Barzan Aşireti, adını aşiretin merkezi olan Barzan
köyünden alır. Barzan bölgesi Erbil vilayetine bağlı olarak Irak Kürt
Bölgesi’nin en uç noktasında yer alır.
Aşiretin atası sayılan Mesud, Barzan’a yakın Hewînka
köyüne yerleşir ve o köyden bir kızla evlenir. Bu evlilikten Said adında bir
çocuk dünyaya gelir. Aşiretin liderliği ondan sonra oğlu Said’e geçer. Onu da
torunu Şeyh Taceddin izler. Şeyh Taceddini bir din alimi idi ve bu nedenle
etrafında birçok mürit toplanır. Bunun üzerine Barzan tekkesini kurar ve
ölünceye kadar bu tekkede şeyhlik görevini sürdürür. Onu, oğlu Şeyh
Abdurrahman, Şeyh Abdurrahman’ı da oğlu Şeyh Abdullah izler. Şeyh Abdullah,
oğlu Şeyh Abdusselam’ı, Seyyid Taha Nehri’den dini ilimleri öğrensin diye oğlu
Nehri Medresesi’ne gönderir. Şeyh Abdullah’ın vefatından sonra Şeyh Abdusselam,
Barzan Tekkesi’nin başına geçer. Onun yönetime gelmesiyle tekkenin müritlerinin
sayısı daha da artar. Bunun üzerine, O da Barzan’da dini ilimleri öğreten bir
medrese kurar.
Şeyh Abdusselam 1872′de vefat etti. Ölümünden üç yıl önce
İslam Fıkıh’ına dair değerli bir kitap yazdı. Ondan sonra oğlu Muhammed Şeyhlik
postuna oturdu. Şeyh Muhammed de zühd ve takvasıyla ünlüydü. Onun zamanında
Barzan Tekkesi komşu aşiretlerden mazlumların sığınağı oldu. Bu durum bazı
aşiret liderlerinin Şeyh Muhammed’i Osmanlı Sultanı’na şikayet etmelerine neden
oldu. Osmanlı Hükümeti Şeyh Muhammed’i Bitlis kentine sürgün etti. Şeyh burada
bir yıl kadar hapis yattı. Barzan’a geri döndüğünde fazla yaşamadı ve 1903
yılında vefat etti.
Barzaniler
Bitlis’te Sürgün
1903'de Şeyh Muhammed ölmüş ve geride beş oğlu kalmıştı.
Abdüsselâm (II), Şeyh Ahmed, Muhammed Sıddık, Muhammed Babu ve Mustafa Barzanî.
Bunlardan en büyüğü Abdüsselâm adıyla başa geçti. II. Abdüsselâm başa geçer
geçmez bölgesinde sosyal ve iktisadî yönden hızlı bir atak başlatmıştı. II.
Abdüsselâm bir şeyhden çok bağımsız bir siyasî lider gibi davranmaya
başlamıştı. Toprak reformu yapmış, fakir gençleri zorlayan, mehirdeki taşkınlık
kaldırılmış, toplumsal ilişkiler yeniden düzenlenmeye çalışılmış, güvenlik
önlemleri arttırılmış, köylerde camiler daha aktif hale getirilmiş, sorunlar
Osmanlı yönetimine aktarılmadan şeyhin atadığı imamlar tarafından çözülmüştü.
1909
yılında Osmanlıya Karşı Ayaklandılar
1907 senesinin baharında Şeyh Abdusselam, Brifkan
köyündeki Kadiri Tekesinin lideri Şeyh Nur Muhammed Brifkani’nin evinde önemli
bir toplantı gerçekleştirdi. Şeyhin 1907'de bölgedeki Kürt aşiret
temsilcilerini toplayarak Bâb-i Âlî'ye müracaat ettiği söylense de
Osmanlı Arşivi belgelerine göre şeyhin isyanı 1909'da olmuştur.
Muhtemelen 23 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilânından yararlanmak
isteyenler gibi II. Abdüsselâm da yararlanmak istemiştir. Toplantıda II. Abdüsselâm'ın
şu talepleri tartışıldı:
1-Kürt bölgelerinde Kürtçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi.
2- Eğitimin Kürtçe yapılması.
3-Kaymakamların, nahiye müdürlerinin ve diğer memurların
Kürtçe’yi iyi derecede bilenlerden tayin edilmeleri.
