. Kendisini devamlı takip eden
İngilizler yüzünden halkın arasına katılmamış, günlerini daha çok güvendiği
arkadaşlarıyla haberleşerek geçirmiştir. Mustafa Kemal, Samsun’da emrinde
bulunan vilayetlerin mülki amirlerine ve Kolordu Komutanlıklarına kendi
bölgelerindeki asayiş durumunu ve merkezlerdeki teşkilat ve mümessilleri
hususunda istihbarat bilgisi ister. Bu istihbarat bilgilerini de değerlendirmek
suretiyle edindiği bilgi ve izlenimleri Sadarete rapor hâlinde sunar. Öyle ki
livaların asayişi ve güvenliği ile ilgili bu raporlar Bakanlar Kurulu’nda
okunur ve pek çok istifade edildiğinden bahisle Mustafa Kemal’e teşekkür dahi
edilir.
Samsun’daki
faaliyetleri İngilizleri ziyadesiyle rahatsız etti. 24 Mayıs’ta en çok
şikâyetin olduğu Merzifon, Ladik, Amasya gibi yerlerde bizzat incelemeler
yapmak ve tedbirler almak gayesiyle karargâhını Havza’ya nakledeceğini Harbiye
Nezareti’ne bildirdi. Buna bahane olarak, Samsun’a geldiğinden beri yeniden
başlamış olan böbrek sancılarına karşı Havza kaplıcalarından yararlanmak
istediğini ileri sürdü. Şüphesiz bununla hem askerî ve siyasî çalışmalarını
rahat yapabilecek bir ortama kavuşmayı hem de bölgede görevli İngiliz askerine
ve çetelere gözdağı vermeyi amaçlamıştı.
Mustafa
Kemal’in Havza’ya hareketi, onu aynı zamanda halkın arasına katılarak onlara
ülkenin ahvalini anlatan, bu kötü durumdan kurtulmak için yöresel
teşkilatlanmayı teşvik eden bir sivil, bir lider konumuna getirmişti.
Atatürk'ü Anma, Gençlik
ve Spor Bayramı
Mustafa
Kemal, Türk Milleti'ne ve Türk Gençliği'ne karşı duyduğu sonsuz güvenle,
atıldığı bu mücadeleden galip çıkıp yeni Türk Devleti'ni kurduğunda, dünya
emperyalist devletlerinin tüm yüz yıllık planları da yıkılmış oluyordu.
Temellerini
attığı bu genç devletin gelişerek yücelmesi de ancak Türk Gençliği'nin
çalışmalarıyla, onların beden ve ruh sağlığıyla başarılabileceğine inanıyordu.
Bundan ötürü Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin ve İnkılâpların muhafaza ve
savunulması görevini, inandığı ve en çok güvendiği Türk Gençliği'ne verdi ve 19
Mayıs 1919'da, O'nun Türk Milleti'ne ve Gençliği'ne güvenerek savaşa atıldığı
günü Türk Gençliği'ne "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak armağan etti.
Daha
sonraları da bu isim Atatürk’ü anma vesilesiyle adı Atatürk'ü Anma, Gençlik ve
Spor Bayramı olarak değiştirildi. 1981 yılından başlayarak da, «Atatürk'ü Anma
Günü» olarak da kutlanmaya başlandı.
Atatürk
bir söyleşi sırasında: «Ben 19 Mayıs'ta doğdum» demiştir. 19 Mayıs bir yandan
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı, öte yandan ülkemizin kurtarıcısı,
devletimizin kurucusu Atatürk'ün doğum yıldönümü olarak törenlerle
kutlanmaktadır. Her yıl coşku ile kutladığımız bu özel günümüzü, Türk Gençliği
olarak çok iyi anlamalı ve gözetmeliyiz.
Her
türlü manevi değerlerimize fütursuzca saldırıldığı şu günlerde özellikle
devletimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’e yapılan iftiralara karşı durmalı
ve şeref yoksunu sözde tarihçilere gereken en sert tepki gösterilmelidir.
Daha
nice uzun ve coşkulu 19 Mayıs’lar kutlamak dileğiyle.