Dr. Fazıl Küçük Lefkoşa
kazasına bağlı Ortaköy'de dünyaya geldi. Bir oduncunun oğlu olan babası,
Lefkoşa'nın Demirhan köyünde doğmuştu. Baba Mehmet Hüseyin Küçük'ün mesleği
nalbantlık ve çiftçilikti.
ilk öğrenimi ile orta
öğreniminin bir kısmını Lefkoşa'da yaptı. Orta öğreniminin geriye kalan kısmını
İstanbul'da Özel İstiklal Lisesi'nde tamamladıktan sonra (15 Ağustos 1926)
İstanbul Dar-ül Fünun Tıp Fakültesinin birinci sınıfını başarı ile tamamladı.
12 Haziran 1929 tarihinde okul ile ilişkisini kesip, önce Fransa ve daha sonra
İsviçre'ye giderek Lozan Üniversitesi'nde tıp öğrenimini tamamladı. Lozan
kliniklerinde ihtisas görerek Dahiliye Mütehassısı oldu.
1937 yılı Mayıs ayında
Adaya dönerek Lefkoşa'da serbest hekim olarak çalışmaya başladı. Halkçı bir
kişiliği olan Dr. Küçük'ün bu davranışı, mesleğinde de kendini göstermişti.
Örneğin; Cuma günleri Girne Caddesi'nde şimdi müze olarak kullanılan
kliniğinde, halkı ücretsiz olarak muayene eder, fakirlere ücretsiz ilaç
verirdi.
Dr. Fazıl Küçük, Kıbrıs
Türk halkının sorunlarına karşı derin bir ilgi göstermekte ve işinden arta
kalan vaktini buna harcamaktaydı.
Siyasi Hayatı
Dr. Fazıl Küçük'ün,
aktif siyasi hayata atılması, her ne kadar adaya döndüğü 1937 yılında başlarsa
da, siyasi faaliyetleri daha gerilere 1931'e kadar uzanıyor. Dr. Fazıl Küçük,
daha bir üniversite öğrencisi iken, Türk Maarifinin İngiliz müdürler tarafından
yönetilmesinde ısrar eden Kavanin Meclisi'nin Türk üyelerine karşı çetin bir
mücadeleye girmişti.
Bütün siyasi hayatı
boyunca, gayretlerini Türk okulları ile Evkaf İdaresi'nin Türk halkına
devredilmesi için, Sömürge Hükümeti'ni ikna etme üzerinde topladı ve sırasında
onlarla açık mücadeleye girdi.
1931 yılında Rumların
isyanının ardından ara verilen belediye seçimleri 21 Mart 1943'te tekrar
yapıldığı zaman, Dr. Fazıl Küçük muhaliflerine karşı büyük bir zafer kazandı.
Altı yıl Lefkoşa Belediye Meclis Üyesi olarak görev yaptı.
Dr. Fazıl Küçük, zamanın
tek Türk gazetesi olan "SÖZ"de
toplum sorunları hakkında kendi görüşlerini belirten birçok yazı yayınladı.
1941'de "SÖZ" gazetesi yayınını durdurduktan sonra halkının haklarını
savunarak, bunlar için mücadele etmek ve halkı bilinçlendirmek amacıyla 14 Mart
1942'de kendi gazetesi olan "HALKIN SESİ"ni yayınlamaya
başladı.
18 Nisan 1943'te
oluşturulan Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK)'nun kurucuları
arasındaydı. Daha sonra KATAK'tan ayrılarak, 23 Nisan 1944'te Kıbrıs Milli Türk
Halk Partisi'ni (KMTHP) kurdu. Dr. Fazıl Küçük'ün partisi kısa sürede birçok
yerleşim yerinde şubeler açtı. Parti programındaki ana hedeflerden biri de
adanın Yunanistan'a ilhakını (ENOSİS) önlemekti. Kıbrıs Milli Türk Halk
Partisi, 23 Ekim 1949 tarihinde KATAK ile birleşerek Kıbrıs Milli Türk Birliği
Partisi adı altında yeniden yapılanmıştır. Dr. Fazıl Küçük, oyçokluğuyla bu
yeni oluşumun da başına getirilmişti. Dr. Fazıl Küçük, ayrıca Kıbrıs Türk İşçi
Birlikleri ile Rumlardan ayrı meslek birliklerinin kurulmasını teşvik etti.
