Ahmet
Yesevi, Çimkent şehrine bağlı Sayram kasabasında, bazı kaynaklara göre ise
bugünkü adı Türkistan olan Yesi’de doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak
bilinmemekle birlikte, 1093 yılında doğduğu, 73 yıl yaşadığı ve 1166 yılında
vefat ettiği kabul edilmektedir.
Babası
Sayram’ ın meşhur mutasavvıflarından olan İbrahim Ata (İbrahim Şeyh), annesi
ise Sayramlı Musa Şeyhin kızı Ayşe Hatun’dur. Yedi yaşındayken annesini,
ardından babasını kaybetmiş ve ablası Gevher Şehnaz tarafından büyütülmüştür.
İlk
eğitimini babasından alan Yesili Ahmet, manevî eğitimini Yesi’de devrin meşhur
mutasavvıfı Arslan Baba’dan almıştır. Daha sonra Buhara’ya giderek Yusuf
Hemedani’nin yanında manevi eğitimini tamamlamış ve onun ölümü üzerine 1160’da
halife olmuştur. Bir süre sonra da Yesiye dönerek, hayatının kalan
kısmını insanları irşatla geçirmiştir.
Yesevi, öğretisini hocası Arslan Baba'dan aldığı "ehl-i
beyt" sevgisi ve bu doğrultudaki tasavvuf anlayışı üzerine kurmuştur. Bir
Türk sufi tarafından kurulan bu ilk büyük "Türk tarikatı", önce
Maveraünnehir, Taşkent ve çevresi ile batı Türkistan'da etkili olmuştur. Daha
sonra Horasan, İran ve Azerbeycan'da yaşayan Türkler arasında yayılan Yesevi tarikatı,
13 yüz yıldan başlayarak göçlerle Anadolu'ya, oradan da Balkanlara ulaşmıştır.
Ahmet Yesevi, altmış üç yaşında yeraltına
bir çukur kazdırmış, bu çilehaneye girdikten sonraki hayatı ile ilgili
bilgiler, Mevlana Safiyüddin Koylaki ve Ahmed bin Mahmud Hazini’nin eserlerinde
yer almıştır. Ahmet Yesevî 63 yaşından sonra çukur kazdırarak kendini
toprağın altına kapatmış, inzivaya çekilmiş ve Muhammed gibi 63 yaşında ölmek
istemiştir ama 78 yaşında hayata veda etmiştir. Bu durum Yesevi’in eserindeki
hikmetlerine de yansımış ve izah edilmiştir. Türbesi, Türkistan şehrindedir.
Divan-ı Hikmet’ in yazılışı Mevlana’nın
mesnevisinin yazılmasına benzeyen bir yöntemle yazılmıştır. Ahmet Yesevi
söylemiş; Yesevi'nin kurduğu tarikatta bir derviş olan Şaban Durmuş, Ahmet Yesevi’nin
şiirlerini esere nakletmiştir.
Genel
Özellikler
Divan-ı Hikmet, Hoca Ahmed Yesevî’nin
hikmet adını verdiği şiirlerini bir araya getirdiği Türk tasavvuf
edebiyatının bilinen en eski eseridir. Ayrıca Kutadgu Bilig’den sonraki İslami
Dönem Türk edebiyatının da ilk eseridir.
Ahmet Yesevî yazdığı şiirlere hikmet
adını vermiş şiirlerinin toplandığı kitaba da Dîvân-ı Hikmet adı
verilmiştir.
- İlâhî aşkın, ibadetin, cennetin vb. konu edildiği
didaktik bir eserdir.
- 7'li ve 12'li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Daha çok yarım kafiye ve
bazen de sadece redif kullanılmıştır.
Eserde din ve tasavvuf konular, yabancı
sözcükler, milli, Arabî ve Farisi unsurlar bir arada kullanılmıştır. Ahmed
Yesevî'nin canlı ve hareketli bir üslûbu vardır. Hikmetlerde belirgin olarak
bir zikir ritmi görülür. Bu sebeple bu Hikmetlerin zikir esnasında ve
belli bir makamla söylendiği ortaya çıkmaktadır.
- Sanat endişesi güdülmeden
yazılan eserin lirizm yanı zayıftır.
- Aruz ölçüsüyle yazılan eserde
değişik kalıplar kullanılmıştır.
