Ülkemizde son
zamanlarda bir hayli gariplikler, tuhaf bir psikoloji hâli yaşanıyor.
Misal, adamın
tepesi atıp, bir şeylere canı mı sıkıldı. Kapıyor kasaturayı, yada pompalı
tüfeğini, doğru okulun binasına. Artık öğretmen mi denk gelir, müdür mü!?
Karşısına ne çıkarsa. Saldırıveriyor.
Sonra misal bir
bayan. Eşinden zılgıt mı yemiş, yada komşusuna mı sinirlenmiş bilinmez, eline
geçen maket bıçakla doğru sağlık ocağının yolunu tutuyor. Ebe hemşire,
sağlıkçı, doktor...
Kim denk gelirse
sallayıveriyor bıçağı. Allah ne verdiyse. Önüne geleni kesip çiziyor. Olmadı,
yerden parke taşı alıp fırlatıyor üstlerine. Sinir stres kalmıyor.
Misal
eşinden ayrılmış bir memur. Sinirleri tavan yapmış. Nasıl atılacak bu sinir!?
Giriyor herhangi bir kamu binasına. Yapılması mümkün olmayacak bir iş söylüyor.
Yapmazlarsa al sana sebep. Zaten boş da gelmiyor. Cepte en kötü ihtimalle,
küçük çakısı var. Ardından da tehdidin biri bin para. Öldürmek, doğramak,
hakaretler...
Delikanlı
çocuk okuldan mezun olmuş. İş-güç yok. Öyle bir gaylesi de yok. Çalışmıyor da
zaten. Babasıyla kavgalı. Gideyim maça, bir iki bağırır, çağırır biraz da
küfür. Stres atarım diye düşünüyor.
Oh ne âlâ memleket.
Hastane,
postane, elektrik, su abone merkezleri, kamuya ait, halka açık binalar,
stadyumlar, şu anda tam bir stres atma merkezine dönüşmüş durumda.
Geçenlerde, biliyorsunuz Kırıkkale Gündoğdu Mahallesi'nde bir ilköğretim
okulunda, bir bayan, elinde hem maket bıçağı, hem de kasaturayla okula dalıp,
bir öğretmeni yaraladı. Üstelik de bayanın çocuğu,o öğretmenin öğrencisi bile
değildi. Saldırı sebebi de çok ilginç; "öğretmenin çocuklarını kaçırıp
fidye isteyecek" bahanesiyle...
Akıl sır erecek gibi
değil.
Sonra
Iğdır'da, bir köy okulunda, bir. vatandaş elinde pompalı tüfekle okula girip
müdüre kurşun yağdırıyor. Müdür masanın altına zor atıyor kendini.
Bir
hastanede adam doktorun kafasına parke taşıyla vurup yaralıyor.
Hatırlayanlar bilir. Bir kaç yıl evvel bir maçta küçük bir taraftar
grubu, kaleciye veriyor veriştiriyor. Gün yüzüne çıkmamış, piyasada duyulmamış
küfürler. Hemen önlerinde maç izleyen, oturan amca da kalecinin babası çıkıyor.
Adamcağız bu duruma dayanamayıp kalp krizi geçiriyor ve hayatını kaybediyor.
PEKİ BU İNSANLARIN
SUÇU NE!?
Sağlıkçı olup,
insanların hayatını kurtarmak mı!?
Öğretmen olup,
gelecek nesillerimize aydınlık olmak mı!?
Memur
olup, kamuya, halka hizmet vererek, onların sorunlarını gidermek mi!?
Futbola
gönül verip, hayatının bundan sonraki kısmını futbolcu olarak sürdürmek mi?!
YA ALDIKLARI CEZA?...
İşte
işin en ilginç tarafı da burası. Malesef bir iki soruşturma sonrası PSİKOLOJİK
RAPORU olduğu için herhangi bir cezai işlem yapılamıyor. Hatta suçu işleyen
kişi "BENİM RAPORUM VAR, BANA CEZA VEREMEZLER" diye naralar atıp,
pişkin pişkin gülerek yaptıkları mübahmış gibi kasılıyor birde.
Peki ne yapalım!?
Kadının
canı sıkılınca, raporu var diye okulu basıp, öğretmeni yada öğrencileri
yaralamaya, öldürmeye hakkı var mı!?
Hastaneye
gidip doktoru, hemşireyi, kamuya hizmet veren çalışan memurları tehdit etmeye
hakkı var mı?
BU
MEVZUAT YASALAR ÇERÇEVESİNDE GÖZDEN GEÇİRİLMELİ.
Tamam,
her hastalığa saygımız var, amenna, ama bu durumu da kendinde haklılık payı
varmış gibi göstermeye kimsenin hakkı yok. Okula silahlanıp, beline kasaturayı
takan kişi, kusura bakmasın, çok da bilinçsiz sayılmaz. BU DURUM DA RAPOR
DERECESİNE GÖRE SINIFLANDIRILIP, SALDIRGAN BOYUTTAKİ KİŞİ HASTANEYE KLİNİĞE
YATIRILMALI. RAPOR DERECESİ DÜŞÜK OLANA DA, İŞLEDİĞİ SUÇA GÖRE CEZAİ İŞLEM
UYGULANMALI.
Diğer bir husus ise
okullardaki güvenlik...
Gözümüzden
sakındığımız çocuklarımız ne kadar güvende?!
Evvela
okullarda bir çok farklı bölgelere güvenlik kameraları takılıp, hemen her okula
güvenlikler yerleştirilmeli. Her canı sıkılıp, aklına esen kişi, elini kolunu
sallayarak okullara girememeli.
Bütün kurumlarda hastanelerde, okullarda, tapu, nüfus, milli eğitim,
elektrik, su idaresi gibi topluma açık bütün kurumlarda, emniyet birimlerine
hemen ihbar yollayacak ACİL DURUM BUTONU olmalı.
Stadyumlarda küfreden, yabancı maddeler atanlar kameralarla tesbit edilip 1-2
sene müsabakalardan men edilmeli.
Bu şekilde
radikal yaptırım ve güvenlik tedbirleri alınmadığı müddetçe bu kararsızlık ve
kanun tanımamazlık, ateş topu misali büyüyerek canımızı daha da fazla yakmaya
devam edecektir.
Saygılarımla....