11 Aralık 2017 tarihinde bir yazı dizisine başladım. Malum
yıl sonu olduğu için, 2017 yılının değerlendirmesini yaptım. Yazı dizisini
partiler üzerine kurdum ve Ana Başlığı 2017 yılının partiler üzerinde
bıraktıkları dedim. 11 Aralık 2017’de iktidar partisini değerlendirdim ve 2017
yılında Ak Partinin düşüş yaşadığını yazdım. Özetle, son seçimlere göre
toplamda % 61,4 oy alan Ak Parti ve MHP’nin tam mutabakatla girdiği
Referandumda %51,2 oy alarak çok zorlandıklarını kaleme aldım. Devamında ise
değişim sürecinin Ak Parti de sancılı geçtiğinin altını çizdim. Görüyorum ki bu
sancılar artarak devam ediyor ve yine görüyorum ki bu sancıların bir doğumu
olacak, yazının son kısmında bunu daha net göreceksiniz. Aynı yazı da ekipçilik
çatışmalarının Ak Parti de çok ciddi bir şekilde bölünme izlenimi verdiğini
belirtmiş ve Ekonomiyi, Reza dosyasını, dış politikayı, Devlet Dairelerinin
hantallaşmasını falan açıklamıştım. Sonucunda da Ak Partinin baskın seçim
yaparak oylarının daha da düşmesinin önüne geçmeye çalışacağını yazmıştım.
13 Aralık 2017 tarihinde ise MHP için 2017 yılını
değerlendirmiş ve MHP’nin Ak Parti çizgisine değil, Ak Partinin MHP çizgisine
geldiğini yazmıştım. Bu demek oluyor ki, Ak Partinin o zamana kadar ki tüm
siyaseti çökmüş ve Ak Parti çareyi Milliyetçilikte bulmuştu. Tarihe baktığınız
zaman güç kaybeden bütün liderler son umut Milliyetçilik zırhını üzerlerine
giymeye çalışırlar. Sanırım Ak Partide çöken politikalarını Milliyetçilik ile
kurtarmaya çalışıyor.
11 Ocak 2018 tarihinde ise 2018’de seçim var başlığı ile bir
yazı kaleme aldım. Yazımda Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ı
destekleyecekleri açıklamasını Erken Seçimin startı olarak yorumlamıştım. Ak
Partinin oylarının eridiğini, aylardır anket açıklanmamasının tek sebebinin bu
olduğunu belirtmiştim. Devamında ise gizli ekonomik krizi açıklamış ve bu
krizin vatandaşın cebine yansıdığını ifade etmiştim. Bu nedenle Ak Partinin
oylarının %40 seviyelerine gerilediğini ve düşüşün devam ettiğini %30’lara
düşmemek adına baskın seçimin kapıda olduğunu söylemiştim. Tezimin halen
arkasındayım, tek fark var oda seçim tarihini 15 Temmuz 2018 olarak yazmışım,
sarkabilir sarkarsa en fazla Kasım’a sarkar.
Aynı yazıda Ak Parti’de Abdullah Gül’ün çıkışlarına da
değinmiş ve Ak Parti’den küçükte olsa oy koparacaklarını yazmıştım. Küçük
derken ne kadar küçük? Mesela Ak Parti-MHP mutabakatında girilen referandum
seçiminde %51,2 oy almışlardı. %1,3
Abdullah Gül ve ekibi götürse %49,9 Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasına yetmiyor.
Yani %1 oy dünyanın sonunu getirebilir bu sistemde…
16 Ocak 2018 tarihinde yine ekonomi ile bir yazı yazmıştım.
Yazının Başlığı İyi Okuyun bu Fotoğrafı, konusu ise TBMM Dikmen Giriş Kapısında
ekonomik sıkıntılar yaşayan işsiz bir vatandaşın kendisini yakması idi. Konunun
derini ise yine ekonominin bozukluğu ve bunun Ak Parti oylarını etkilemesi idi.
Gelin görün ki o günden sonra ekonomide değişen bir şey olmadı. Pardon oldu
Dolar 12 kuruş daha arttı, EURO 23 kuruş daha arttı. İyiye giden bir ekonomi
olmadı ama olumsuz yönleri daha bir arttı.
Erken seçim tahminimi güçlendirerek devam ettiriyorum. Ak
Partinin oylarını eritmesini de yumuşatarak devam ettiriyorum. Çünkü Afrin
Operasyonunda ki tarihi başarı Ak Partiye yarayacaktır. Yani yine Ak Parti
Erdoğan ismi ile paçayı kurtarıyor. Zaten Ak Kadrolara kalsa halleri harapta
bakmayın işte Erdoğan gibi güçlü bir Parti Genel Başkanları var. Burada bir
parantez açmak istiyorum, ittifakı sonuna kadar destekliyorum, çünkü Erdoğan
yalnızca Ak Parti için değil tüm Türkiye için bir şans, Ayrıca Erdoğan’ın da
dediği gibi dere geçerken at değiştirilmez. Türkiye lider değiştirebilecek bir
ortamda değil, Suriye ve FETO politikalarının devamı için, Erdoğan bir dönem
daha Cumhurbaşkanı olarak kalmalı.
Dönelim konumuza evet Ak Parti Afrin ile oylarında ki düşüşü
durdurabildi, belki bir nebze de artırdı ancak halen %40’ın en fazla 3 puan
üstündedir. MHP ile ittifaktan başka hiçbir şansları zaten yoktu. MHP Ak Parti
için 2019 seçimlerinde kurtarıcı olacak. Ak Partide ki çatışmalar artarak devam
ederse, belki MHP bile Ak Partiyi kurtaramayacak.