Gazel tarzında yazılanlarda aruz ölçüsü de kullanılmıştır.
Divan-ı Hikmet, dörtlük nazım birimiyle yazılmış dörtlüklere de
"hikmet" adı verilmiştir.
Eserde yarım uyak kullanılmıştır.
Karahanlı Türkçesinin Hakaniye lehçesiyle yazılmıştır.
HİKMET
Kudret ile ferman eyledi Mevlâ'm bize,
Yerde gökte canlı mahlûk kalmaz imiş.
Can alıcı eyledi Azrail'i âlem üzerinde.
Aziz canı almadıkça koymaz imiş.
Yaşım benim küçük olur deyip söyler idim;
Her ne hasıl olsa, az deyip söyler idim;
Türlü türlü dava işleri eyler idim;
Şimdi bildim, benim dediğim gibi olmaz imiş.
Dünya benim mülküm diyen sultanlara.
Âlem malını sayısız yığıp alanlara.
Yeme ve içme ile meşgul olanlara.
Ölüm gelse, biri vefa eylemez imiş.
Mağrur olmayın, ey dostlarım, eğlenip
Gece gündüz yalan söyleyip, boşuna yatıp;
Can alıcı gelir imiş bir gün yetip;
Böyle yerde gafil yürüse olmaz imiş.
Kul Hoca Ahmed, öleceğim bile gör
Ahiretin hazırlığını kıla gör
Varırım deyip yol başında yürüye gör
"Ölüm
meleği" gelse, fırsat bırakmaz imiş.
Divan-ı
Hikmet’in Konusu Ve Etkileri
Genel olarak dervişlik hakkında övgülerden
bu dünyadan şikâyetten cennet ve cehennem tasvirlerinden, peygamberin
hayatından ve mucizelerinden bahsedilir. Dinî ve ahlaki öğütler veren şiirlere
de yer vermiştir. Ahmet Yesevi'nin görüşleri Edebiyatımızda tasavvufun
başlangıcını oluşturmaktadır. Eserde Ahmet Yesevi'nin kurucusu olduğu
Yesevilik tarikatına ait bilgiler, dervişlik üzerine övgüler, cennet-cehennem
tasvirleri, İslam peygamberinin hayatı ve mucizeleri anlatılır.
Türk Tasavvuf kültürünün temeli Divan-ı
hikmettir. Anadolu’daki ve Türklerdeki tasavvufi akımların ve tarikatların
temelini Yesevi oluşturmuştur. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hacı
Bayram Veli gibi mutasavvıfların düşüncelerinin kaynağı hep bu eserdir. Ahmet
Yesevi’den sonra onun hikmet geleneği, birçok muakkibi tarafından devam
ettirilmiştir.
İlk kez 12. yüzyılda yazıldığı düşünülen
ilk nüshasından sonra önceleri yazma nüshalar şeklinde, daha sonraları ise taş
basması tekniği ile çoğaltılmıştır. Son iki yüz yıl içinde on yedi kez
Taşkent'te, dokuz kez İstanbul'da, beş kez Kazan'da ve birer kere de Buhara ve
Kazan’da matbu olarak yayınlanmıştır. Türkiye'de Divan-ı Hikmet'ten Seçmeler
adı ile yetmiş adet hikmetten müteşekkil ve Prof. Dr. Kemal Eraslan tarafından
hazırlanan bir eser T.C. Kültür Bakanlığı tarafından iki kez basılmıştır. Dr.
Hayati Bice tarafından hazırlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından ilk kez
1993 yılında yayınlanan Divan-ı Hikmet’ te ise yüz kırk dört adet hikmet yer
almaktadır.
Bizim milletimizin temelleri ondadır. Alperenlik düşüncesinin
ilk piridir. İslâmiyet öncesi Türkün Alpliğine erenlik ruhu katıp İslâm’la
kaynaştıran hamur onun mayasıdır.
Alperen; Türk Milletinin, İslam Aleminin
ve İnsanlığın umududur. Rehberidir. Gittikleri yerlerde henüz İslamlaşmamış
Türkleri ve Gayri Müslim tebayı, Türklüğün cihangirlik duyguları ve
İslamiyet’in faziletleri ile aydınlatıp Müslüman Türk’ün ezeli ve ebedi ülküsü,
“İlay-i
Kelimetullah için Nizam-ı Alem Ülküsünü” canlı tutmuşlardır.