4-Devletin dini İslam olması hesabiyle mahkemelerde
verilen hükümlerin İslam şeriatına göre verilmesi.
5-Vergiler (zorunlu hizmetlerin karşılığı olarak) eskiden olduğu şekliyle
alınacak. Ancak bunların Kürt bölgelerindeki yolların onarımı, okulların
açılması için kullanılması.
Bâb-i Âlî hemen bölgeye Dağıstanlı Mehmed Fazıl Paşa
komutasında bir ordu gönderdi. Bu ordu da iki ay içinde II. Abdüsselâm'ın bu
ilk isyan hareketini bastırdı.
Şeyh II. Abdüsselâm'ın isyanları bundan sonra da birbiri
ardına sürdü. En son 14 Ekim 1909 da başarılı olamayınca şeyh ve yanındakilerin Hakkâri'deki Nestûrî
Tayyari Aşireti'ne sığındıkları öğrenilmiş, 20 Ekim'de Barzanîlerin köylerini
ve evlerini nakledemedikleri, zahireleri yakarak dağlara firar ettikleri
öğreniliyordu. Barzanî şeyhi ve yakınları, çok iyi bildikleri dağlarda sürekli
dolaşıyor, ama bir türlü yakalanamıyorlardı. İsyanlar 1913 yılına kadar devem
ediyordu.
Yabancılarla Temaslar
Abdüsselâm’ın Barzan’a dönmesinin ardından
bölgedeki çatışmalar tekrar başladı ama düzeni tekrar sağlamak isteyen Osmanlı
Hükümeti ile ayaklanan aşiret arasında anlaşmaya varıldı ve hükümet geçmişte
yaşanan tatsızlıkları unutmaya karar verdi. Hattâ, 17 Ağustos 1913’te Sultan Reşad, sonraki
senelerin “Talât Paşa”sı
olan zamanın İçişleri Bakanı Talât Bey ile Sadrazam Said Halim Paşa’nın talebi ile Abdüsselâm Barzani’ye bir de nişan
gönderdi: Dördüncü rütbeden Osmanlı Nişanı...
Fevzi Çakmak
ve Süleyman Nazif
Ama, gerginlik Abdüsselâm’a padişah tarafından nişan
verilmesi, yani madalya takılması ile de son bulmadı ve Türk Edebiyatı’nın çok
önemli isimlerinden birinin, Süleyman
Nazif’in Musul Valiliği sırasında çatışmalar yeniden başladı. Süleyman Nazif, İstanbul’a
gönderdiği şifreli telgraflarında “isyancılara
madalya verilmesinin başkaldırılarından doğan ümitlerini arttırdığını” söylerken
kendisini yakalamak için gönderilen birliklerden kaçan Şeyh Abdüsselâm bir ara Ermenistan taraflarına gitti,
orada Rus Çarı Nikola’nın
temsilcileri ile görüştü,
Osmanlı
yönetimi Abdüsselam'ı yakalamak için başına ödül koydu. Ödülü almak isteyen
Şikak aşireti Abdüsselam'ı Van Valisi'ne teslim etti. Abdüsselam buradan O zaman
genç bir subay olan Fevzi Çakmak tarafından Musul'a götürülüp, divanı harbe
çıkarıldı. Mahkemede suçlu bulundu. Abdüsselam bağışlanırsa 1000 katır yükü
yardım yapacağını söyledi, ancak kabul edilmedi. Şeyh Abdüsselam ve isyanın
önde gelenleri Aralık 1914'te idam edildi.
Şeyh
Abdüsselâm’ın idamının
ardından Barzan Aşireti’nin başına o sırada 18 yaşında olan kardeşi Ahmed geçecek, onun yerini
sonraki senelerde Mustafa Barzani alacak.
Mustafa
Barzani, 1979 yılına doğru hastalanarak ABD’ye giderek orda tedavi görmeye
başladı. Mustafa Barzani, 1 Mart 1979 tarihinde ABD’de tedavi gördüğü hastanede
yaşamını yitirdi.
KDP lideri Mustafa Barzani’nin ölümünden sonra yerine büyük oğlu İdris Barzani
getirildi. Bir müddet sonra İdris Barzani’nin de yaşamını yitirmesiyle, KDP’nin
başına bu kez Mesud Barzani getirildi.
