Türk Ocakları kurucuları
arasında yer almış, istiklal mahkemeleri üyeliği, Türk dil kurumu başkanlığı, milletvekilliği
ve milli eğitim bakanlığı görevlerinde
bulunmuş, “Devrimleri babamıza karşı bile savunuruz” diyerek Atatürk’e
çıkışabilecek kadar cumhuriyete inanmış
bir devrimci millî heyecanı bütün benliğinde
hisseden, Türk Tarih tezini heyecanla savunan vatanperver
23 Nisan
1933’de Öğrenci Andını yazarak Türk çocuklarına armağan etmiştir.
Öldüğünde
arkasından, gazeteler “milliyetçi, temiz bir politikacı ve devlet adamı”
kaybettiğini yazdılar.
1893’te Rodos’ta doğan Reşit
Galip İzmir İdadisi’ni arkasındanda İstanbul Tıp’ı bitirerek asistanlığa
başlamıştır. (1917). Öğrenciyken gönüllü olarak Teşkilat-ı Mahsusa içinde
Balkan ve I. Dünya savaşlarına katıldı. 1919’da Anadolu'ya geçti; Kütahya’nın
Tavşanlı kazasında halk sağlığı üzerine çalışmalar yaptı, Kütahya Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti'nin kurulması için uğraştı.
1923
Mart'ında, hekimlik yaptığı Mersin'e Mustafa Kemal Paşa geldiğinde Paşa'nın
huzurunda konuşmuş Paşa’nın dikkatini çekmiş ve ona milletvekilliği önermiş ve
Dr. Reşit Galip, Ocak 1925'te Aydın'dan Milletvekili seçilmiştir.
1925' teki Şeyh Sait
ayaklanmasından sonra kurulan İstiklal Mahkemesi üyeliğine seçildi.
CHF İdare Heyeti'nde görev almış. Türk Ocakları'nda, Halkevleri'nde çalışmış.
Yine Atatürk'ün isteğiyle Serbest Fırka'ya girmiş.
Ata ile tartışması
1931 sonbaharıydı.
O geceki tartışma, Milli Eğitim Bakanı Esat
Mehmet'in bir yakınmasıyla başladı.
Esat Mehmet, Atatürk'ün Harbiye'den "tabya
öğretmeni"ydi. konu, kız öğrencilerin kıyafetinden açıldı. Esat Mehmet,
"kızların kısa etek, kısa çorap ve kısa kollu gömlek giymelerini uygun
görmediğini" belirtti. Bir tamim yayınlayıp daha kapalı giyinmelerini
isteyeceğini söyledi.
Bunun üzerine Reşit Galip söz aldı: "Yanlış
düşünüyorsunuz beyefendi" dedi.
"Bu bir geriliktir. Kadınlar eski durumda
yaşayamazlar. İnkılaplardan en mühimi, kadınlara verilen haklardır. Başka
türlü, Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz."
Sofra gerildi.
Gazi, vekilini zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmadı.
"Bu konuyu uzatmayalım. Kısa çorap giyip
giymemek çok önemli değildir, sonra tartışırız" dedi.
Ama Reşit Galip alttan almadı.
"Af buyurunuz Paşam! Bu, inkılap ve zihniyet
meselesidir. Müsaade buyurursanız fikrimizi söyleyelim. Hatta daha ileri
giderek diyeceğim ki, sizin huzurunuzda bu sofrada inkılapları zedeleyeceği
icraattan bahsedilmesi küstahlıktır, hoş görülemez."
Reşit Galip'in tartışma yaratmasının özel bir nedeni
vardı: Halkevi'nde sanatı yaygınlaştırmak için tiyatro çalışmaları yapıyor,
ancak sahneye çıkacak kadın oyuncu bulamıyorlardı. Buna gönüllü kadın
öğretmenler için, Maarif Vekaleti'nden izin alamamışlardı.
Reşit Galip
"Bu kokuşmuş kafayla devlet yürümez" diye
kestirip attı.
Atatürk'ün kaşları çatıldı.
"Sözlerinizde müsamahalı, ölçülü olunuz"
diye çıkıştı.
Herkes yaklaşan fırtınayı hissetmişti. Ama Reşit
Galip bulutların üstüne gitti. 57 yaşındaki Milli Eğitim Bakanı'nı işaret
ederek dedi ki:
"Devrimci devrimcidir. İnsanlar bir yaştan
sonra ister istemez tutucu olurlar. Meclis'te bunca genç, idealist, bakanlık
yapacak yetenekte insan varken, böyle yaşlı kimseleri Milli Eğitim Bakanı
yapmak hatadır."
Atatürk yeniden uyarma gereği duydu:
"Esat Bey yeteneklidir. Davamıza inanmıştır ve
benim hocamdır. Beni okutmuş olması
sence bir değer taşımıyor mu?"
"Kusura bakma Paşam, taşımıyor! Okuttuklarının
içinde sizin gibi bir devrimci çıkmış ama kim bilir nice tutucu da
çıkmıştır."
Bunun üzerine Gazi'nin sabrı taştı:
"Bu sofrada hocama ve bir Milli Eğitim
Bakanı'na hakaret etmenize müsaade edemem" diye haşladı.
