O
eskidenmiş. Yiğit adam eline kılıcını kalkanını alır adeta dalarmış cengin
ortasına ve bileğinin gücü ile kılıç sallar kalkan kavrar kendini veya
korumasına tevdi edilen olgular için savaşırmış.
Gücü yetmişse düşmanı alt eder yiğit
olduğunu gösterir ve dosta düşmana ilan eder, yok yetmemişse gücü, tarihin tozlu sayfalarında yerini alırmış.
Elbette bu eli kılıç tutan
insanların oluşturduğu devletlerde böyleymiş. Yiğit devlet kılıcı keskin olan
vatandaşlardan oluşan devletmiş. Elbette kalleşlik ve çeşitli desiseler ile
etrafına hükmetme durumunda olanlarda varmış. Ama daha çok bilek gücü ölçüt
olurmuş eskiden.
Şimdi para kimdeyse güç onda.
Efendim para her şey demek değil
denilecektir. Evet bende katılıyorum para her şey değil ama para çok şey.
Yani belki her şeyin müsebbibi veya
çözümü parada değil ama emin olun açacağı kapının da adeti az değil.
Evin içinde huzursuzluğun pek çok
nedeni olabilir. Ama derinlemesine inin bakın genel anlamda yine maddi güce
dayanır. Parayla saadet olur mu? Evet olur. Tabi ki tek saadet aracı para değil
ama dediğim önemli bir yere sahip.
Adam zar zor geçiniyor zaten birde
akşam eve gelirken bir demet güle bilmem kaç para mı verecek de kapıyı açan
eşine uzatacak. Efendim bir demet değil de bir tek gül alsın oda yeter. Yok,
efendim yetmez. Düşünsene yaşı kadar gülün kapı açılınca kadına uzatıldığını.
Mutlu olmaz mı?
Kadın zaten çocuklarla uğraşmaktan
helak olmuş ve eldeki tüm olanları kullanarak bir kap yemek yapmış. Eşine
sunabildiği yorgunluktan çökmüş bir surat ve o bir kap yemek. Oysa çocukları
ile bakıcının ilgilendiği ve akşam eşine tüm hünerini gösteren kadının yaptığı
yemekleri sunulduğu bir masaya oturan eş mutlu olmaz mı?
Tamam, fazla dramatize ettim. Asıl
ben devletler bazına gelmek istiyorum.
Paran varsa güçsün arkadaş. Amerika
gitti Arabistan ile bir anlaşma yaptı. Birinde para birinde yapacak güç var.
Her ikisi de mutlu oldu. Hemen ardından ilk adım Katar oldu. Katar’ın ayağını
kaydırmak için ikili anlaşma kim ne derse desin hemen devreye girdi. Burada
amaç Katar’ın mali gücüne ve doğal zenginliğine ve tabi ki bunu istediğim gibi
kullanırım çıkışına karşı da bir çelme takmak.
Aslında Katar için görülen bu
revanın perde arkasında bizim bacağımıza kurşun sıkma gailesi var. Zira bölgede
söz sahibi olup güçlendikçe bizleri itibarsızlaştırma çabaları da aldı başını
gidiyor. Nasıl olurda Katar’a asker gönderirsiniz. Arkadaş neden rahatsız
oluyorsun. Senin askerin veya senin desteklediğin ülkenin askeri gelmiş oraya
kamp kurmuş. Ona sesin çıkmıyor hatta ne ettiklerini bilmeyip sonradan …ler
gibi pişman olan Saddam’ı deviren Müslüman toprakları postalları ile
çiğneyenleri alkışlayanlar gibi alkışlıyorsun da Türk askerine mi orada ne
geziyorsun diye hesap soruyorsun.
Düne kadar gölgelerine kurşun sıkan
pek çok devlette işin içine para girince can ciğer kuzu sarması oluyor. İşte
İran Amerika örneği. Adamlar 50 adet uçak alacağız diyince her ikisinde de ne
düşmanlık kaldı ve büyük şeytanlık ne terörist devletlik. Yani maddi çıkarlar
işin içine girince prensip, mirensip kalmıyor. Ne söz kalıyor ne vaat kalıyor
ne dik duruş kalıyor.
Hülasa toparlayacak olursak para
işin içine girince mutluluk artıyor saadet artıyor. Efendim senin saadetin
artınca bir başka kişi yada ülkenin saadeti azalıyormuş. Bize ne? Parası olan
anlaşır yapar anlaşmasını satar iki petrol, doğalgaz, silah yoluna devam eder.
Mutlu mutlu yaşar. Kendi yağı ile kavrulan ise tırmalar durur birilerine şirin
görünmek için. Haaa vefa mı? Anladım şu İstanbul’daki semti soruyorsunuz…
Selam ve dua ile…