Tarihçilere
göre, Türkmenlerin Irak’a ilk gelişleri M.674 yılında Emevî komutanlarından
Übeydullah Bin Ziyad’ın Buhara ve çevresinde Kaboç Hatun idaresinde bulunan
Türkmen devletçiğinin 24.000 askeri ile kuşatması ve sonuçta bölgeyi fethetmesi
üzerine, Türkmen askerlerin cesaretlerinden dolayı, Basra’da zencilerin
çıkardığı ayaklanmayı bastırmak için 2.000 Türkmen askeri getirmesiyle
gerçekleşmiştir.
Türklerin
Irak’a gelişleri Abbasiler döneminde daha yoğunlaşarak devam etmiştir. 1055
tarihinde Büyük Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey’in Abbasi halifesi (Kaim
bi-emrillah) davetiyle birlikte Irak’ta hâkimiyet ilk defa Türklere geçmiştir.
Bağdat’ın Selçukluların hâkimiyeti altına girmesi üzerine Türklerin büyük bir
çoğunluğu Irak’a gelerek yerleşmiş ve birçok Türk emirliği kurulmuştur. Mesela,
Atabeyler (Zengiler) Musul’da, Zeyneddin küçük Erbil’de, Kıpçak ise Kerkük’te teessüs etmiştir.
1258
Moğol (İlhanlı) istilası ile Abbasî hilafet devleti düşmüş, Moğolların önünden
kaçan kalabalık Türk grupları da Irak’a gelmişlerdir. Bugün Karatepe, Dakuk
(Tavuk) ve civarlarındaki bölgelerde yaşamakta olan Bayat aşireti, Türkan
Hatun’un mensup oldu#u aşiretinin bir devamı olarak varsayılmaktadır.
Celayir Devleti Moğol (ilhanlı) Devleti’nin
bir kısmı idi Celayirli döneminde daha da artan bu nüfus önemli bir unsur
haline gelmesinin yanında Bağdat’ın bir Türk Kültür Merkezi olmasına yol
açmıştır. 1392 yılında Bağdad’a alan Timur’un Irak’ta Celayirliler zamanında
yetişmiş güzel sanatlar mütehassısı birçok Türkmen efradını Semerkand’a yolladığı
anlaşılmaktadır.
Karakoyunlular’ın
ilk hâkimiyet alanları da Musul bölgesiyle doğu Anadolu’daki Erciş civarıdır.
Kuzey Irak’a Türklerin en yoğun biçimde yerleştikleri dönem Karakoyunluların
bölgeye hâkim olduğu dönemdir. Daha sonra Cihan Şah’ın Uzun Hasan’a yenilmesiyle Akkoyunlu
idaresine giren bölge 1508 yılında Şah İsmail’in Bağdat’a almasıyla birlikte
Safeviler’in hâkimiyetine geçerek Akkoyunlular’ın hükmü de sona ermişti.
1514
senesinde Osmanlıların iran ile girdiği Çaldıran savaşından galip çıkan Yavuz
Sultan Selim, döneminde Mardin, Raha, Rakka, Musul, Sincar, Telafer, Cezire,
imadiye, Erbil ve Kerkük şehir ve kasabaları Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir.
Irak’ta Osmanlı dönemi, Bağdat’ın Kanunî
Sultan Süleyman tarafından 1534 senesinde fethi ile birlikte başlamış ve bu
dönem ile birlikte Irak’a yeni bir Türk dalgasının gelişi gerçekleşmiştir.
