Fahrettin Paşa, 1868
yılında Kuzey
Bulgaristan’da yer alan Rusçuk’ta doğdu. Asıl adı Ömer’dir. Soyadı kanunundan sonra Türkkan
soyadını aldı. Babası Mehmed Nâhid Efendi, annesi Bâlî oğullarından Fatma Âdile
Hanım’dır. .
Babası Mehmed Nahid 1833 senesinde İstanbul, Cihangir’de doğmuştur. Mehmed Bey
bir müddet Tuna Vilayeti Posta ve Telgraf Müdürlüğü yapmış, 1897’de Yemen’e
sürgün edilmiş ve 1914’de vefat etmiştir.
93 Harbi’nden sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a gelen Ömer Fahrettin 1888’de Harp
Okulu’nu, 1891’de Erkân-ı Harbiyye’yi bitirdi ve kurmay yüzbaşı olarak orduya
katıldı. Balkan Savaşı sırasında
Çatalca savunmasındaki başarısıyla Edirne’nin
geri alınmasında rol oynadı. Osmanlı Devleti 1914’te I. Dünya Savaşı’na girdiği
vakit miralay rütbesiyle Dördüncü Ordu’ya bağlı 12. Kolordu kumandanı olarak
Musul’da bulunuyordu.
Ermeni
Ayaklanmalarını Bastırdı
25 Kasım 1914’te
mirlivalığa terfi ettirildi. 26 Ocak 1915’te 12. Kolordu’daki vazifesine
ilâveten Dördüncü Ordu kumandan vekilliğine getirildi. Burada bir yandan
tehcire tâbi tutulan Ermenileri
yerleştirirken bir yandan da Urfa, Zeytun, Haçin, Musadağı Ermeni
ayaklanmalarını bastırdı.
Şerif
Hüseyin İsyanı
Bu
sırada İngilizler’le anlaşan Mekke Şerifi Hüseyin’in isyana hazırlandığı
haberinin alınması üzerine Fahrettin Paşa Dördüncü Ordu kumandanı Cemal Paşa
tarafından 28 Mayıs 1916’da Medine’ye gönderildi. Fahrettin Paşa 31
Mayıs’ta Medine’ye ulaştı ve Şerif
Hüseyin’in birkaç gün içinde isyan edeceğini Cemal Paşa’ya bildirdi. Şerif Hüseyin
ve dört oğlu, 3 Haziran 1916’da Medine çevresindeki demiryolunu ve telgraf
hatlarını tahrip ederek isyanı başlattılar. 5-6 Haziran gecesi Medine karakollarına saldırdılarsa
da Fahrettin Paşa’nın
aldığı tedbirler sayesinde geri püskürtüldüler. Başlangıçta âsilerin sayısı 50
bin, bütün Hicaz bölgesindeki Osmanlı askerinin sayısı 15 bin civarındaydı.
Fahrettin
Paşa, 15 Temmuz 1916’da yeni birliklerle takviye edilen Hicaz Kuvve-i Seferiyyesi kumandanlığına
tayin edildi.
Âsiler
Mekke Valisi Galib Paşa’nın tedbirsizliği yüzünden 9 Haziran’da genel saldırıya
geçerek 16 Haziran’da Cidde’ye,
7 Temmuz’da Mekke’ye, 22
Eylül’de de Tâif’e
girdiler. Fahrettin Paşa’nın savunduğu Medine dışındaki hemen bütün büyük
merkezler âsilerin eline geçti. Bu sırada Kanal Harekâtı bütün şiddetiyle devam
ettiğinden Hicaz’a asker gönderilemiyordu.
Medine Müdafaası
Fahrettin Paşa elinde
bulunan son derece kısıtlı imkânlarla Medine’yi iki yıl yedi ay boyunca müdafaa etti. 29 Ağustos 1916’da Medine çevresinde 100
kilometrelik bir emniyet şeridi meydana getirdi. Fahrettin Paşa, Medine’yi
savunabilmek için İstanbul’dan devamlı takviye kuvveti istiyor, Osmanlı
hükümeti de onun isteklerine cevap verebilecek durumda olmadığını bildiriyordu.
