TBMM'nin
kurulduğu tarihten, 1943 yılındaki ölümüne kadar her dönem İzmir milletvekilliği yapmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin
ilk anayasasının hazırlayıcıları arasında bulunan Bozkurt, uzun süre adliye
vekilliğinde de bulunmuş ve Türk medeni kanunu, Türk ceza kanunu, kabotaj
kanunu, borçlar kanunu, ticaret kanunu, hukuk muhakemeleri usulü kanunu gibi
pek çok önemli yasa kendisinin bakanlığı sırasında hazırlanıp yürürlüğe girmiş.
Atatürk’ün de yakın çalışma arkadaşlarından olan Mahmut Esat Bozkurt,
"Türk’ün en kötüsü, Türk olmayanın en iyisinden iyidir"
"Türk
devleti işlerini Türklerden başkasına vermeyelim. Türk devleti işlerinin başına
Türklerden başkası geçmemelidir. Yeni Türk cumhuriyeti'nin devlet işleri
başında mutlaka Türkler bulunacaktır" diyerek milliyetçiliğini ortaya
koyan, Lotus davasındaki başarısından dolayı Bozkurt soyadını almış, inanmış
bir devrimci Mustafa Kemal’in en fazla kıymet verdiği bürokratlarındandır.
1892'de, İzmir-Kuşadası'nda
doğdu. Hacı Mahmutoğullarından Hasan Bey’in oğludur.
İlköğrenimini Kuşadası ve İzmir Yusuf Rıza mektebinde yapan Mahmut Esat
Bozkurt, İzmir idadisi’ni bitirdikten sonra 1908'de İstanbul Hukuk Mektebi'ne
girdi.1912'de, İstanbul Hukuk Mektebi'nden mezun oldu. İsviçre'de Fribourg Üniversitesi'nde yeniden hukuk öğrenimi
gördü ve "Osmanlı Kapitülasyonları Rejimi Üzerine" (Du Regimes des
Capitulations Ottomanes) adlı doktora tezi ile Hukuk Doktoru oldu.
1919'da
İsviçre’nin Lozan kentinde kurulan Türk Talebe Cemiyeti'nin başkanlığına
seçildi. O dönemlerde Türk yurdu İzmir’i işgal eden Yunanlı güçlere karşı
başlatılan direniş hareketi'ne katılmak
için Kuşadası'na döndü ve Kuvayi Milliye'yi kurdu.
Başbuğ Atatürk önderliğinde başlatılan Milli Mücadele Hareketi'ne büyük
katkılar sağlayan Atatürk’ün emirleri doğrultusunda cephelerde azimle
kararlılıkla korkusuzca savaşan Mahmut
Esat Bozkurt, kahraman bir Türk direnişçisi olduğunu tarih sayfalarına altın
harflerle kazımıştır.
Siyasi Hayatı
Mahmut Esat Bey, 23 Nisan 1920'de TBMM'nin 1. Döneminde İzmir'den milletvekili
olarak Meclis'e girdi. Meclis'te Anayasa ve Dışişleri Komisyonlarında çalışan
Mahmut Esat Bey, 12 Temmuz 1922'de Rauf Bey'in (Orbay) başkanı olduğu IV. İcra
Vekilleri Heyeti'nde (12.7.1922-4.8.1923) İktisat Vekilliğine seçildi. Bu
dönemde Mahmut Esat Bey'in önerisi Atatürk'ün onayı ile Türkiye'de ilk kez
"Milli İktisat Kongresi" 17 Şubat 1923'de İzmir'de toplandı.
11 Ağustos 1923'de başlayan II. Dönem için İzmir'den tekrar milletvekili
seçilen Mahmut Esat Bey, Ali Fethi Bey'in (Okyar) başkanlığında kurulan V. İcra
Vekilleri Heyeti'nde (14.8.1923-27.10.1923), ikinci kez İktisat Vekilliği'ne
seçildi.
20 Nisan 1924'te kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun hazırlayıcıları
arasında yer alan Mahmut Esat Bey, 22 Kasım 1924'de, Ali Fethi Bey'in (3.
