Karahanlı soyundan
Muhammed bin Hüseyin (Hüseyin Çağrı Tegin)’in oğludur. Annesinin ismi
Bibi Rabiy'a al-Basrı'dir. Babası Barsgan şehrinde yaşamakta iken
bilinmeyen bir sebeple Kaşgar şehrine gelip yerleşmişti. O dönemde
Kaşgar, önemli bir bilim ve kültür merkezi idi.
Karahanlı taht
kavgasında babası da zehirlenerek öldürülmüş,
Bu saray darbesinden sonra İbrahim, 1057 yılında Batı Karahanlıların
hakanı olmuştur. Kaşgarlı Mahmud ise bu tuzaktan kendisini kurtararak Batı
Karahanlı Devleti'nin topraklarından kaçmıştır. Ancak İbrahim Han'ın adamları
her yerde onu aradıklarından o kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla
takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kalmıştır.
Kesin olarak Kaşgarlı
Mahmud, dönemin bütün klasik ilimlerini tahsil
etti. Arapça ve Farsça öğrendi. Saciye ve Hamidiye
Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili tetkikatına
vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya
oradan da Bağdat'a gitmiş. 15 yıl boyunca Türklerin yaşadığı bütün illeri,
şehirleri, obaları, dağları ve çölleri dolaştı.
Bu geziler inceleme
amaçlı idi. Türklerin örf ve âdetlerini mahallinde araştırdı. Gezileri
sırasında, anadili Türkçenin Hakaniye, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil,
Kepenek şivelerini de öğrendi. İyi öğrenim görmüş, İslâmiyet'le ilgili bilimsel
çalışmaları yakından
izlemiştir. Arapça ve Farsçayı da çok iyi öğrenmiştir.
Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş , anadili
olan Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş,
geleneklerini göreneklerini yakından izlemiştir
Bağdat'a Yerleşti
Kaşgarlı Mahmud
1057’de Kaşgar’dan ayrılarak Bağdat’a yerleşti. Kitabında belirttiğine göre,
ailesi Kaşgar'dan Irak'a göç etmişti. Melikşah'ın (1072-1092) eşi Terken
Hatun'un maiyetinde pek çok Kaşgarlı, bu dönemde Irak'a gelmişti. Mahmut'un
ailesinin de bunlarla birlikte gelmiş oldukları düşünülebilir. O sıralarda Irak
İslâm Dünyası'nın en önemli kültür merkezlerinden biri idi. Bu nedenle bilimle
uğraşanların buraya gelmek istemeleri doğaldı. Ayrıca Bağdat bu dönemde Türk
nüfuzu altına girmiş ve halifeleri ayakta tutan da buradaki Türklerdi.
Kaşgar’a Geri Döndü
Kaşgarlı Mahmud, 1080 yılında
Kaşgar’a döndü. O artık, ülkesinin önde gelen bir bilim insanı idi. Adına
izafeten, Mahmudiye Medresesi denilen binada dersler vermeye başladı. Binlerce
öğrenci yetiştirdi.
Mahmud, 1105 yılında,
97 yaşında iken fani hayata veda etti. Naaşı; ders verdiği Mahmudiye
mezarlığında toprağa verildi. Burası, Kaşgar şehrine 45 kilometre
uzaklıktaki Opal köyünde, etrafı kavak, çınar ve söğüt ağaçlarıyla
çevrili bir tepedir
Divan-ı Lügati't Türk
Kaşgarlı
Mahmud’un günümüze kadar uzanan dünya çapında bilinen eseri Divanû Lügati’t Türk yani Türkçe
adıyla Türk Dilleri Sözlüğü’dür. Bu
eser için dört yıl emek veren yazar Kaşgarlı Mahmud, 1072 yılında Bağdat
şehrinde kitabı yazmaya başlamış ve iki yıl sonra 12 Şubat 1074 tarihinde bitirmiştir. Eser bittikten sonra iki yıl
içinde dört kez daha eseri baştan sona inceleyen Kaşgarlı Mahmud, kitabına son
halini vermiş ve 1077 yılının Ocak ayında bitirmeyi başarmıştır. Kaşgarlı
Mahmud, Abbasi Halifesi Muktedi Biemrillah’a eseri sunmuştur.
Divanû
Lügati’t Türk, Türklerin bilinen en
eski sözlüğü konumundadır. Kaşgarlı Mahmud’a ait bir diğer yapıt da Kitabu Cevahirü’n Nahv Fi Lugati’t Türk
adlı Türkçenin ilk gramer kitabı olan eserdir. Bu eser günümüze kadar
ulaşamamış olup nerede olduğu da tam olarak bilinmemektedir.