2 Ekim 1946 tarihinde
evlenen Dr. Fazıl Küçük, biri kız diğeri erkek olmak üzere 2 çocuk sahibi oldu.
Dr. Küçük, daha sonra iktisadi kalkınmada önemli bir rol oynayacak olan Evkaf
İdaresi'nin Türk halkına devredilmesini sağlamak amacıyla 1948 yılında bütün
kasaba ve köylerden gelen halkın katıldığı büyük bir miting düzenledi. Dr.
Küçük'ün gayretleri, bu noktadan sonra sonuç vermeye başladı. Şeriye
Mahkemeleri kaldırılarak, yerine Türk Aile Mahkemeleri kuruldu. Müftülük makamı
tekrar canlandırıldı. İngiliz Sömürge Hükümeti, Türk Tali Okullarını ve Evkafı
Türk halkına devretti.
Dr. Küçük, halkının
menfaatleri uğrunda çalışırken sayısız engelleri yenmek zorunda kaldı. Gazetesi
Halkın Sesi, yayın hayatının ilk dokuz ayını henüz doldurmadan, hükümeti
eleştiren yazılar yayınladığı için üç ay süre ile kapatıldı. Halkın Sesi tekrar
yayına başladığı zaman, bu kez de gazete kağıdı bulma sorunu ile karşılaşmıştı.
Gazete kağıdı hükümet denetimine alındığından, onu eleştiren "Halkın
Sesi" kağıt ihtiyacını karaborsadan karşılamak zorunda kaldı. Bu durum iki
yıl devam ettikten sonra, Sömürgeler Bakanlığı'nın müdahalesi ve talimatı
üzerine, Halkın Sesi'ne basım için yeterli derecede kağıt verildi.
Dr. Küçük, Sömürge
Hükümeti'ni Türk halkına yapılan haksızlıklardan ötürü şiddetle eleştirmeyi
sürdürdüğünden, aleyhine 47 kez hukuk davası açıldı ve defalarca para cezasına
çarptırıldı.
1954 yılından sonra,
Kıbrıs'ın uluslararası ilgiyi çeken bir konu haline gelmesiyle, Dr. Küçük
İngilizlere ve Rumların "ENOSİS" taleplerine karşı mücadelesini
hızlandırmış ve 15 Ağustos 1955 tarihinde, partinin ismi kongre kararı ile
"Kıbrıs Türktür Partisi" şeklinde değiştirilmişti.
1 Nisan 1955 tarihinde
EOKA'nın Kıbrıs'ta kanlı terör eylemlerini başlatmasının ardından, Kıbrıs Türk
halkının EOKA'ya karşı direnmek için Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği (KlTEMB)
adlı örgütü kurdu. Bu konuda, Rumlar tarafından tehdit edildi. Ardından örgütü
sessizce dağıtırken, 1955 yılı Eylül ayında gizlice VOLKAN teşkilatını kurdu.
Dr. Küçük, yine 1955
yılında Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Dışişleri Bakanları arasında yapılan
üçlü konferansı izlemek üzere, diğer iki Türk delege ile birlikte Londra'ya
gitti. Bu münasebetle Londra'daki Kıbrıslı Türkler tarafından 4 Eylül 1955'te
düzenlenen ve 5 bin kişinin katıldığı Trafalgar Meydanı'ndaki büyük mitingde
bir de konuşma yaptı.