Hükümet) kabinesinde Adliye Vekilliği'ne atandı. 5 Kasım 1925'te Ankara Hukuk
Mektebi'nin açılmasında büyük gayreti oldu.
Mahmut Esat Bey, 3. ve 4. İnönü Hükümetlerinde (4 ve 5. Hükümetler) de Adliye
Vekili olarak görev yaptı. Türk Hukuk Devrimi'nin öncülüğünü yapmış, Türk Medeni Yasası (17.2.1926), Türk Ceza
Yasası (1.3.1926), Kabotaj Yasası (19.4.1926), Borçlar Yasası (22.4.1926),
Ticaret Yasası (29.5.1926), Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (18.6.1926) gibi
hukuk sisteminin ve cumhuriyet döneminin temel yasaları, Mahmut Esat Bey'in
Adliye Vekilliği döneminde hazırlandı ve yürürlüğe girdi. (3. İnönü Hükümeti -
3.3.1925-1.11.1927)
Lotus Davası
Mahmut Esat Bozkurt, Cumhuriyet
tarihinde "Bozkurt-Lotus" olayı olarak adlandırılan, Bozkurt adlı ilk
Türk yolcu gemisiyle Lotus adlı Fransız gemisinin 2 Ağustos 1926'da Ege'de
çarpıştı. Kazada 8 Türk denizcisinin ölmesi üzerine Fransız kaptan Türk
Adliyesi tarafından tutuklanmış, Fransız kaptan tedbirsizlik ve ölüme sebebiyet vermek
suçlarından 80 gün hapse mahkûm edildi. Bayrak yasası nedeniyle açık denizlerde
işlenen suçlarda sadece bayrak devletinin yargılama yetkisinin olduğunu ileri
süren Fransa , Türk mahkemelerinin yetkisizliğini ileri sürünce Türkiye olayı Lahey Adalet
Divanı'na götürmüş ve dava 7 Eylül 1927'de Türkiye lehine sonuçlanmıştı.
Bu dava, tarihçiler tarafından, Türk hukukunun ve adalet örgütünün
kapitülasyonlar dönemini geride bırakarak insan ve egemenlik haklarına dayalı
çağdaş hukuk düzeyine yükseldiğinin bir kanıtı olarak değerlendirilmektedir.
Bu
kararla birlikte "Bozkurt gemisinin adı ve Türk Milletinin milli sembolü,
hürriyet ve istiklalin timsali olması sebebiyle" Türk heyetine Atatürk'e
verilme üzere tunç bozkurt heykeli hediye edildi. Bu davadan dolayı dönemin
adalet bakanına soyadı kanunu çıkınca bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından
Bozkurt soyadı verildi. Bozkurt heykeli 1968'e kadar anıtkabirde sergilendi.
1968'de Samsunda Gazi müzesinin açılmasıyla birlikte Atatürk'ün bir çok özel
eşyasıyla birlikte bu heykelde Samsuna gönderildi.
Lahey’in kararı milli bir
zafer, davayı kazanan Mahmut Esat Bey de kahraman olduğunda henüz 35 yaşında
idi. Bazı şairler dava ile ilgili destanlar yazdılar ve zaferin şerefine bir de
marş bestelendi. Dava ve Mahmut Esat Bey’in savunmaları, zamanla dünya hukuk
literatürüne girecek ve benzer davalarda emsal teşkil edecekti.
Mahmut Esat Bozkurt, yayınladığı hatıralarında
Adalet Divanı’na gidilmesi kararının nasıl alındığını anlatırken, şunları
yazıyordu:
"Birgün, Atatürk beni nezdlerine çağırdılar. Meseleyi bir daha izah etmemi
istediler. Anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım:"Paşam, Lahey Adalet
Divanı’na gidelim. Kimin haklı olduğu orada meydana çıksın. Ben, hakkımızdan
eminim. Müsaade ederseniz, davamızı ben müdafaa edeyim. Kaybedersem, memlekete
bir daha dönmem; fakat kazanacağız. Hem, Adalet Divanı önüne gitmeden
Fransızlar’ın dediğini yapacak olursak, Fransız devletinin tehditleri
karşısında boyun eğmiş olacağız. Bu da, onlara diğer meselelerde aynı
tehditleri öne sürmek cesaretini verecektir. Halbuki Lahey Divanı’na gidersek
davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. zira milletlerarası bir
mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil, bilakis büyük şereftir."
