Cevat Abbas Gürer İstanbul'un işgali sırasında Atatürk'ün,
"Geldikleri gibi giderler!" sözünü söylediği kişidir
Mustafa Kemal'le Selanik'te tanışmış, yıllar sonra Anafartalar'da onun yaveri
olacak ve Atatürk'e "yaverlik" görevi ömür boyu sürdürecektir.
Türk Hava Kurumu'nun kurucu başkanı, İş Bankası'nın kurucuları
arasındadır. TBMM'de beş dönem milletvekilliği yapmış bir siyaset adamı, Atatürk'ün
emriyle kurulan Ateş Güneş Spor Kulübü'nün kurucu başkanı idi.
Cevat Abbas, 1887 yılında Niş'te
doğdu. 1 Eylül 1908'de Harp Okulu'ndan Piyade Teğmen
rütbesiyle mezun oldu. Üçüncü ordu emrine verildi. Manastır Harp Okulu'nda
öğrenci iken İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. 19. Alay'da görevli olarak
Preşova, Komanova, Koçana ve Köprülü'de görevde bulundu. 19 Ekim 1912'de
üsteğmenliğe yükseltilerek, 3 Şubat 1913'te inzibat subayı olarak İstanbul
Merkez Komutanlığı emrine atandı. İtalya, Balkan ve I. Dünya
Savaşlarında bulundu.
Cevat Abbas'ın Atatürk'le
tanışması, I. Dünya Savaşı'ndan önce Selanik'te, Kolağası Mustafa Kemal'in
arkadaşı olan Lofçalı İsmail adındaki genç bir üsteğmenin "Bizdendir"
diye takdim etmesiyle gerçekleşiyor. I. Dünya Savaşı
seferberliğinde açılan Yedek Subay Talimgahı'nda ek görev olarak bölüm
komutanlığı yaptı. 16 Nisan 1915'te Anafartalar Grubu Kurmayı'na verildi. 13
Aralık 1916'da yüzbaşı oldu. 16 Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa'nın Anafartalar'da
yaverliğine tayin edildi. Savaş süresince yaver
olarak Mustafa Kemal Paşa'nın maiyetinde bulundu.
Mustafa Kemal'in yaverliğini
yapan Gürer'in, "yaverlik" görevi ömür boyu sürüyor. Diyarbakır'da,
Bitlis cephesinde, Halep'te, Mustafa Kemal'in refakatinde olan Cevat Abbas,
aynı zamanda Veliaht Vahdettin 'le Almanya'ya giderken de yanında yer alıyor.
Anadolu'ya hareketinden önce, Atatürk'ün Kurtuluş planlarını tasarladığı,
Şişli'deki evinde kalan tek yaveri olan Cevat Abbas Gürer, Kazım Karabekir,
İsmet İnönü, Hüseyin Rauf gibi ziyaretçilerin Atatürk'le tarihi görüşmelerine
tanıklık ediyor. Mustafa Kemal, Bandırma vapuru ile
Samsun'a ayak basan kadronun oluşturulmasını isteyecek kadar Cevat Abbas'a
güvenir.
Cepheden Meclis'e Atatürk'ün en yakın silah ve dava arkadaşı olan Cevat
Abbas, 16 Mayıs günü Samsun'a gitmek üzere Bandırma Vapuru'na binerken, merkezi
Erzurum'da bulunan 9. Ordu Müfettişliği başyaveriydi. Cevat Abbas, Samsun'dan
Erzurum'a varıncaya kadar Mustafa Kemal'in yazışma işlerini yönetmiş, Amasya
Genelgesini kaleme aldı. Heyet-i Temsiliye’nin katipliğini yapmıştır. Sivas
Kongresinde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti mensuplarının Meclisi
Mebusan seçimlerine girebilmeleri görüşü benimsenince Bolu'dan milletvekili
seçildi ve İstanbul'a gitti. Osmanlı Mebusan Meclisi'nin son döneminde ve
TBMM'de beş dönem Bolu milletvekilliği ile ülkeye hizmet ediyor. Montrö Antlaşması`nın
imzalandığı gece aynı sofrada, birliktelerdir
Erzurum'da istifa etmesiyle son
bulan askerlik hayatı, 1920'de yeniden başladı ve yüzbaşı rütbesiyle Kurtuluş
Savaşına katıldı. Yozgat Ayaklanmanın bastırılmasında gösterdiği çalışmalarından
dolayı kendisine İstiklal Madalyası verildi. Rütbesi 1923'te binbaşılığa
yükseltildi. 1924'te kurulan İş Bankasının kurucuları ve hisse sahipleri
arasında Cevat Abbas da vardı.