Osmanlılar, XVII. Yüzyılda bir ara İran yönetiminde kalan Irak’ın Anadolu ile
bağlarını güçlendirmek amacıyla ve İran Tehlikesine karşı bir önlem olarak
Hanekin, Mendeli, Kerkük ve Erbil gibi bölgelerine Anadolu’nun çeşitli
yörelerinden getirilen Türkmen topluluklarını yerleştirdiler;
Irak I. Dünya Savaşında Osmanlı Devlet’i ile
İngiltere’nin mücadele alanına dönüştü. Türkmenlerin yoğun olduğu bölgeler
savaş boyunca Osmanlı yönetiminde kaldı; fakat 30 Ekim 1918’de Mondros
mütarekesi imzalandıktan sonra antlaşma hükümleri çiğnenerek İngilizler
tarafından işgal edildi ve Musul bölgesinin işgaliye konu milletlerarası bir
mesele halini aldı. Osmanlı Meclis-i Meb’ûsan’ı tarafından 10 Ocak 1920’de
kabul edilen ve 23 Nisan 1920’de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından da onaylanan Misak-ı Millî ile Mondros Mütarekesi’ne kadar Türk
ordularını elinde bulunan yerlerle Türkler’in oturduğu toprakların hepsinin kayıtsız
şartsız Türk Devleti’nin sınırları içinde kalması görüşü benimsendi. Öte yandan
I.Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında yapılan milletlerarası müzakerelerle
Ortadoğu bölgesi Batılılar tarafından paylaşılarak her devletin nüfuz alanı
belirlendi. Irak bölgesini elinde bulunduran İngilizlerin desteğiyle 1921’de
Irak krallığı kurularak Emir Faysal krallığa getirildi; ancak Musul vilayeti bu
yeni devletin sınırlarına dâhil edilmedi.
I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında,
işgalci İngilizlere karşı mücadele veren Irak Türklerinin, Ankara Antlaşması’ndan
(5 Haziran 1926) sonra anavatana tekrar kavuşabilme umutları tamamen ortadan
kalkmış ve gelecekleri Irak’ta İngiliz mandası altında kurulan Irak Kralliyet
Devleti’nin insafına bırakılmıştır.
Irak
Türkmenlerinin, Nüfusu ve Yerleşim Bölgeleri
Irak
Türkleri günümüzde, ülkenin kuzeybatısından güneydoğusuna kadar uzanan bir şerit
üzerinde, Araplarla, Kürtler arasındaki bölgelerde yaşarlar. Irak
Türkmenlerinin yerleşme sahaları, Suriye sınırından başlayarak Bağdat’ın güney
doğusundaki Bedre kasabasına çekilecek bir kavisin güneyinde kalmaktadır.
Telaferden başlayan Türk bölgesi, Musul’a doğru daralır. Burada tekrar genişler
ve Kerkük yöresinde oldukça genişleyen Türk bölgesi, Bedre kasabasına doğru
tekrar daralır. Türk bölgesinde bulunan ve Türklerin yoğun olarak yaşadığı şehir
ve kasabalar; Telafer, Musul, Yunus Peygamber, Erbil, Kuştepe, Altunköprü,
Kerkük, Tuzhurmatu, Tazehurmatu, Dakuk, Kifri, Karatepe, Hanekin, Karahan, Kızlarbat,
Şahraban, Mendeli ve Bedredir. Irak Türklerinin yo#un olarak yaşadığı bu
bölgeler, adeta Anadolu’nun bir uzantısıdır.
Irak’ın
1923 yılı nüfus tahminlerine göre Irak’ta yaşayan Türkler üç yüzbine yakındır. 1990
yılı nüfus tahminlerine göre ülke nüfusu 17.742.000 kabul edilecek olursa
Irak’taki Türkler % 12’lik bir oranla 2.129.040 dır. Sağlıklı bir nüfus sayımı
yapılmadığı için şu an Irak’ta yaşayan Türklerin sayısı hakkında bir bilgi
vermek mümkün olmamakla beraber ülkede Kürtlerden sonra en fazla nüfusa sahip
kesim oldukları söylenebilir.