Çatırdama demişken neler oluyor Ak Parti’de öyle.
Belki de tarihin en başarılı İç İşleri Bakanı olan Süleyman
Soylu veda eder gibi bir açıklama yaptı. Sonra Cumhurbaşkanı bizzat, Soylu ile
devam edeceğiz dedi. Ne gariptir ki her gün Televizyonlarda gördüğümüz Süleyman
Soylu, bir anda ortadan kayboldu. Ya Soylu küstü ya da Soylu’nun vedasından
sonra ki sosyal medyada ki tepki de göz önüne alınıp Soylu susturuldu!
Bir arkadaşım söylemişti. Ak Parti çatırdıyor, ANAP’tan kötü
halde diye. Bir de ekleme yapıp Erdoğan bugün çekiliyorum desin Ak Partiden 5
ayrı parti çıkar demişti. Nasıl yani diye sorunca arkadaşım küçük dilimi
yutacağım şu cevabı vermişti. Aynen aktarıyorum “Tayyip Beyin en yakın Arkadaşı
Mücahit Aslan, Emine Hanım Mücahit Beyi sevmiyor (Emine Hanım, Hayrunnisa Gül
Hanımı da hiç sevmiyordu) Mücahit Bey ise Hayati Yazıcı ile sorunlar yaşıyor.
Hayati Yazıcı Berat Albayrak’la sorunlar yaşıyor, Berat Albayrak ise Süleyman
Soylu’dan nefret ediyor.” Saydığımız isimler Erdoğan’ın en yakınında ki
isimler. Eğer bu iddia doğru ise Ak Partinin sonu önümüzde ki seçimde değilse
bile, sonra ki seçimde gelmiş demektir. Hele ki başarısız bir sonuç çıkarsa bu
seçimde bu isimler hep birbirlerini suçlarlar ki al başına belayı,
Sahi suçlarlar demişken…
Ahmet Davutoğlu konuştu geçen günlerde. İstanbul Belediyesi
için ismi geçti ya yalanladı. Aslında konuşmasında Attan inip eşeğe binmem
dedi. Mücadeleme devam ediyorum dedi! İttifak hakkında, partiler arası uzlaşı
önemli ancak gizli koalisyonlar dönemi başlatmayın, tehlikelidir dedi. Ekledi
ki ne ekledi! 1 Kasımda Aldığım(ız) oyları unutmayın dedi. Yani dedi ki Ak
Partinin oyları düşmese ittifak yapmaz! Ben başarılıydım, 1 Kasımda çok büyük
bir oy aldıydım. Şimdi siz başarısızsınız 1 Kasımda ki kadar oy alamayacağınızı
bildiğiz için ittifak kuruyorsunuz dedi.
Bu sefer ben demedim. Sizin Hoca dediğiniz, Başbakan
yaptığınız isim dedi. Birde Trollere sataştı, paralı sosyal medya askerleri
dedi. Dün yanımdaydınız bugün bana saldırıyorsunuz dedi. Parayı verenin yanında
oluyorsunuz dedi. Demek ki kendisi zamanında çok para yedirmiş bu trollere,
demekten alamıyorum kendimi!
(Kaynak: http://www.internethaber.com/ahmet-davutoglu-istanbula-aday-mi-kendisi-acikladi-1856298h.htm)
Zaten Abdullah Gül çıkıp Erdoğan’ı eleştirince dişime taş
değmişti. Abdullah Gül, cesur bir siyasetçi değildir. Sinsi diye tabir
ettiğimiz bir yapısı vardır, yani alttan alta çalışır. Abdullah Gül çıkıp
Erdoğan hakkında konuşmuşsa kesin bir şey vardır dedim. Muhtemelen kamuoyu
araştırmasını Erdoğan kadar Abdullah Gül’de yapıyordur. Bunları da ekibi ile
yani Ali Babacan, Beşir Atalay, Sadullah Ergin, Bülent Arınç, Abdulkadir Aksu
gibi isimlerle paylaşıyordur. Önüne gelen ankette Ak Partide ciddi bir düşüş
gördü ki kaçan oylar için talip olurcasına Erdoğan’ı eleştirdi. Siyasette olmaz
diye bir şey olmaz. Deniz Baykal çok çok önceleri Abdullah Gül çatı aday olur
demişti de anlamamıştık. Abdullah Gül olur mu bilmem ama, Gül ekibi Saadet
Partisi ile bir çalışma içerisinde. Bunu kesin olarak söyleyebilirim.
Bir de son olarak ekleme yapayım. Bu kongrelerden önce Ak
Parti de sadece Ekipler arası çatışma olurdu. Ancak bu çatışma hep gizli
tutulur dışa vurulmazdı. Ak Partide ki çatırdama derin midir bilemem ama Ak
Partililer artık alen beyan kavga ediyorlar ve birbirlerine demediklerini
bırakmıyorlar. İşin kötüsü halkta bu çatışmalara doğrudan katılıyor.
Lafı çok eveleyip geveledim farkındayım…
Ben söyleyeyim de siz bir köşeye not alın. Ak Parti
Mecliste çoğunluğu kaybedecek. MHP ile birlikte meclis çoğunluğunu elinde
tutabilecek. Yani bir daha ki seçime kadar ipler MHP’nin elinde olacak.
Cumhurbaşkanlığına gelince, MHP Erdoğan’ı değil başka birini çıkartsa ve hiçbir
çatıya girmese 2. Turda çıkarttığı adayı Cumhurbaşkanı seçerdi. Ancak MHP varken
Türkiye’nin beka sorunu olmaz, Türkiye’nin bekası Erdoğan diyorsa, Erdoğan
Cumhurbaşkanıdır, ilk turda…