İlim;
Yöntemle elde edilen ve uygulamayla doğrulanan, her zaman ve her yerde geçerlik
ve kesinlik nitelikleri taşıyan yöntemli ve dizgesel bilgiye verilen addır.
Sözlük
anlamı “tasdik etmek” olan “îman”,
Allah’ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed'in peygamberliğine ve Kur’ân’ın
hak kitap olduğuna kesin olarak inanmak, bunları tasdik etmek demektir.
“Amel”,
iradeye dayalı iş, davranış ve eylemdir.
Bilimsel çalışma
esasları bu sıralamaya göre dizilir. Hem ilmi hem dini sıralamada bu şekilde
olmalıdır. Yani insanlar bir makam için tercih edilirken önce o işe vakıf
olmasına, yetkinliğine bakılmalı, arkasından müminliğine sonrada gerekirse ibadetlerini
yapıyor mu yapıyor mu diye bakılmalıdır.
Bizde işler tersine işlemekte
maalesef, insanın ameline bakılarak karar veriliyor, makama getiriyoruz en
önemlisi güveniyoruz.
Oysa ki adamın ameli yani
uygulaması, abdesti, namazı, sakalı
yerinde olabilir. İmanına baktık mı yok, hele birinci kural ilmine baktık mı
hayır.
İşte ilmi başarı
denkleminin bir diğer ifade ile “işini ehline vermek” tir.
Peygamber efendimiz
Mekke’yi fethi ile Kabe’nin bakımı hikayesini hepimiz biliyoruz. Kabe'nin
anahtarını Müslüman olmayan birine teslim ederek “İşi ehline verin” demişti.
630’da Mekke’nin fethi ile, Hz. Peygamber Kâbe’ye girmek
ister. Kâbe’nin kapısını açma görevi, Osman bin Talha adlı bir kişi sorumluluğundadır.
Peygamberimiz, anahtarı almak için Hz. Ali’yi görevlendirir. Ali buna çok
sevinir, çünkü Kâbe anahtarına sahip olmak oldukça onurlu ve ayrıcalıklı bir
payedir. Hz. Ali Talha’dan anahtarı ister. Talha vermez. Hz. Ali, hışımla onun
elini burkarak anahtarı alır ve sevinç içinde Kâbe’nin yolunu tutar. Hz. Ali
Kâbe’nin kapısını açar, Hz. Peygamber içeri girerek iki rekât namaz kılar.
Peygamber’imiz Kâbe’den çıkarken amcası Abbas, anahtarı ve şerefli bir görev
olan kayyumculuğu kendisine vermesini ister. Bu olaya tanık olan Mekkeli
müşrikler, işte şimdi Müslümanlar birbirine düşecek, bakalım Ali’den anahtar
nasıl alınıp Abbas’a verilecek diye sevinç içinde ellerini ovuştururlarken Nisa
suresinin 58. ayeti nazil olur. Bu ayetin manası mealen şöyledir:
“Şu bir gerçek ki Allah size emanetleri,
onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle
hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor.”
Efendi’miz, Hz. Ali’ye “anahtarı eski vazifeliye
vermesini ve ondan özür dilemesini” emreder. Hz. Ali şaşkınlık içerisindedir
ama yapacağı bir şey de yoktur. Büyük üzüntüyle anahtarı Talha’ya geri verir.
Talha, anahtarın tekrar kendisine verilmesinin sebebini sorar. Hz. Ali, “Allah
Resulü, ‘Emaneti ehline verin!’ buyurdular.” der. Tabii Osman bin Talha bu
sözden etkilenir ve Müslüman olmaya
karar verir.
Demek ki bir kişiyi
makama getirmek için öncelikli ilmine bakmak lazım, o işe muktedir olup
olmamasına bakmak lazım. Velhasıl liyakate dikkat etmemiz gerekir.