Fahrettin Paşa ve
askerleri; çamurlu su içtiler, hurma çekirdeklerinden ekmek yaptılar. En
önemlisi çekirge yediler… Sadece düşmanla değil, açlıkla, susuzlukla ve sıcakla
da çarpıştılar.
Fahrettin
Paşa elinde kalan az sayıdaki kuvvetle hem bu çöl yolunu hem de Medine’yi
müdafaaya devam etti. Fakat Hicaz
demiryolunun Medine’ye yakın olan Tebük-Medâin arasındaki Müdevvere
İstasyonu’nun düşman eline geçmesinden sonra Medine Kalesi isyancılar tarafından kuşatıldı. Hiçbir yerden
yardım alamaz duruma gelen şehirde kalmış olan halk ve asker arasında açlık ve
hastalık hüküm sürmeye başladı. Bu güç şartlara rağmen Fahrettin Paşa şehrin
müdafaasını sürdürdü. Hatta kuşatmadan önce kaleyi tahliye etmesini teklif eden
İstanbul hükümetine, “Medine
Kalesi’nden Türk bayrağını ben kendi elimle indiremem, eğer mutlaka tahliye
edecekseniz buraya başka bir kumandan gönderin” cevabını
vermişti. Fahrettin Paşa, “Takdîr-i ilâhî, rızâ-yı peygamberî ve irâde-i
pâdişâhî şeref-müteallik oluncaya kadar Medine müdafaası devam edecektir”
diyordu;
Hazreti Peygamberin Huzurunda
Fahrettin Paşa ve askerleri bir
taraftan düşmanla, diğer taraftan açlık ve hastalıkla mücadele ederken Kanal Harekâtı felâketle
bitmiş, Filistin elden
çıkmış ve en yakın Osmanlı kuvvetleri Medine’den 1300 km. uzakta kalmıştı. Bu
sırada Osmanlı Devleti mağlûp olmuş ve 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalamıştı.
Mütarekenin 16. maddesine göre teslim olması gereken Fahreddin Paşa buna yanaşmadı. Medinedekiler ise her tarafla
irtibatları kesilmiş olduğundan mütarekeden haberdar değillerdi. Olup bitenleri
telsiz vasıtasıyla takip eden Fahrettin Paşa, Kızıldeniz’de demirleyen bir
İngiliz torpidosu mütareke şartlarını ve Medine’ye ait maddeyi kendisine bildirdiği
halde buna cevap vermedi. Ayrıca Babıâli’nin
Mondros Mütarekesi’ni tebliğ etmek üzere gönderdiği yüzbaşıyı hapsederek İstanbul’u da cevapsız bıraktı.
Babıâli İngilizler’in de baskısı üzerine bu defa padişahın imzasını taşıyan bir
teslim emrini Adliye Nâzırı Haydar
Molla ile Medine’ye gönderdi. Fahrettin Paşa bu emri de dinlemedi.
Askerlerin çoğunun hasta olmasına, cephane, ilâç ve giyecek stoklarının
bitmesine rağmen direnmeyi sürdürdü. Ancak sonunda kendi subaylarının da
baskısı ile teslim olmaya rızâ gösterdi. Böylece Mondros Mütarekesi’nden yetmiş
iki gün sonra Medine teslim edilmiş oldu.
Türk Kaplanı
İngilizler
tarafından “Türk Kaplanı” diye
adlandırılan Fahrettin Paşa 27 Ocak’ta savaş esiri olarak Mısır’a gönderildi. 5
Ağustos’ta Malta’ya sürgün edildi. Sürgün sırasında, savaş suçlularını
yargılamak üzere işgalci devlet tarafından İstanbul’da kurdurulan ve
başkanından dolayı halk arasında Nemrud Mustafa Dîvânıharbi adı verilen
mahkemece ölüme mahkûm edildi. Ancak Fahrettin Paşa Ankara hükümetinin
gayretleriyle 8 Nisan 1921’de Malta’dan kurtuldu. Berlin’de karşılaştığı Enver
Paşa’nın daveti üzerine Moskova’ya
geçti. Burada İslâm İhtilâl Cemiyetleri
İttihadı Kongresi’ne iştirak etti. 24 Eylül 1921’de Millî Mücadele’ye
katılmak için Ankara’ya geldi. 9 Kasım 1921’de TBMM’nin Kâbil sefirliğine tayin edildi. Türk-Afgan dostluğunun gelişmesinde
önemli rol oynadı. Ruslar’la mücadele eden Başkırdistan Cumhurbaşkanı Zeki Velidi Togan’a yardımda bulundu.
