Ramazan Bayramı: Arapça’da ‘eid ul-fitr’ demektir. Türkçe
karşılığı ise ‘İftar Bayramı’
anlamına gelir. Aslına baktığımızda ramazan bayramı Arap
ülkelerinde iftar bayramı olarak
kutlanıyordu. Yıllar geçtikçe iftar bayramı adını şükür
bayramına bırakmaya başladı ve bu da
Türkçeye şeker bayramı olarak geçmeye başladı.
Şeker bayramı denmesi hususunda bir diğer düşünce ise şu
şekildedir:
Osmanlı Devleti döneminde ramazanın ilk 15 gününden sonra
askerlere tatlı gönderilirmiş ve
halk da tatlılar yapmaya başlarmış. O dönemde çocuklar da
harçlıklarıyla şekerler alırmış.
Çocuklara bayram harçlığı yerine direkt şeker de verilmesi
bir gelenek haline gelmiş ve bir
şeker alış verişi geleneği başlamış.
Yani hem şükür kelimesinin şekere benzerliği hem de şeker
alış verişinin bir etkileşim
sembolü olması ile Ramazan Bayramı , ‘Şeker Bayramı’ olarak
da anılmaya başlamış.
(Şeker bayramı denmesinde bu iki varsayım güçlüdür ancak net
kaynağı olmadığı için başka
gerekçeleri de var olabilir)
Fakat en nihayetinde bu bayram: Bir rahmet ve bereket
bayramıdır, 30 gün tutulan oruç
ayının ardından gelen şükürdür, ‘eid ul-fitr’ yani iftar
bayramıdır. 3 ayların sonuncusu olan
Ramazan’ın ertesidir. Dua bayramıdır, birlik ve beraberlik
bayramıdır. Paylaşım ve saygı
bayramıdır. Mutluluk ve hüznün beraber yaşandığı İslam
aleminin kutlu 3 günüdür.
Ramazan Bayramı ne değildir?
Şeker günü ya da bayramı değildir bu kadar da basite
indirgenemez, manevi bir değeri vardır
kapitalist bir öge değildir. Küfür ve inkarın olduğu
bencilliğin kol gezdiği ‘hep bana rabbena’
günü değildir. En nihayetinde dini değeri olan kutlu bir
gündür.Sadece resmi tatil günü
değildir. İbadetten uzak geçirilen tembellik günü hiç
değildir.
Rahmet , bereket ve sağlık eşliğinde ; eş, dost ve akrabalar
ile mutlu ve içten bayramlar
yaşamamız temennisi ile. RAMAZAN BAYRAMI’mız mübarek olsun.