Eskişehir’in Sazak köyünde doğan Gün
Sazak, eski milletvekillerinden Emin Sazak’ın oğludur. İlk ve orta
tahsilini Eskişehir'de, yüksek tahsilini de ABD’de
yapmıştır.
Sazak ailesi Eskişehir’de geniş
topraklara sahip çiftçilik yapan bir ailedir. Bu yüzden Gün Sazak Amerika’ya
ziraat okumaya gönderilir. Yüksek tahsilini tamamlayıp yurda dönen Gün Sazak
toprak işlerine girer, modern teknoloji ile işlerini geliştirir, verimi
arttırır. İşlerini düzene koyduktan sonra Ankara'ya yerleşerek inşaat
müteahhitliğine başladı.
MHP genel başkan yardımcısı iken 21 temmuz
1977'de kurulan ikinci Milliyetçi
Cephe hükümetinde milletvekili olmadığı halde dışarıdan Gümrük ve
Tekel Bakanı olarak görev aldı. Güneş
motel vakasıyla 11 Adalet Partili
milletvekilinin AP'den istafa edip CHP'ye geçmesiyle II. Milliyetçi Cephe
hükümeti düşürüldü. 11 milletvekilinin hepsine de bakanlık verilince Gün
Sazak'tan boşalan Gümrük ve Tekel Bakanlığını Tuncay
Mataracı aldı.
Abdi İpekçi Milliyet gazetesinde çok sonraları yazmış
olduğu bir yazıda; Tuncay Mataracı’yla Gün Sazak’ı kıyaslayarak, Tuncay
Mataracı döneminde artan kaçakçılık ve diğer gümrük sahtecilikleri dolayısıyla
Gün Sazak’ı ve dönemini överken, Mataracı döneminde ayyuka çıkan rüşvet ve suiistimallerin
dökümünü vererek Tuncay Mataracı’yı ve onun iş ve eylemlerini yerden yere
vurmaya başlamıştı.
Dürüst Adam
Uğur Mumcu da Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde defalarca
mafya, rüşvet, irtikap ve kaçakçılık gibi konularda, açıkça Gün Sazak'ı
desteklemiş ve onun özellikle mafya ile mücadelesini överek, tıpkı Abdi İpekçi
gibi, Gün Sazak’ın başarılı, namuslu ve vatansever çalışmalarından çokça söz
ederek sonraki dönemlerde rayından çıkan Gümrük ve Tekel uygulamaları dolayısıyla
dönemin sol hükümetlerini kıyasıya eleştirmişti.
Oysa siyasal görüşleri Gün
Sazak'ınkiyle taban tabana zıttır. Fakat İpekçi Mataracı’nın kaçakçılık
konusundaki tutumunu saptamış ve bu yüzden siyasal görüşüne katılmadığı
Sazak'ı, desteklemeyi uygun görmüştür.
Ayrıca CHP'nin sol kanadından İzmir
Milletvekili Süleyman Genç "Ben inceledim, cumhuriyet kurulduktan bu yana
gümrüklerdeki soygunu fikri ve felsefesi benimle yüzde yüz ters olan Gün Sazak
önlemiştir" diye konuşur.
Kendisini yakından tanıyanların büyük bir şahsiyetten söz
ederek anlattıkları Gün Sazak, aslında o dönem milletvekili değildi. Dürüst,
yüksek ahlâklı ve sağlam karakterli bir adam olarak yakın çevreden uzak çevreye
kadar herkesin sevgi ve saygısını kazanmış, yardımseverliği ve cömertliği
dolayısıyla kendisini tanıyan herkesin, özellikle de ülkücü gençlerin gözünde
ise bir ‘Ağa’, ‘Gün Ağa’ olarak biliniyordu.
O vakte kadar Gümrük ve Tekel Bakanlığı’nda yaşanan her
türlü rüşvetin, yolsuzluğun ve ülkeye yayılan karaborsa ve kaçakçılığın sonu
gelmişti böylece. Başta Gün Sazak olmak üzere, sağlam karakterli dürüst ve
idealist kadroların gümrüklerden kuş uçurtmayan ve kaçakçılara geçit vermeyen
bu çabaları ise kısa zaman içinde başta mafya teşkilatları olmak üzere, Gümrük
ve Tekel Bakanlığı’nda yuvalanan rüşvetçi memurların da korkulu rüyâsı haline
geliyordu.
Bu anlamda Gün Sazak’ın şu sözleri hayli manidardı:
"Kaçakçılık sistemi devlet memurlarının himâyesi altındadır. Bu memurların
arkasında umulmadık yetkililer var. Onları belirleyecek kişiler de şebekenin
bir parçası durumunda. Üstelik çok güçlüler. Ben her şeyi göze alarak ve
kimsenin gözünün yaşına bakmadan bu şebekeyi dağıtmaya kararlıyım. Dürüst bir
kadro kuracağım. Milletvekillerinden gelecek tepki ve talepleri dinlemeyeceğim."
Böyle diyordu ama, bir yerlerde yuvalanan kapkaranlık bir
güç ise, kaybetmiş olduğu haram kazancın hesabını yaparak onun ve ekibinin
hızını kesmek üzere en başta bu yılmaz, yenilmez ve hiçbir menfaatle yoldan
çıkarılmaz adamı ortadan kaldırmanın hesaplarını yapıyordu.
2. Milliyetçi Cephe Dönemi'nde 5,5
ay bakanlık yaptı.
Fenerbahçe eski başkanlarından
(1993-1994) Güven Sazak ve Atletizm Federasyonu eski
başkanlarından Yılmaz Sazak'ın
(ölüm: 15 Temmuz 2000) kardeşidir. Oğlu Süleyman Servet Sazak da MHP den bir dönem (TBMM 21. dönem, 1999
seçimleri) Eskişehir Milletvekilliği yapmıştır.