Cevat Abbas Gürer'in 1941 yılına
kadar milletvekilliği yaptı. Mustafa Kemal'le ilgili hatıralarını, Ebedi Şef
Kurtarıcı Atatürk'ün Zengin Tarihinden Birkaç Yaprak (1939) adlı kitapta
topladı. Bu derleme kitap çeşitli yazılardan alıntı,
söylevlerden, söyleşilerden, belge ve fotoğraflardan oluşmakta ayrıca bunlar
dışında aile bireylerinin anıları da, kitaba ayrı bir özellik katmaktadır. Soy
ismini Atatürk’ten alan yakın arkadaşlarındandır.
1943 yılında Yalova'da öldü.
ULU ÖNDER'LE 24 YIL
Atatürk 'ün İstanbul'un işgalinde
"Geldikleri gibi giderler" sözünü söylediği başyaveri Cevat Abbas
Gürer 'in anıları ve arşivinden oluşan kitabında, Mustafa Kemal'in Samsun, (19
Mayıs 1919) dan aylarca önce Kocaeli üzerinden Anadolu'ya karadan geçmek için
tasarladığı Kurtuluş Planı gibi bugüne kadar gizli kalmış önemli bilgiler
içeriyor. Sadece Atatürk’ten anılardan oluşmamakta Cevat Abbas’ın duyarlı ve
zeki gözlemlerinden Mustafa Kemal’in çok yönlülüğünü gösteren önemli bir
eserdir.
Cevat Abbas anılarında,
Atatürk'ün ordu müfettişi olarak Samsun'a gönderilebilmesine katkıda bulunmak
için, akrabası olan Harbiye Nazırı Mareşal Şakir Paşa'yla yaptığı konuşmayıda
anlatmaktadır.
Kurtuluş
Savaşı sırasında Mustafa Kemal'in isteğiyle TBMM'nin özel temsilcisi olarak
Bulgaristan'da görevlendirilen Cevat Abbas, bir yıldan fazla Avrupa'da kalıyor
ve Ulusal Mücadele'ye destek veriyor...
KURTULUŞ YOLU
Cevat Abbas'ın anılarından,
Mustafa Kemal Paşa'nın, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasından önce
Anadolu'ya gizlice geçebilmek için aylar önceden hazırladığı ve son aşamasına
getirdiği bir planı olduğu da ortaya çıkıyor. Hatta Mustafa
Kemal'in emriyle, 19 Mayıs 1919 Samsun'dan önce, Cevat Abbas Anadolu'ya karadan
gizlice geçebilmek için ilk Millî Müfrezeyi örgütlüyor... Mustafa Kemal
Paşa, Samsun yolu ile Anadolu'ya ayak basma olanağını bulamamış olsaydı,
Anadolu'ya gizlice Kocaeli üzerinden geçecekti. Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı
ve Anadolu coğrafyası üzerindeki yayılışı çok daha farklı bir biçimde gelişecek
ve bu büyük mücadelenin tarihi çok daha farklı yazılacaktı.
TÜRK TEYYARE CEMİYETİ
THK'nin kurucu başkanı olan Cevat
Abbas, Türk Tayyare Cemiyeti kurulmadan önce ve kurulduktan sonra söylevler
veriyor ve Türkiye'de sivil havacılığın gelişmesi için destek arıyor. Cevat
Abbas bulduğu çözümle, Türk Tayyare Cemiyeti'ne belirli bir oranda bağış yapan
her şehir, kasaba ve köyün kendini adını taşıyan bir uçağı olmasını sağlıyor.