12 Mayıs 1926’da görevinin sona ermesi üzerine yurda döndü. 5 Şubat 1936’da
Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden tümgeneral rütbesiyle emekliye ayrıldı.
22 Kasım 1948’de vefat
etti ve vasiyeti üzerine Rumelihisarı’na
defnedildi.
Fahrettin Paşa’nın İstanbul’a gönderdiği hazinenin
listesi
Medine’nin elden çıkacağını gören Paşa, Peygamberimizin bu kentteki
mezarına Osmanlı padişahları tarafından gönderilen hediyeleri, başka bir
deyişle o muhteşem hazineyi, 1918 yılında bir muhafız kıtası eşliğinde ve
mühürlü sandıklarla İstanbul’a gönderip ülkemize kazandırıyor.
Şimdi size Fahrettin Paşa tarafından
İstanbul’a gönderilen ve günümüzde bir bölümü Topkapı Sarayı Müzesi’nde teşhir
edilen o hazinenin tam listesini sunuyorum:
- Hazreti Osman’ın ceylan derisine el
yazmalı Kuran’ı.
- 5 adet eski el yazması Kuran ve 4 adet
Kuran cüzleri.
- Değerli taşlarla bezenmiş, altın
kaplamalı 5 adet Kuran kabı.
- Hilye-i Şerif (Peygamberimizin yazı ile
yapılmış portresi). Gümüş çerçeveli, yeşil kadife üzerine pırlanta ve incilerle
Peygamberimizin adı yazılı, gümüşten güneş resimli…
- Bir adet som altın üzerine pırlanta ile
Kelime-i Şehadet yazılı levha.
- Pırlantalı, incili, mercanlı 7 adet
tespih.
- Gümüş işlemeli 2 adet rahle.
- Sultan Abdülaziz’in pırlantalı ve altın
işlemeli tuğrası.
- 4 adet sancak başı ve 3 adet değerli
kılıç.
- Kevkeb-i Dürri adlı 4 parça büyük elmas.
Altın üzerine oturtulmuş, çevresi
elmas ve yakutlarla bezenmiş.
- 14 adet pırlanta ve zümrütlerle bezenmiş
altın askı.
- Pırlanta, inci, yakut ve zümrütlerle
bezenmiş 11 adet altın kandil askısı.
- Değerli taşlarla bezenmiş 1 adet altın
kandil.
-1 adet altın kahve askısı.
- Değerli taşlarla bezenmiş 7 adet altın
şamdan. İkisi 1.55 metreboyunda ve 50 kilo ağırlığında. Her birinin
üzerinde 2.680 pırlanta var.
- 1 adet altın makas.
- Değerli taşlarla bezenmiş 8 adet altın
gülabdan (gülsuyu kabı) ve 12 adet altın buhurdan (tütsülük).
- Pırlanta, zümrüt, yakut ve incilerle
bezenmiş 2 adet çelenk, 10 adet yıldız çiçek, bir yaprak. Hepsi altın.
- 1 adet pırlanta yüzük.- Altın ve gümüş
zincirler, altın mücevher kutuları ve çekmeceleri.
- 84 karat inci taneleri, 15 parça zümrüt,
27 parça yakut. 53 parça pırlanta ve elmas.
- Ayrıca 3 kilo 985 gram altın.
- 908 kilo gümüş.
- 49 parça şal ve sırma işlemeli perde.
-Medine’de Sultan Mahmut Kütüphanesi ve
diğerlerindeki değerli eserler.
Bu günlerde densiz
Arapların Cennet Mekan Fahrettin Paşa’ya saygısızlığı affedilir gibi değildir.
Allah razı olsun ki Fahrettin Paşa bu kıymetli eşyaları İstanbul’a getirerek hırsız
vehhabi Arapların veya İngiliz işgalcilerin elinde tarumar olmaktan kurtardı.