(Bu yazım K. Kale T. S. O. Seçimleri öncesinde kaleme
alınmıştır!)
Yarım asrı geçen bu şehri ikâmetime
yönelik gözlemlerimle ilgili olarak,
birilerine ters gelen değerlendirme ve görüşlerimi, zaman zaman bunları kamuoyuyla paylaşmaktan hiçbir zaman imtina
etmedim!
Sivil
Toplum Kuruluşları (STK) bir şehrin
sosyal yaşantısına yön veren oluşumların başında gelir. Bu kuruluşların temsilcilerinin ise, o şehirde gerek kendi sektörlerinde, gerekse çevrelerinde her yönü ve şekliyle kendisini kabûl
ettirmiş kişilerden teşekkül eder. (En
azından böyle olması iktiza eder!)
Artık bir
büyük şehir niteliğinde il olduğumuzu sindirip, şehir kültüründe yaşamayı öğrenmemiz gerekir.Geçmişte şehrimizde veya günümüzde küçük ilçe ve kasabalarda
yapılan başkanlık, muhtarlık vs. seçimlerinde kişinin genel karakteri, aile yapısı yada büyüklüğü, zenginliği (Güneydoğu bölgemizde aşiret ağalarının ya milletvekili veya belediye
başkanı olması gibi) değerlerle adaylar belirlenip oylama yapılırken,bu mantıksızlığı bir şekilde burada da
yürütmenin anlamı olmadığı kanaatindeyim.
Bu benim
hemşerim, köylüm, akrabam, komşum, partilim vs. Tüm
bunların yerini artık filan adayın her ne kadar şahsıyla ortak hiçbir noktası
yoksa bile, şu- şu - şu eğitimleri
almış, şu- şu deneyimlere sahip,
şu yetenekleri, şu başarıları, projeleri, tecrübeleri vs. -vs. var diyerek kendi şahsi menfaatine
değil, yurduna fayda sağlayacağına
inandığı kişiye oyunu vermesi gerekir.
Yani kısacası koltuğu değil, yurdunu düşünenin tercih edilmesi gerekir kanaatindeyim.
Atalarımız “Âyinesi iştir
kişinin lafa bakılmaz”derler.
Kültürümüzde bu ve buna benzer birçok dikkate alınacakve her konuya hitap eden
türden sözlerimiz mevcut.
Dolayısıyla bu yola çıkacaklar temelden gelen birtakım hasletlere sahip
değillerse bile, bu sözlerimizden
ders alarak hareket etmeleri uygun olur.
Bir şehrin
ileri gelen saygı duyulan bireylerinden birisi olmak için, aile nüfusunun yahut banka hesabının kalabalık olması gerekmiyor.İnsanın o şehre ya da seçileceği
makama uygun vasıfları taşıyıp taşımadığına bakmak gerekiyor.
Aksi
takdirde alfabeyi bilmeyenlerden Milli Eğitim yetkilileri, geçmişini bilmeyenlerden tarih hocaları,salavat getiremeyenlerden din görevlileri,hesap bilmeyenlerden hesap uzmanları,
Esnaflık
yapmayıp vergi nedir bilmeyenlerden,
Ticaret Oda başkan ve mensupları gibi birçok yetkisiz yetersiz insanı yetki
sahibi yaparsan, gelecek neslimiz ve
asla terk etmeyeceğimiz vatanımızı yaşanılmaz haline getiririz.
Bu böyle mi oluyor? Şöyle bir bakıyorsun hiç alakası
olmayan sonuçlar çıkıyor ortaya. Nasıl
mı derseniz geçmişten günümüze doğru şöyle üç – beş misalle açıklayalım:
Temsil ettiği kuruluşun başına geçeli
kırk yıl olup, o makamdan emekli
olanı!Yahut ta emekli olasıya kadar
oturduğu koltuğu bırakmamanın hesabını yapanlarını!
Başında
bulunduğu kurumla aktif olarak uzaktan –
yakından alakası olmaksızın, faal
bir iştigali de bulunmadığı,
mükellefiyetinin dahi olmadığı halde,
bir camiayı temsil etmesi!
İştigâl
ettiği meslek veya iş sahasında henüz tam manasıyla tanınıp bilinmediği halde, kendisinin tartıp – düşünmeden, sırf şekil olsun diye göreve talip olanlar!