Barzani Ailesinin Başına Mesud Barzani
geçiyor
İdris'in 1987'de ölümü üzerine Mesud Barzani, KDP'nin tek
lideri olmuştur. 1988'de İran-Irak Savaşı'nın bitişinin ardından Kürt
alanlarında merkezi kontrolü yeniden sağlamak için yoğun bir mücadeleye
başlamıştır.
1991'de Irak'ın Körfez Savaşı'nda yenilmesinin ardından
Mesud, Bağdat'taki rejime karşı Kürt ayaklanmasını başlatmıştır. Merkezi
hükümet ve Kürt ayaklanmacılar arasındaki çatışmalar, Batılı güçlerin
müdahalesi ve Kuzey Irak'ta Kürtler için güvenli bölgeler yaratılmasının
ardından son bulmuştur.
1992 Mayıs'ında Kuzey Irak'ta Batılı ülkelerin gözetiminde
yapılan seçimlerde Barzani, Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal
Talabani ile birlikte lider seçilmiştir. 1993 yılında Türk Ordusu’nun PKK’ya
karşı yürüttüğü sınır ötesi operasyonda Türk ordunsun yanında PKK’ya karşı
savaştı. 1994 yılında KDP-KYP koalisyonunun anlaşmazlıklardan dolayı sona
ermesi üzerine iki parti arasında bu sefer savaş başlamıştır. 22 Ağustos
1996'da KYB'nin İran ile anlaşma imzalayacağından korkan Barzani, Bağdat
rejimiyle anlaşmıştır. 31 Ağustos'ta Erbil'e giren Irak birlikleri şehri
Barzani'ye teslim etmişlerdir. 9 Ağustos'ta Barzani'nin birlikleri KYB'nin güç
merkezlerinden olan Süleymaniye'nin kontrolünü ellerine geçirmişlerdir. KYB ve
KDP arasında ateşkes 23 Ekim'de imzalanmıştır.
Türkiye 1997'de Irak'ın kuzeyinde PKK'lılara karşı “Sıcak
Takip” operasyonunu yürütürken Barzani, Türkiye ile ittifak ilişkisi içine
girmiştir. 12 Ekim'de KYB ile ateşkes sona ermiş ve çatışmalar yeniden
başlamıştır. ABD'nin girişimiyle KDP ve KYB arasında anlaşma 1998 yılında
yeniden sağlanmıştır. Bu anlaşma, 4 Ekim 2002'de yenilenmiştir.
Kurulan Federe Kürt Bölgesi’nin başkanlığını yürüten
Barzani ile Irak Devlet Başkanı Talabani 2007 yılında Ankara'nın PKK liderlerini teslim etmeleri
talebine karşı "PKK liderlerinin Türkiye'ye teslim edilmesi, hiç
gerçekleşmeyecek bir rüyadır" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz
hiçbir Kürdü Türkiye'ye teslim etmeyiz, hatta bir kediyi bile.
Madalya Yerine Pasaport
Devlet ile Barzan Aşireti arasında
bir buçuk asırdan bu yana yaşanan tatsızlıkların geçmişi kısaca işte böyle ve
gördüğünüz gibi değişen pek birşey yok! Barzanlar’ın liderlerine geçmişte önce
madalya takıyor ve ardından idam ediyoruz.
Seneler
sonra da Turgut Özal’ın
talimatı ile diplomatik pasaport verildiği dönemlerde Cennet
Mekan Alparslan Türkeş
“Barzani'nin muhatabı
ancak Üzümlü Karakolu’nun astsubay komutanıdır!” demişti.
2007 yılında Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı
rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, “İnşallah bir gün iktidar olursak Barzani’yi Diyarbakır’da yargılar Habur’da asarız” demişti.
Şimdilerde ise Barzani mayasının gereğini yeniden
işlemiş Türkiye Cumhuriyeti’nin her türlü adam yurduna koymalarına, kırmızı halılarda
karşılamalarına karşı yeniden Kürdistan hayali kurmaya başlamıştır. Şimdi ise referandum
ile Kürdistanı kurmaya çalıştığını iddia ederek Türk’ün öz vatanı olan Kerkük’e
göz dikmesine karşı elbet devletimiz başta meclis teskeresi ile gereken cevabı
verecektir.