Bu sözler üzerine Atatürk bana "Güle güle git. Kazanacaksın. Kazanmasan da
memleket seni bağrına basacaktır" dedi."
Muzır Bir Tarikat
Bir gün
eski Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt'u çağırdı, kendisine Masonların
taksimat, teşkilat ve ahvalini bildirir bir kitap verdi;"Bunu güzelce
mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi Grup Başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli
bir hücum yap ve grupça kapanmasına delalet et. Senin de bu işde büyük şeref payın
olacaktır dedi.
Grup günü Esat Bozkurt riyaset makamına bir takrir verdi ve takririn okunmasını
reisten rica etti. Katip takriri okudu. Grup dinledi. Hulasası söyle idi:
Bizim atalarımızın mensubu bulunduğu tarikatları kapattık. Masonluk da kökü dışarıda
Yahudi tarikatından başka birsey değildir.Memleketimizde bunun ne işi vardır?
Bunu da grup kararıyla kapatalım.
Ve söz istedi, kürsüye gelerek takririni gayet veciz olarak izah etti.
Meclis'teki masonları bir telaş aldı. Hele sözcüleri Şükrü Kaya'yı görse
idiniz, basından süt dökülmüş kediye benziyordu. Meşhur hatib Mahmut Esat Bey'e
söz yetiştirebilir mi idi? Şükrü Kaya masonluğun bir hayır müessesesi olduğunu
kürsüden söylediği zaman grubun hemen bütün azası yüzüne haykırdılar.
Hayır eserleri dediğiniz nedir, birisini gösterebilir misiniz? Yalan
söylüyorsun in aşağı' dediler.
Mahmut Esat ise, masonluğun kökü dışarıda gizli, memleket ve millet için muzır
bir tarikat olduğunu ispat etti.
Soyadı
1934'de Soyadı Yasası kabul edildiğinde, Atatürk, "Bozkurt-Lotus"
davasındaki başarısına ve Türk düşmanlarına karşı sürdürdüğü aralıksız direnişi dolayısıyla çok değer verdiği Mahmut Esat beğ'e "Bozkurt" soyadını
verdi.
Mahmut Esat
Bey, 1930 yılı sonlarında Adliye Vekilliği'nden istifa ettikten sonra, Ankara
Hukuk Fakültesi'nde "Devletler Hukuku", Siyasal Bilgiler
Fakültesi'nde "Anayasa Hukuku" profesörlüğü yaptı.
21 Aralık
1943'de beyin kanaması sonucu İstanbul’da ölen Mahmut Esat Bozkurt, TBMM'de 1.
Dönemden ölümüne kadar İzmir Milletvekili olarak görev yaptı.
Bazı önemli sözleri ;
"Türk bu Ülkenin yegane efendisi, yegane
sahibidir, saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır
Hizmetçi olma, köle olma hakkı. Dost, düşman ve hatta dağlar bu hakikati böyle
bilsinler" (Anadolu gazetesi.. 18 Eylül 1930)
"Türk'ün en kötüsü, Türk olmayanın en iyisinden
iyidir".. (Atatürk İhtilali.. sf.160)
"Yeni Türk Cumhuriyetinin devlet işleri başında mutlaka Türkler
bulunacaktır. Türk'ten başkasına inanmayacağız."
Başlıca Esreleri:
Lotus Davasında Türkiye-Fransa
Müdafaaları (1927)
Türk İhtilalinde Vatan Müdafaası
(1934)
Türk Köylü ve İşçilerinin Hakları
(1939)
Devletlerarası Hak (1940)
Atatürk İhtilali (1940)
Aksak Timur'un Devlet Politikası (1943)