27 Mayıs 1980. Saat: 21.15.
Gün
Sazak’ın eşi ile birlikte döndüğü bir ziyaret sonrasında Ankara -
Kavaklıdere'deki evinin önünde çapraz ateşe alınarak şehit edildiği gündür.
Gün Sazak, sırtından aldığı 8 - 10 kurşun yarası ile orada şehit olur. Ertesi
gün, MHP Genel Merkezi önünde yapılan törenden ve Ankara Hacı Bayram Camii'nde
kılınan cenâze namazından sonra Eskişehir'de doğduğu köyde toprağa verilir.
Cenâze törenine Türkiye'nin her tarafından 300.000 kişi katılır. Tekbir sesleri
ve gözyaşları ile son yolculuğuna uğurlanır.
Dürüstlüğü, işine hakimiyeti,
korkusuzluğu ile milliyetçi Türk gençliği kadar, Devlet kademesinde görev
alacak, almayı düşünen herkesin çok iyi tanıması gereken bir Devlet Adamıdır.
Gün Sazak, tüm insanlık nazarında şerefli, haysiyetli bir ülkü
insanıydı. 1980’den önce gerek şerefsiz
komünist kurşunlarından dolayı gerekse namussuz darbeciler eliyle şehit edilen
ülkücü gençlik, Gün Sazak kalitesinde insanlardı. Ülkücü hareket bundan
sonrada daha birçok Gün Sazakları
yetiştirebilecek kabiliyettedir.
Başbuğ Gün Sazak için diyor ki:
“Değerli arkadaşım, Gün Sazak, inandığı dava uğrunda şehit oldu. O
ölmedi, her zaman aramızdadır, aramızda yaşayacaktır; hatırası ile fikirleri
ile davası ile Türk milletine güç verecektir, hız verecektir. Şehitler ölmez.
Allah rahmet eylesin.”
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun Gün Sazak için yazdığı şiir:
Kurudu göller pınarlar canım gitti,
Devrildi iri çınarlar niye gül fidanım gitti?
Bölünmesin diye Millet, baki kalsın diye Devlet
Dağlar gibi kemikli et, seller gibi kanım gitti...
Paramparça idi ruhum ellerinde bir yumruğum...
Tufanı bu mudur nurun diye arşa ölüm gitti...
Hey yakınlar uzaklar bekler pusular tuzaklar
Tufana dönüşşün Sazaklar göz ışığım günüm gitti
Yetim kaldı körpe canlar feryadını nice dağlar
Gün doğmak üzere ağam gün batarken inim gitti
Bu bir nesildir sürekli gözü pek çatal yürekli
Zor günlerinde gerekli tuğ gibi gençliğim gitti
Sakarya eski yiğitli, Bağrı kan süslü yiğitler...
Zülfen gözlü yiğitler gitti ya gitti...
4 Ocak 1968 Ankara Türk
İslam davasının 22 yaşındaki ilk şehidinin Ruhi KILIÇKIRAN’IN Ankara site
yurdunun da iftiranı açtıktan sonra şehit olmuştu. Giyecek ikinci bir gömleği dahi olmayan her
akşam yıkayan ter kokmasın diye temizliğine önem gösteren, kâfir komünist
militanın tövbe hâşâ yaradana küfür etmesine karşı KILIÇKIRAN komünist militana
vurarak birkaç masa öteye fırlatmıştır. Tek başına karşı gelen KILIÇKIRAN orada
şehit olmuştur. İlk şehidimiz şerefsiz ellerce yapılmışken 1980 döneminde ki
son şehidimiz Selçuk DURACIK ve arasında yer alan yüzlerce şehidimizi unutmak
tabiî ki mümkün değildir.
27 Mayıs Ülkücü Şehitleri anma gününde, Gün Sazak Bey’in
nezdinde devlet, millet, bayrak uğruna hayatlarını kaybetmiş kutlu dava yolcusu
dava şehitlerimiz olan Ruhi KILIÇKIRAN’ın davası uğruna şehit
olmasıyla başlayan süreçte nice umutlar, fidanlar kefenlerine koşarak gittiler.
Şehitlerimiz, nura doğru koştular. Kırıkkale’li Osman ARICA, Oğuzhan AKINCI,
Baki YEŞİLOĞLU ve Süleyman ÖZMEN, Yusuf İMAMOĞLU, Dursun ÖNKUZU, Alper Tunga
UYTUN sadece adını anabildiğimiz şehitlerimizden bir kaçıdır. Bunun yanında 12
Eylül yönetiminin, yağlı urganının şerefsiz ellerce boğazlarına geçirildiği; Ahmet
KERSE, Ali Bülent ORKAN, Cengiz BAKTEMUR, Cevdet KARAKAŞ, Fikri ARIKAN, Halil
ESENDAĞ, İsmet ŞAHİN, Mustafa PEHLİVANOĞLU ve Selçuk DURACIK Şehitlik makamına ulaştılar.
Ülkücü hareketin önünü kesmek
için yapılmış olan 1980 hükümet darbesi ile devlet tarafından durdurulan bu
hareketin vatan, millet, bayrak için yaptığı bu mücadelede verdiği şehit
sayısının tam olarak tespit edildiğini düşünmüyorum. Daha kapsamlı çalışmalar
yapılması ve gelecek kuşaklara hepsinin mücadelelerinin aktarılması gerekmektedir.
Merhum Başbuğumuz Alparslan
TÜRKEŞ ve Gün SAZAK olmak üzere, Vatan-Türk Milletinin varlığı ve
devamlılığı için Hakk’a ulaşan tüm Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet
diliyorum. Kabirleri nur, mekânları cennet, ruhları şad olsun.