Mücadelenin en zor
günleri olan 1958 yılında Türkiye'ye gitti ve Kıbrıs ile ilgili olarak
Türkiye'nin her tarafında düzenlenen büyük mitinglerde, Kıbrıs Türklerinin
davasını müdafaa eden konuşmalar yaptı. Mücadelenin Türkiye'de benimsenmesine
yardımcı oldu. Aynı yılın Kasım ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda
yapılan Kıbrıs görüşmelerini izlemek üzere New York'ta bulundu. Kıbrıs Türk
halkının tezini dünyaya tanıtmak amacıyla "Halkın Sesi" gazetesini
ayrıca İngilizce olarak da yayınladı. EOKA örgütünün bu dönemde sürdürdüğü
terör faaliyetlerini yakından izliyor, ne yapılacağı ve ne gibi önlemler
alınacağı konusunu günü gününe Anavatan'a bildiriyordu. Çünkü Kıbrıs Türkü'nü
düşünmek, onların can ve malını kurtarabilmek Dr. Fazıl Küçük'ün tek hedefiydi.
Zürih'te Türk ve Yunan
başkanları arasında varılan anlaşma üzerine, 17 Şubat 1959'da Londra'da yapılan
konferansta Kıbrıs Türk halkını temsil etti ve iki gün sonra varılan anlaşmayı
halkı adına imzaladı.
Kıbrıs Cumhuriyeti
kuruluş anlaşmalarına göre Cumhurbaşkanı Rum olurken, Cumhurbaşkan Muavini ise
Türk olacaktı. Kıbrıs Türk halkı O'nu bir kurtarıcı olarak gördüğünden 3 Aralık
1959'da rakipsiz olarak Kıbrıs'ın ilk Cumhurbaşkan Muavini seçti.
1962 yılı Temmuz ayından
Aralık ayına kadar kırsal bölgelerin sorunları konusunda uzman bir ekiple
birlikte, bütün Türk köyleri ile bazı Rum köylerini ziyaret etti ve bu
gezilerini tamamladıktan sonra ayrıntılı bir rapor hazırlayarak, suretlerini
sorumlu hükümet makamlarına gönderdi.
Rumların 21 Aralık 1963
tarihinde başlattıkları saldırıların ardından oluşturulan Genel Komite'nin
başkanlığını yaptı. 27 Aralık 1967 tarihinde kurulan Geçici Kıbrıs Türk
Yönetimi'nde başkanlığa getirildi.
Dr. Fazıl Küçük, 18
Şubat 1973 tarihinde Cumhurbaşkan Muavinliği'nden ayrılarak, yerini Rauf R.
Denktaş'a bıraktı. Ancak gazetesindeki mücadeleyi sürdürerek, Halkın Sesi'ni
Kıbrıs Türkü'nün davasına bayrak yapmaya devam etti. Siyaset hayatını sürdürdü.
Halkın haklı taleplerini savunmaktan geri kalmadı. Dr. Küçük, 1980'li yılların
başında yakalandığı hastalık günlerinde de yazılarını aralıklarla sürdürüyordu.
Dr. Küçük, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'nin kurulmasını büyük bir sevinçle yaşadı. Ölümünden önce
verdiği son demeçte de, hastalığının geçtiğini söylüyor ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nin kurulmasını görmesi ile hayata yeniden kavuştuğunu
vurguluyordu.
Dr. Fazıl Küçük, 15 Ocak
1984 tarihinde tutulduğu hastalıktan kurtulamıyarak tedavide bulunduğu
Londra'da, 78 yaşında hayata gözlerini yumdu. Naaşı Lefkoşa yakınlarındaki
Hamitköy'de yer alan ve o güne kadar Mumcu Tepesi olarak bilinen yere gömüldü.
"Anıt Mezar"ın yer aldığı bu tepeye o günden sonra "Anıt Tepe"
adı verildi.
Sözleri
-Türk her şeye tahammül edebilir, fakat milliyet ve şerefine tecavüz
edilmesine asla.
-Biz Kıbrıs Türkleri refahımızı ve yaşama haklarımızı ancak Türk
bayrağının gölgesinde bulabileceğimize iman etmiş, inanmış bulunuyoruz.
-Türkiye için hayati olduğu kadar şeref ve haysiyet meselesi olan
Kıbrıs davası, Türkiyesiz hiçbir zaman halledilemez ve halledilemeyecektir.
-Ben
yalnız mensup olduğum cemaati ilgilendiren meseleleri kaleme alan naçiz bir
ferdim. Çünkü Türküm ve hiçbir zaman Türklüğün ayaklar altında çiğnenmesine
tahammül edemem.