Uçuş sevgisinin artırılması, halkın uçağa binebilmesi için Anadolu'ya turneler
düzenliyor. THK'ye bağışla alınan ilk uçak olan "Ceyhan" la 1925'te
Ankara'dan Yeşilköy'e uçuş yapıyor.
ANILAR
Atatürk’ün çalışkanlığı
Atatürk’ün uyanık geçirdiği zamanla, uykuda geçirdiği süre, kıyaslanamayacak
kadar farklıdır. Atatürk’ün bir insan ömrüne sığamayacak kadar zengin olan
mesaisini tasnif ederek açıklayacak ve detaya girecek değilim. Atatürk’ün
durmayan, dinlenmeyen, yıpratıcı çalışma tarzının açıklanması bu yazıya sığmaz.
Ben yalnız Atatürk’ün içinde bulunduğu durum ve olayları tasnif etmeden ve
detaylı izahına girmeden, genel mesaisi içerisinde pek azma temas ederek,
çalışması uğrunda ne için ve ne derece kendini feda ettiğini özetlemeye
çalışacağım: Atatürk’ü yakından tanıyanlar pek iyi bilirler ki, yirmi dört
saatlik hayatını hiçbir zaman bir programa sığdıramamıştı. Zaten onun karşı karşıya
kaldığı olaylar, zamana bırakılamayacak kadar acele karar ve uygulamayı
gerektirdiklerinden, programlı bir hayat sürmesine müsaade etmemişlerdi.
Muharebelerde olduğu gibi, günlük devlet işlerinde de, önemine göre bu işin,
gece veya gündüzün her saatinde kendisine arz olunmasını isterdi. Uykunun dostu
değildi. Zaman zaman geçirdiği kısa hastalıkları hariç, sabah güneşini görmeden
yatağına girmez ve uyumazdı. Genellikle uykuda geçirdiği zamana acırdı. Bir
defa bana demişti ki:
- Hayat pek kısa. Çocukluk ve okul hayatı bir kısmını alıyor. Geriye kalanını
ise, uyku yarıya indiriyor. Uykusuzluğu giderecek ve insan vücuduna verdiği
dinlenme gıdasını Verecek tabletler icat edilse... Bir gün o da olacaktır.
Nitekim tıp ve kimya ilmi uyutmak için pek güzel ilaçlar yapmışlardır.
Gülerek ilave etmişti:
- Bunu daha da genişletebiliriz. Orduların yiyecekleri de bir gün tablet haline
getirilebilir. Aylık yiyeceklerini askerler çantalarında taşıyabilir. Yalnız
cephane nakliyatı işi kalır. O da motorlu araçlarla sağlanır. Böyle bir ordu
neler yapmaz?
Güneydoğu cephesinde
Bir çekilme emrinin ardından, erlerden biri "kükremiş bir aslanın
homurdanmasını andıran bir sesle" isyan etmektedir:
"Üç gün, üç gece düşmana dikine, dikine süngü salladım, beni buraya niçin
çektiler? İki saat evvel taburumla süngü hücumu yaptık; düşman çekildi. Amma
bizi de buraya çektiler, niçin çektiler?"
Mustafa Kemal de, Cevat Abbas da erle aynı üniforma içindedir; er onları
tanımadan isyanını dile getirmektedir.
Cevat Abbas , erin ileri geri konuşmasından komutanının rencide olabileceği
kaygısını taşırken Mustafa Kemal ona sakin olmasını işaret eder ve başlar erle
konuşmaya.
Köyünü kasabasını, ailesini sorar, onu sakinleştirir.
Daha sonra, "O büyük dâhi askere, üç gün üç gece cereyan eden muharebenin
tafsilatlı (ayrıntılı) hesabını da verir."
Bununla da yetinmez "Beş on gün sonra size Muş'u zaptettireceğim"
der.
Balıkesirli İsmail, can kulağıyla dinlediği bu sözlerden sonra karşısındakinin
bir komutan olduğunu anlar ve bir soru sormak için izin ister:
"Zatınız Mustafa Kemal Paşa mısınız?"
"Evet" yanıtını alınca
da:
"Paşam mademki sen
buradasın... Başımızdasın... Öyleyse mesele yok" der siperine
arkadaşlarının yanına döner ve savaşa devam eder.