Yerel yönetimler bildiğimiz üzere,
ilde vali, ilçede kaymakam, köylerde ve mahallelerde de muhtar olmak üzere,
silsile yoluyla davam eder. Hepsinin de ortak hizmet noktası da vatandaşın
şikayetlerini dinleyip gerekli önlemleri alarak yardımcı olmak. Resmi törenlere
katılıp başkanlık yapmak.
Yasaları uygulamak. Yani idaresinde bulunduğu bölgeye hakim olup, tüm kontrolü
elinde bulundurması gerek.
Bu hususla ilgili daha detayı, 5442 sayılı İl idaresi Kanununun 27. ve 40.
Maddelerinin arasında bulabilirsiniz.
* * *
Dün, günlük okuduğum Kale Haber Gazetesini aldım elime. Evvela sol üst köşedeki
ilk haber dikkatimi çekti. Sayın Valimiz ilker HAKTANKAÇMAZ, Alevî Kültür
Derneklerinin aşure etkinliğine katılmış. Sağdaki haber; sayın valimiz
Aşağımahmutlar Kasabası'nda 2. Kabak Festivaline katılmış. Geçiyorum ikinci
sayfaya. Sayın valimiz yeni atanan İl Sağlık müdürünü makamında misafir etmiş
ağırlamış.
Bu tip haberler yanlız bugüne has değil. Günlük okuyanlar bilir. Hemen her gün
sayın valimiz İlker bey bir etkinlikte, veyahut bir hasta ziyaretinde, bir olay
mahalinde bir anma töreninde. Kimin ne sıkıntısı varsa orada. Yardımcısını yada
özel kalem müdürünü göndermiyor, bizzat kendisi katılıyor, ortamda bulunuyor.
Kırıkkalemizin tüm kültürel etkinliklerinde, toplumsal değerlere katkısı olacak
törenlerde, hatta SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ bile yaptığı merasimlerde
"beni ne ilgilendirir, benim işim mi demeden" vefakârca, gocunmadan
içinde bulunuyor.
Yüzündeki sımsıcak tebessümüyle...
Görev ve selahiyeti içerisinde olan, olmayan, il içerisindeki bütün heryerde
valimizi görme olasılığımız çok yüksek.
Peki bu şekilde kazancı ne?
En yüce değeri, en güzel duyguyu SEVGİYİ KAZANIYOR. İnsanların güvenlerini
yüreklerini fethediyor.
Bu şekilde halkın içinde olan, onlarla birlikte gülüp onlarla birlikte ağlayan
nice valiler, kaymakamlar, muhtarlar halkın yüreklerine sevgilerini kazıyıp
gittiler.
Misal makam odasının kapısına "kapıyı vurmadan içeri giriniz" diye
yazı asan, kaymakamlık görevindeyken kepçe operatörünün yanına oturup kapalı
yolu açtıran Erzincan'ın unutulmaz valisi Recep Yazıcıoğlu...
Bayburt'un tüm örf ve adetlerini yeniden canlandırıp kültürel etkinliğine yeni
bir çehre katıp aslen Adana'lı olduğu halde fahri hemşehri ilân edilen Ali
Haydar Öner...
Ve daha niceleri....
Hepsinin ortak noktaları, halkla içiçe olup, sevgilerini kazanmaları. Başka
yere gitseler bile unutulmamaları....
Geçen günkü Keskin Kaymakamı Muammer Köken'in beyanları Keskin halkını derinden
yaraladı.
Atatürk'ün MKE Fabrikalarını kurmayı ilk düşündüğü, Hacı TAŞAN gibi, Rahmi
PEHLİVANLI gibi nice ustaların, sanatçıların yetiştiği, Sulumağarası gibi
turizme katkıda bulunacak kültüre sahip tarihi olan, İç Anadolu'nun en büyük,
en çok potansiyeli olan en çok ŞEHİTLER VEREN ilçesidir KESKİN.
Sayın Kaymakamımız o ilçenin en yetkili makamıdır. Evet kültürel bazı etkinlik
yapmak veya katılmak gibi bir görevi olmayabilir. Hatta katılmayadabilir. Bu iş
sivil toplum kuruluşlarının işidir beni ilgilendirmez deyip bir kenara bırakmak
da etik bir davranış değil. İnsanlar ceketlerini ilikleyip, saygıyla
makamınızda eğiliyorsa o makamın da gerekliliği gözardı edilmemeli. Hepsi bir
kenara kaymakam beyin açıklamaları ve tutumu da açıkçası çok ama çok üzücü
olmuştur.
Rahmi Pehlivanlı anısına Kültür ve Sanat Müzesi açmak, Hacı Taşan'ın ölüm
yıldönümünde anma töreni yapmak, Sulu Mağarayı turizm adına restore etmek, o
yöre halkıyla omuz omuza verip yüreklerinde yer etmek çok da zor olmasa gerek.
Aslında böylesine potansiyeli olan ve nüfus yoğunluğuyla ses getirebilen bir
ilçede görev yapmak da bir nevi şanstır esasında.
İnanın ben yurtdışından Türkiye'ye ziyarete gelen kişinin, Keskin'i il
zannedip, il plaka kodunu bile sorduğunua şahit oldum.
Yukarıda bahsettiğim gibi, nice yöneticiler, nice kaymakamlar geldi geçti. Ama
halkla içiçe olup, gönüllere girenler asla unutulmadılar ve unutulmayacaklar.
En kutsal görevdir; makam-ı âliye,
Zenginsin demektir;
Ulaşmışsan SEVGİ denen hazineye.
En derin saygılarımla...