Irak’ta, Türkmenlerin büyük
çoğunlukta olduğu iki şehir vardır. Biri Kerkük diğeri ise Musul’dur. Saddam
dönemi ve Saddam sonrası dönemde Türkmenler her zaman siyasi baskı ile karşı
karşıya kalmışlardır. Ama en çok baskıyı ve dışlanmayı 2003 sonrası dönemde
yaşamaya başlamışlardır. Baas rejimi sonrası Irak’ta oluşan otorite boşluğu
yüzünden yaşanan ve toplum içi farklı kültür ve mezhep çatışmaları yüzünden
ülke, etnik ve mezhepsel olarak ikiye ayrılmaya başlamıştır.
Türkmenler Şii-Sünni çatışması
yüzünden bölgede ayrışma ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya
kalmıştır. Siyasi güç yönünden zayıf olan Türkmenler özellikle de
mezhep çatışması ve Işid’in uyguladığı politikalar ve
katliamlar yüzünden tamamen güçsüz hale gelmişlerdir. Bu dışlanma ve
güçsüzleşme, Işid’in 2014’te Musul’a girmesi ile daha hissedilir ve görülür
hale gelmiştir. Işid sonrası fiili olarak üçe bölünen Irak’ta en çok acı çeken
ve haksızlıklara uğrayan yine Türkmenler olmuştur.
Kerkük ve Musul’da tamamen yok
ettirilmek istenen Türkmenleri ayrıştırma siyaseti başarı ile
sürdürülmektedir. Çünkü Işid’den geri alınan köylere Arap ama daha çok Kürt
vatandaşlar yerleştirilmektedir. Kerkük’te Kürtler tarafından tapulu
olduğu halde evleri yıkılan yüzlerce insan Türkmen vatandaşları evsiz bırakılmıştır.
Yıkılan evlerin yerine kaçak olarak yeni evler yapılmakta ve buralara Kürt
vatandaşlar yerleştirilmektedir. Bu tür olaylara devlet hiç bir müdahalede
bulunmamaktadır. Böylece köylerine geri dönemeyen Türkmenler başka bölgelere ve
başka ülkelere özellikle de çoğunluğu Türkiye’ye göç etmek zorunda
bırakılıyor. Bu planların amacı Kerkük’ü Kürt yoğunluklu bir nüfus alanına
getirilmek istenmektedir. Böylece ileride Kürt yönetiminin burada hak talep
edeceğini söyleyebiliriz.
Türkmenler diğer yandan ülke içi
siyasette de güçsüz hale getirilmiştir. Anayasa’da Arapça ve Kürtçe resmi dil
olarak ilan edilmiş fakat Türkmence anadil ilan edilmemiş ve sadece yerel
resmi bir dil olarak statü kazanmıştır.
Türkmenler toplum içerisinde de yine
en çok baskıyı görmektedirler. Yaşanan son gelişmelerde Türkmen olan Kerkük
Üniversitesi rektörü, bir grup üniversite öğrencisi tarafından silah zoru ile
istifa ettirilmiştir. Aynı şekilde Kifri şehrinde Irak Türkmen Cephesi şubesine
bir grup Kürt tarafından saldırı düzenlenmiş ve yağmalanmaya çalışılmıştır.
Toplumsal baskı etkisini seçimlerde de gösterdi ve Türkmen vatandaşların son
seçimlere katılımı çok düşük olmuştur. 2014 Nisan ayında ki seçim sonucunda
Türkmenler sadece 10 milletvekili çıkarabilmiştir.
Türkmenlerin sorunları siyasi
yollardan daha çok dile getirilmelidir. Türkmen sorunlarını gündeme getirecek
konferanslar yapılmalı ve çeşitli platformlar oluşturularak özellikle yurt
dışında yaşayan Türkmenler ortak bir zemin oluşturarak sorunlarını gündeme
getirebilme olanakları yaratmalıdır. Irak Türkmenleri arkasında 300 milyon
Türk’ü hissetmeli ve yaşadıkları yerlerde güvenliklerini sağlayarak, siyasal ve
sosyal hakları verilmelidir.
Perdeleri
örtük,
Lambaları sönük,
Sırtında yıllar yük,
Hatıraları kırık dökük,
Bir yer olacak orada,
Adı, Kerkük…”
Arif Nihat Asya