İlk kez bu kadar sert eleştiriliyordu.
"Yoruldunuz, buyurun biraz istirahat edin"
diyerek kibarca Reşit Galip'i sofradan kovdu.
Ama genç devrimcinin yılmaya niyeti yoktu. Yıllar
yılı bir efsane gibi anlatılacak çıkışını o an yaptı:
"Burası sizin değil, milletin sofrasıdır.
Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de
hakkımdır."
Atatürk kendi fikirleriyle kendisini vuran bu genç
adama baktı, sonra yanındakilere dönüp
"Öyleyse biz kalkalım" dedi.
Sofradaki bütün heyet ayaklandı; Reşit Galip'i
sofrada yapayalnız bırakıp çıktılar.
Borç Para ile
Ankara’ya dönecek
Reşit Galip bütün geceyi Dolmabahçe Sarayı'nda pencere
kenarındaki bir koltukta geçirir.
Atatürk uyandığında Genel Sekreteri'ne Reşit Galip'i
sorar.
"Sabaha kadar bekledi, mahcubiyetini size
iletmemizi istedi. Ankara'ya gidecek kadar
borç para istedi. 25 lira verdik" derler. Atatürk
"Ankara'ya gidecek adama 25 lira mı verilir. Bari
benim hesabımdan birkaç yüz lira
verseydiniz" der.
Sonra "Cebinde beş parası yok ama karakterinden
hiç taviz vermiyor.
Parası yok ama cesareti var" diye ekler.
Tavizsiz Devrimci
1932 sonbaharında Atatürk, Reşit Galip'in Ankara
Radyosu'ndaki bir konuşmasını dinler; "Devrimleri her yerde, herkese karşı
savunacağız. Gerekirse babamıza ve
çocuklarımıza karşı bile" demektedir.
Atatürk birkaç gün sonra kendisini yeniden sofraya
davet eder. Hemen yanındaki sandalyeye buyur eder.Onun yanına da, hocası Esat
Mehmet'i oturtur.
Ve orada yeni Milli Eğitim Bakanı'nın 39 yaşındaki
Reşit Galip olduğunu açıklar.
Milli Eğitim Bakanı
Atatürk 19 Eylül 1932'de Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirmiştir.
42 yaşında Millî Eğitim Bakanı olan Dr. Reşit Galip, sağlığı nedeniyle ancak
bir yıl kadar devam eden bakanlığı sırasında çok önemli hizmetler yapmıştır.
Bakanlık merkez örgütü ve görevleriyle ilgili kanunun çıkarılmasını, Öğretmenlere
genel bütçeden maaş ödenmesini sağladı.
Bakanlık merkez örgütünün yeniden düzenlenmesini, Halk Eğitim Şubesinin
kurulmasını, İstanbul Darülfününun kapatılıp İstanbul Üniversitesinin
açılmasını sağlamıştır.
Eşi Zübeyre Hanım onun için "deli gibi
çalışıyor" ama Atatürk'e çıkışacak kadar ayarsız dili yüzünden her gün işe
cebinde istifa mektubuyla gidiyordu. demiştir
Öğrenci Andı
Yetmiş beş yıldan beri
ilkokullarda her sabah söylenmekte olan "Öğrenci Andı" nı
yazan ve 23 Nisan 1933'te Türk
çocuklarına armağan eden de Dr. Reşit Galip'tir.
Prof. Dr. Afet inan, Dr. Reşit
Galip ve "AND" hakkında şunları yazmıştır:
"1933 yılının 23 Nisan Çocuk
Bayramı idi. O, heyecanla Çankaya köşküne geldiği vakit,
Atatürk'ün
yanında bana bir kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. 'Sabahleyin ilk
bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit,
bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı'
dedi:
Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu 10
Mayıs 1933 tarih ve 101 sayı kararı ile bu "Öğrenci Andı"nı, idealist Millî Eğitim Bakanının
belirttiği şekilde uygulamaya koymuştur.
Talim Terbiye Kurulunun bu kararına göre, öğrencilerin her gün tekrar edeceği "Öğrenci
Andı" ile ilgili olarak Millî Eğitim Bakanlığı, 18 Mayıs 1933 tarih
ve 1749/42 sayılı genelgeyi yayımlamıştır.
29 Ağustos 1972 tarih ve 14291
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
ilkokullar yönetmeliğinin 78. Maddesinde "Öğrenci Andı"na
aşağıdaki son bölüm eklenmiştir.
"Türküm, doğruyum, çalışkanım; yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi
saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri
gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde,
gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene"
Ağustos 1933’de
ayrılmak zorunda kaldı. Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ve Türk Dili Tetkik
Cemiyeti'nin kuruluşlarında etkin olan Reşit Galip son günlerine kadar
dikkatini bu alanlarda yoğunlaştırdı. Dr. Reşit Galip 5 Mart 1934'te
zatürreeden öldü.
Cebeci Asri Mezarlığı'nda kendisinden önceki bir başka Maarif Vekili,
Mustafa Necati ile yan yana yatıyor.