Divan-ı Lügati't Türk’ün Bulunuşu
Kaşgarlı Mahmud’un eseri, Türkçe’nin ilk büyük sözlüğü
ve ilk Türk ansiklopedisi olan Divanü Lügati’t Türk, tam 800 yıl boyunca ortada
yoktu; tıpkı bir diğer kitabı Kitab’ül Cevahir gibi…
Divan-ı Lügat’it Türk, geçtiğimiz yüzyılın başında,
Ali Emiri tarafından 1910 yılında bulundu.
“Kitabı
sahaflarda Ali Emiri Efendi buldu. Ali Emiri Efendi, kitabı satın aldığında
duyduğu sevincini şu şekilde dile getirir: ‘Bu kitabı aldım; eve geldim. Yemeği
içmeği unuttum… Bu kitabı sahaf Burhan 33 liraya sattı. Fakat ben bunu birkaç
misli ağırlığındaki elmaslara, zümrütlere değişmem.’Büyük bir coşku içinde olan
Ali Emiri Efendi kitabını kimseye göstermek istemedi. Hem kitabı kıskanıyor ve
hem de kaybolmasından endişe ediyordu. Devrin ünlü simaları Ziya Gökalp ve Fuad
Köprülü gibi şahıslar, Ali Emiri Efendi’nin Divanü Lügati’t Türk’ü bulduğunu
işitmiş ve görmek istemişlerse de Ali Emiri Efendi onları kitaba
yanaştırmamıştı; Kitabı sadece çok güvendiği Kilisli Rıfat Efendi’ye
gösteriyordu.
Ali Emiri Efendi satın aldığında, kitap hırpalanmış ve
yıpranmış bir vaziyetteydi. Şirazeleri çözülmüş, formaları dağılmış, sayfaları
birbirine karışmış ve numaraları da yoktu. Bu sebeple kitabın eksik mi, tam mı
olduğu belli değildi. Ali Emiri Efendi bunun tespitini Kilisli Rıfat Efendi’ye
yaptırdı. Kilisli Rıfat Efendi, iki ay müddetle kitabı üç kere okudu, karışmış
sayfaları yerli yerine koydu ve numaralandırdı. Daha sonra da kitap Matbaa-i
Amire’de üç yıl süren bir maceranın ardından basıldı.”
Kitap’ın Genel Özellikleri
1. 11. yüzyılda yazılmıştır
2. Türkçenin ilk sözlüğü, antolojisi, ansiklopedisi ve dil bilgisi kitabıdır.
3. Araplara Türkçe öğretmek, Türkçenin yaygınlığını göstermek için yazılmıştır.
4. Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılmıştır.
5. Yazarı, birçok Türk boyunu gezerek derlemeler yapmıştır.
6. Sözcükleri örnekleyen atasözleri ve şiirler kullanmıştır. (Bu özelliği,
onun, kendinden sonraki Türk yazını için çok önemli bir kaynak olmasını
sağlamıştır.)
7. Aruz ölçüsüyle yazılmıştır
8. Eserde 7500 Türkçe sözün açıklaması yapılmıştır. Sözcüklerin anlamı,
örnekler verilerek açıklanmıştır.
9. Eser Arap harfleri ile yazılmıştır, içinde yer alan örnekler Türkçedir.
10. Eserde yalnız sözcükler yer almaz; çok sayıda şiir örneği, deyimler, savlar
da vardır.
11. Yazar sözcükleri açıklarken o sözcük ya da sözün kullanıldığı Türk boyları
hakkında da bilgiler verir.
12. Sözcüklerin kullanılışını örneklendirir. Yazar, Türkçenin önemini ve
eserine niçin bu adı verdiğini açıklar.
13. Eser halk edebiyatı ve halk bilimi (folklor) açısından da önemli malzemeler
içerir.
14. Yazar, eserini oluşturan malzemeleri Türk boyları arasında dolaşarak
derlemiştir. Türk boylarının yaşadığı bölgeler ve yaşam koşulları hakkında
bilgiler vermiştir.
15. Eserin sonunda Türklerin yaşadığı bölgeleri gösteren bir harita yer
almaktadır.
16. Bağdat'ta yazılan Divanü Lügati't-Türk Türkçenin ilk sözlüğü olarak
bilinir.