Eline
kalemi alıp doğru – dürüst bir
paragraflık beyanat dahi yazmaktan aciz olduğu halde, sırf kartvizitli cemiyet başkanlığı yapması!
İki
kelimeyi bir araya getirip te uygun bir üslûpla meramını ifade edemediği halde, hasbelkader o kuruluşu temsil
sıfatına sahip olması!
Resmi
olarak hiçbir iştigali bulunmayan,
bir Allah’ ın kuluna ekmek vermeyen,
bir liralık faturası, bir kuruş KDV ödemesi olmayanve protokolde boy
göstermek içinadaylığa yeltenilmemesi!
Oysaki
kişinin kendisini tartması ve düşünmesi icap eder.Bu ve benzerlerinin içinden çıktığı toplulukların da bu gibi
kişileri yeteri derecede ölçüp –
tartıp öyle desteklemeleri gerekir.
Kişinin; benim kariyerim –
kapasitem – tecrübem – vasfım – sıfatım - yeteneğim – vs.– vs. nedir ve ne
yapabilirim diye düşünmesi gerekir!
Şehrin geleceğine yön veren ve bu
uğurda üzerinde vebal olan STK
bünyesinde göreve talip olacakların,
enine – boyuna bu durumları tartması
ve kendi kendine değerlendirmesi,ona
göre karar vermeleri gerekir.
Yine bu
arada gerek görevini devamı sağlayanlar ve gerekse yeni göreve gelecek olanlar
için vazgeçilmez bir yaptırımda, gerek kendi gurubunun veya odanın mensubu
kişilerin hak ve menfaatlerini koruma uğrunda gereken mücadeleyi vermeleri
gerekir.
Geçmişteki bir T. S. O. nın tüm kadrosu,
adı ticari inceleme olmakama gerçekte turistik gezi yapmak amacıyla Uzakdoğu Gezisi tertiplemişlerdi. Bunun kesinlikle uygun bir şey ve
şehrimize de getirisininolmayacağını,
o zamanki gazetelere beyanat vermiştim.
Cevaplandırılmak üzere bir üye
sıfatıyla yöneltmiş olduğum 14 – 15
maddelik sorularıma da cevap dahi verilememişti! Ama ne yazık ki bizim aidatlarımızla o dönemin meclis üyesi
vatandaşlar,güzel bir Çin gezisi yapıp dönmüşlerdi! Bundaki amacı ifade etmeyi edep
ölçüleriyle bağdaştıramadığım için okuyucunun değerlendirmesine bırakıyorum!
İşte bu günlerden geçen bir şehir, toplum ve seçilmişlere sahip
olduğumuzdan dolayıdır ki, şu
saatten sonrasında bu gibi yerlere ve görevlere talip olan veyahut ta
olacakların çok iyi bir şekilde değerlendirilerek hareket edilmesi gerekir.
Anadolu da bir deyim vardır ‘’Etin ne – budun
ne.’’diye. Ya da ‘’Dört günlük
seyisliğin var kırk yıllık at b… koklamaya kalkma!’’derler o misal! Kişinin bu ve benzeri görevlere talip
olurken tüm bu değerleri değerlendirmesi icap eder.‘’Yağmur yağarsa kış olur, kişi
haddini bilirse hoş olur.’’ Her kişi, toplum içindeki görevini ve düzeyini iyi bilmelidir. Soğuk, kışa yakışır, sıcak
yaza. Edep ve haddini bilmek de
insana yakışır. İnsan, insana yakışanı yapmalı! Yâni ‘’Kişi kendini bilmek gibi irfan olamaz!’’
Kültürümüzde bunlarca söz varken bilmem daha
başka ne yazılır ve ne söylenir. Velhasıl
‘’Anlayana sivrisinek
- saz, anlamayana davul - zurna az!’’
Bu günlük yazımı burada noktalamadan
önce şu hususu da bilhassa belirtmek istiyorum. Çünkü hiçbir aday adayı ne hasmım ve nede hısmım değil!Çünkü unumuzu eleyip, eleğimiz astırılalı yıllar oldu! Seçim ve sonrasıyla ilgili sonuç değerlerini
ayrı bir yazıyla bilaharebilgilerinize sunmaya çalışacağım.Allah’ a emanet olun.