İki gün önce, Atatürk Bulvarındaki
esnafları gezdik. Meğer nede çok dertleri ve tasları varmış. O ışıltılı ve şaşalı
gösterişli yapıların içinde ne umut ve umutsuzlukları beraber yaşıyorlarmış.
Vekil adaylarımıza tüm olumsuzlukları adata anlatma yarışına girmişlerdi. Bu
durum, mevcut iktidardan ümitlerin kesilip, yeni iktidarlar istendiğinin en
büyük kanıtıydı.
Atatürk Bulvarı’nda son zamanlarda uygulanan
yanlış ve yanlı uygulamalarla, esnaf kan ağlıyor. Kazanacağım diye büyük
yatırımlar yapanlar,İstihdam yaratmaya çalışan esnaflar, o kadar zor durumdalar
ki yaptıkları işlerden bin pişmanlar. Adam varını yoğunu buraya harcamış. Resmen
bu bölgedeki esnaf belediyenin işgaliye adı altında, kazananı da, kazanamayanı da ’’ Deli Dumrul’’haracına bağlanmış,
çaresizler. Her sene işgaliye adı altında belediyeye yüklüce para verdiklerini,
bu sene henüz gelmediklerini, seçimden sonra belediyenin görevlilerinin yine
kapıya dayanacaklarını söylediler
Elinde avucunda ne varsa buraya
harcamış, bir işyeri açmışlar.
Esnafları gezerken birvatandaş:
‘’Saray yapacağız diye memleketin tüm gelirlerini harcadılar. Bizler acımızdan
ölüyoruz. Çoluğumuza çocuğumuza inanın ekmek götürebilecek miyiz endişesi
taşıyoruz. Saraya tanesi bin lira olan bardak almışlar. Halkı fakir ve açlıkla mücadele
eden bir ülkede saraya değil, eşit vatandaşlık haklarına ihtiyacımız var. Benim
karnım doymuyorsa çoluğumun çocuğumun işi yoksa ben neyleyim sarayı köşkü, bana
ekmek verin,bugüne kadar AKP’ye oy verdim ama bundan sonra oyumu bunlara kurban
ederim’’ diyordu.
Bir
başka esnaf ise: ‘’Bu din tüccarları
şimdiye kadar bizleri iyi kandırdılar. Ne maharetli kandırıcılarmış, bizleri
kaç seçim aldattılar. Kendileri her türlü mala mülke konarken, saraylarda
yaşarken, bize ise bedava vaatlerle hep cennetliksiniz dediler. Bizlerde
maalesef her seferinde yalan vaatleri yuttuk, bunları destekledik. Bundan sonra
artık derin uykudan uyandık. Bizi birdaha kandıramazlar. Balı kaymağı hep
kendileri yediler, bizi ise din iman edebiyatıyla kandırdılar. Bir daha aslakanmayacağım’ ’dedi.
Atatürk
Bulvarında bayağı gösterişli bir iş yerine girdiğimizde herkesin heyecanla
bizlere baktığını, artık mevcut iktidardan milletin ümidini kestiğini, oradaki
olanların gözlerinden anladım. Gençlerden birisi çakmak çakmak büyümüş
gözleriyle söze karışarak:
‘’Sayın vekil adaylarımız, size ne yalan
söyleyeyim bu hükümet ilk geldiğinde bizlerde ilerde iyi şeyler ümit ederek desteklemiştik.
Şimdi bin pişmanız. Elbette ekonomik yön oldukça kötüye gidiyor. Rıza Zarrap
yakalanıp Türkiye’nin cari açığı, açık verdikten sonra ekonominin delikleri
büyüdü. Kim bilir ülkeye daha ne kara paralar giriyor. Gelecekten çok
endişeliyiz. Bu hükümet bir an önce gitmeli’’ diye bağırdı.
Bir
başka genç öğrenci kardeşimiz ise:
‘’Ben Güney Doğulu bir kardeşinizim. Bu
iktidar gelmeden önce doğu, batı, güney ve kuzeylisi ile hiçbir farkımız yoktu.
İstanbul, Adana, Samsun, Erzurum, Diyarbakır ve Ankara hepsi benimdi. Şimdi ise
beni sadece Diyarbakır’a hapsetmek istiyorlar. Bu olanlar batının ve emperyalizm
uşaklarının oyunudur. Buna alet olup çanak tutanlar son günlerde çoğaldı. Bende
önceleri iyi olacak diye bunlara destek verdim. Bundan sonra yurdumun dört
tarafıda senindir diyen, bizi ayrıştıran, bölen değil, bir arada tutan siyasi
parti hangisiyse ona oyumu vereceğim’’ dedi.
Bu seçimin diğer
seçimler gibi olmayacağı, iktidarın oylarında büyük bölünme ve kayıpların
olacağı tahmin edilmektedir. Özellikle bu seçimin ülkemizin tek adam
yönetimiyle mi yönetilmesi, yoksaparlamenter sistemin tekrar tercih edileceğibir
sistemin getirilmesi, seçmenlerin en büyük tercihi olacaktır.
Öyleyse seçmen
kardeşim sende bir daha bir daha düşün. Yalancı sahte vaatlere kanma. Gelecekte
hep bir kişinin söylediği kanun olup ülkeyi istediği gibimi yönetsin, yoksa parlamenter
sisteme dönüp seçtiğimiz vekiller eliyle hepimiz karar ve yetki sahibimi
olalım.